Arya: Abi evde misin?
Aras: Evdeyim birkaç saat daha. Ne oldu?
Arya: Babam aradı, Manisa'dan dönüyorlarmış annemi bize bırakacak birkaç saatliğine. Yakınlarmış eve.
Aras: Hayrola?
Arya: Gelmişken askerlik arkadaşına uğrayacakmış Narlıdere taraflarına. Annem de bize gelmek istemiş. Benim dersim bitti otobüs bekliyorum. Yarım saate evde olurum.
Aras: İyi bakalım.
Arya: Abi
Aras: Söyle
Arya: Canını sıkmalarına izin verme tamam mı?
(Görüldü: 15:38)
Bu saatten sonra kimsenin canımı yakmasına izin vermeyeceğimi biliyordum. Arya'ya içinin rahat etmesi için kısa bir mesaj daha göndererek telefonu koltuğa koydum. İnsanın annesini görmeden önce mutlu olması, heyecanlanması gerekirdi değil mi? Benim tek hissettiğim tedirginlikti. Anneme açıldığımda kötü bir tepki vermese de bundan hiç bahsetmeyerek bunu yok saymayı seçmişti. Babamla aramızın bozulduğu ilk zamanlarda araya girseydi en azından birbirimizin yüzüne bakabileceğimiz bir ilişkimiz olacaktı. Ama o sesini kullanmamış, beni korumamıştı. Ona kırgındım ve bu kırgınlık kolay kolay nasıl geçecekti bilmiyordum.
Çok değil yaklaşık on beş dakika sonra evin kapısı ufak dokunuşlarla çaldığında ağır adımlarla ilerledim kapıya. Kapının diğer tarafında yüzünde yorgun bir gülümseme ile tek başına dikiliyordu. Koyu renk saçları ve tıpkı Arya'nınkine benzeyen iri gözleri ile ona baktığımda görmek istediğim şeyleri artık göremiyordum. Benimle saklambaç oynayan o genç kadın yoktu artık. Yerine yorgun, olduğundan daha yaşlı görünen bir kadın bırakarak geçmişimde kaybolmuştu.
' Hoş geldin anne,'
Eskiden olsa kendimi gülmeye zorlardım ama geçen gün Berk ve babam arasında yaşananlardan sonra 'elin oğlu' diyebilecekleri birinin beni kendi aileme karşı savunmak zorunda kalmasını hazmetmekte zorlandığım için yüz ifademi düz tuttum.
' Hoş buldum oğlum.'
Beni kollarının arasına almasına izin verdim. Aylardır sarılmamıştık ama kokusu senelerdir içime işlemiş olduğu için hatırlamam sadece bir saniye sürdü. Bu kokuda çocukluğum saklıydı. Farklı olduğunu bilen ama bir şekilde herkesi kendisi gibi zanneden o ufak çocuğu karşımda görür gibi oldum. Anın büyüsü annemin kendisini geri çekip Arya'yı sorması ile bozuldu.
' Yarım saate gelir.'
Yabancı birinin evine geliyormuş gibi karşımda dikilip buyur etmemi beklediğini fark ettiğim an buruk bir gülümseme ile yüzüne baktım. Elim salonun kapısına doğru kalktığında önden geçerek salona girdi. Çantasını ve ceketini tekli koltuğa bıraktıktan sonra karşıdaki kanepeye geçti ve saatlerdir yürüyormuş gibi yorgun bir ifadeyle oturdu.
' Bir şey içer misin?'
'Yok , otur yanıma hele, kardeşin gelmeden konuşalım bir.'
Derin bir nefes alarak yüzüne baktım. Ne konuşacağımızı az çok tahmin ediyordum ve açıkçası konuşmak istemiyordum. Fakat direnmenin bir manası yoktu. Yanındaki boşluğu doldurarak beklenti dolu bakışlarımı yüzüne diktim.
' Geçen gece baban çok sinirlendi. O oğlanın söylediklerine.'
' Berk kötü bir şey söylemedi anne. Sen de biliyorsun.'
' Biliyorum.. Ama babanı tanıyorsun Aras, bu tarz şeyleri hoş karşılayan bir adam değil.'
' Biliyorum anne, üç senedir konuşmuyoruz farkındaysan.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean Eyes // bxb
RomanceOkyanus gibi koyu ve sonsuz görünen gözlerine bakarak bugüne dek çektiği tüm acıları almak ve bir daha bulamayacağı bir yere hapsetmek istiyordum. Sanki bunu anlamışcasına minnetle yüzüme baktı. Geçmişin yalnızca kafamızda olduğunu, geleceğin ise av...