1 - Yeşil
Gök'ün tüylerini fırçalarken kaçmaması için Barış'a "Sıkı tut onu!" diye bağırıyordum. Barış mavi gözlerini kısarak "Tutuyorum zaten! Ellerimin haline bir bak." dedi. Ellerine baktığımda Gök'ün uzamış tırnaklarının Barış'a epey acı çektirdiğini fark ettim. Ellerinde ince çizikler oluşmuştu kardeşimin. Yine de bu haylaz kedinin tüylerinin taranması gerekiyordu! Tam tüy dökme mevsiminde olduğu için her gün usanmadan tüylerini tarıyordum yoksa evin her yerine tüylerinden eserler bırakıyordu.
Gök asabice mırıldayarak Barış'ın elinden tekrar kurtulmaya çalışırken bu sefer kardeşime yardımcı olup Gök'ü sımsıkı tuttum. İyice huysuzlanmaya başladığını fark etmiştim o yüzden tüylerini hızla taramayı bitirdim. Barış işimizin bittiğini anlar anlamaz Gök'ü bıraktı ve Gök ağır adımlarla odamdan çıkıp gözden kayboldu, bu esnada da kapının çaldığını duydum.
Yanımda biriktirdiğim tüyleri alıp çöpe atarken çöp kutusunda dünden kalan beyaz tüyler gözüme çarptı. Gök uzun tüylü bir kedi olmasa belki bu kadar tüy dökmezdi ama ne yazık ki onu sahiplendiğimizde hiç bu kadar tüy dökeceği aklıma gelmemişti.
"Mehir!" diye seslendi annem.
"Efendim?" dediğimde "Gel canım." dediler. Barış'ın koyu sarı saçlarını karıştırıp annemlerin yanına gittim. İçeri girdiğimde bir adam ve kadınla karşılaştım. Yüzlerini gözüm ısırıyordu bir yerden ama nereden olduğunu çıkaramıyordum. Adam bana gülümsediğinde zihnimde bir şimşek çaktı. Ablamla konuşmaya geldikleri gün gelen kadınla adamdı bunlar. Bir anda kalbim hopladı. Bu demek oluyordu ki gitme sırası bendeydi. Sonunda okula kavuşacaktım.
"Merhaba Mehir." dediğinde adam, gülümseyerek karşılarına oturdum. "Kim olduğumuzu anladın herhalde. Annenler bize yaptığın küçük büyülerden bahsediyordu şimdi."
Merakla onlara bakmaya başladım. "Sen zaten okulla ilgili şeyleri ailenden ve ablandan duymuşsundur diye düşünüyoruz." dedi kadın. Başımla onayladım. Elindeki kâğıdı bana uzattı. Alıp baktığımda başındaki madde işaretleri gözüme çarptı, muhtemelen bir listeydi. "Bu listedeki her şeyi alman gerekiyor. Okul 17 Eylül'de açılacak, otobüsten inince birinci sınıfları karşılayacak bir komitemiz olacak, onlar sizi yönlendirecek." dediğinde listeye bakarak başımla onayladım. Çoğu kitaptan oluşan ama kitap haricinde asa, forma, yurt malzemeleri, diğer nedenini anlayamadığım malzemeler de vardı ama ablam bana açıklardı muhtemelen.
"Teşekkürler." dedim başımı kaldırıp. İkisi de yerinden kalkıp dış kapıya yürürlerken adam dönüp elini omzuma koydu. "Dikkatli ol." dediğinde anlamamıştım ama basit bir uyarıydı muhtemelen. Gülümseyerek karşılık verdim.
Kapı kapanınca Barış gelip bana baktı merakla. "Ne oldu abla?" dediğinde "Ablamın gittiği okula gidiyorum." dedim.
Gözleri büyüdü ve annemlere baktı. "Ne? Mehir ablam da mı gidiyor? Ben ne yapacağım tek başıma?" diye sordu.
Gülerek "Tek çocuk oldun işte fena mı?" dediğimde "Kediyle tek kalmak istemiyorum! Sen varken en azından sana sarıyor." dedi. Gök kendisinden bahsedildiğini anlamış bir şekilde arkadan miyavlayarak geldiğinde "Gök ne olacak gerçekten?" diye sordum.
"Onu da götürebilirsin." dedi annem.
"Gerçekten mi?"
"Evet, okulda ikiye kadar evcil hayvana izin veriyorlar." Buna sevinmiştim. Barış söyleyene kadar Gök aklıma gelmemişti, bu doğruydu ama onu düşününce kalbimde bir korku oluşmuştu. Elime sığacak kadar küçükken şimdi bir yaşındaydı ve ondan nasıl ayrılırdım ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...