26 - Bir Zümrüt Ol.

3.7K 310 40
                                    

26 - Bir Zümrüt Ol.

Dayanılmaz bir acı çekiyordum. İç organlarım büyüyormuş da içime sığmıyormuş gibiydi. Biraz hareketlenince yattığım yer hışırdadı. Gözlerimi güç bela açmaya zorladığımda gün ışığı gözlerimi yaktı. Yüzümü buruşturdum acıyla.

Biri elimi tutuyordu. Parmaklarımı okşuyordu. Cesur'un elleri. Defalarca tuttuğum o elleri hemen tanımıştım. İç çekerek tekrar gözlerimi açtım. Cesur kahverengi gözlerini bana dikmişti. Uyandığımı görünce gülümsedi yavaşça. "Merhaba." dedi.

Boğazım kupkuruydu ve batıyordu. Güç bela "Su." dedim. Cesur hemen yanımdaki sürahiyi alıp bardağa su doldurdu ve bana uzattı. Biraz içince kendimi daha iyi hissettim.

"Ne oldu?" diye sordum etrafa bakarak. Revirdeydim. "Nilsu sana büyü yapınca hocaları çağırdık. Yüzünden renk çekilmişti resmen, bembeyaz kaldın. Müdire gelip karşı büyüyü yapınca biraz kendine geldin ama hala baygındın. Hoca iç organlarının hasar gördüğünü ve revirde biraz dinlenip organlarının tedavi edilmesi gerektiğini söyledi."

"Diğerleri nasıl, herkes iyi mi?" Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı şimdi. "Hepimiz iyiyiz ama benim başım biraz belaya girdi, kavgayı başlatan kişi olduğum için."

Gülümsedim. Gülümsemek bile acı veriyordu. "Nilsu ne oldu? Okuldan atılmıştır herhalde."

Cesur'un yüzü karardı. "Hayır." dediğinde engel olamayarak yerimde doğruldum ve belime korkunç bir ağrı saplandı. Acıyla inleyerek kendimi yatağa geri bıraktım.

"Ailesi hemen geldi ve müdire ile ne konuştular bilmiyorum ama müdire kötü oldu. Atılmayacak Nilsu sadece cezaya kalıyor." Öfkeyle kaşlarımı çattım. "Kesin ailesi müdireyi tehdit etti! Kırmızı asalılar bu işleri iyi bilir."

"Muhtemelen." dedi bana hak vererek. "Yine de sonuç değişmeyecek. Sen dinlenmene bak, kötü bir hasar gördün." Saçlarımı hafifçe okşadı.

"Kandemir okulu gitti mi?" diye sorduğumda dişlerini sıktı. "Birazdan gidecekler." dedi.

"Ben bir gündür baygın mıyım?" Başını salladı. İç çektim. "Sence ne zaman çıkarırlar beni?"

"Bilmiyorum Mehir, doktor ne kadar derse o kadar yatmak zorundasın. Bu arada, ilaç saatin geldi." dedi ve bir şişeyi uzattı. "Bu ne?"

"Organ hasarını gideren bir ilaç. Dün damardan verdi doktor ama uyandığında ağızdan alabilirsin demişti. Taburcu olduğunda da bir süre içmek zorunda kalacakmışsın." Şişeyi elinden aldım. Küçük bir şişeydi, muhtemelen tek dozluktu ve hepsini içmem gerekiyordu.

Tadı çok acıydı! O kadar acıydı ki tuz ruhu içmiş gibi olmuştum. İğrenmiş bir ifadeyle şişeyi bıraktım. Cesur gülerek "O kadar mı kötü?" diye sordu.

"Tahmin bile edemezsin."

Ayak sesleri bize doğru yaklaşınca gelene baktım. Tolga üzerinde ilk gün gördüğüm gömleği ve pantolonuyla karşımda duruyordu.

Cesur gerilerek elimi tuttu. "Ne işin var burada?" dedi ters ters.

"Mehir'e veda etmeye geldim." dedi. Cesur'a bakmıyordu, gözleri tamamen benim üzerimdeydi. "Veda öpücüğü mü vereceksin?" Sevgilimin alaylı ama öfkeli sesine göz devirdi.

"Hayır. Söylemem gereken bir şey var." Merakla ona baktım. Bileğindeki bilekliğe bakıyordu. "Söyle." dedim.

Bana baktı. "Bir büyü yaptım." dedi. "Adımın üzerine ve senin sesine. Eğer Tolga imdat diye seslenirsen, nerede olursam olayım büyü beni senin yanına getirecek. Ama sadece sen seslenirsen olur."

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin