15 - Çiçekli Maç
Artık duymaya alışkın olduğum "Kalkma vakti! Kalkma vakti!" çığlıklarını görmezden gelmeyi öğrenmiştim. En azından bir süreliğine, sonra sesi gittikçe artıyordu çünkü. Yeni sabaha da aynı sesle başladığımızda yüzümü buruşturup kafamı yastığın altına koydum ve inledim. "Ne olur... Bırak uyuyayım." diye yalvarırken ses o kadar yükselmişti ki alarm sussun diye kızlar bana kalkmam için yalvarıyordu.
Yatakta kalkıp oturur pozisyona geçtiğimde alarm sustu. Vurabileceğim somut bir saat olmadığı için etrafta ellerimi yumruk yapıp havayı yumruklamaya başladım. "Ne olurdu bugün derslere gitmesem?"
Başımda korkunç bir ağrı vardı. Gözlerimi ovuşturarak yataktan kalkıp banyoya gittim. Hızlı bir duş alıp ayıldım. İç çamaşırlarımı ve formamı giyip ıslak saçlarımı düzeltmeye başladım. "Hadi Mehir, kahvaltı!" dedi Merve.
"Saçımı kurutmalıyım siz gidin." dediğimde Sude "Sana anlatmamız gereken birkaç şey var, aşağı inerken anlatırız. Saçlarını boşver kahvaltıda kurur." dedi. Merakla onlara baktım. Gergin gözüküyorlardı bu yüz ifadeleri beni de germeyi başarmıştı.
"Pekala." Çantamı hızlıca son kez kontrol edip asamı askısına taktım ve kapıdan çıktık. Allah kahretmesin, makyaj bile yapamamıştım! "Makyaj yapmayı unuttum." dedim hayıflanarak.
"Sen doğal güzelsin bebeğim." dedi Merve. "Yaaa, sen onu alnımdaki sivilceye söyle." Ergenlik dönemim biraz ağır geçmişti sivilce bakımından ve hala ergenlikten çıkmaya çalıştığım için arada sivilce çıkarıyordum.
"Şimdi anlatacaklarımız seni sivilceden daha çok gerecek." Kızlara baktım endişeyle. Birbirlerine baktılar. "Eee, hadi o zaman dökülün."
"Dün geceyi ne kadar hatırlıyorsun?" diye sordu Sude. Düşündüm. En son kızlarla bara girişimizi hayal meyal anımsıyordum. Bara girişimizi anlattım. "İşte oradan sonrası pek hoş ilerlemedi."
Korkuyla gözlerim büyüdü, bir anda anlatacakları şeyi duymak istemediğime kanaat getirdim ama ürkerek sordum "Ne yaptım?"
Kızlar sanki bu konuşma bir an önce bitsin düşüncesiyle hızla anlatmaya başladılar rezilliklerimi. Cesurların odasına girişimi ve sözlerimi anlattıklarında yüzümü ellerime gömdüm. "Allah'ım! Ölseydim de bunları duymasaydım." dedim inleyerek.
"Dur daha bitmedi!" dedi Lara. Parmaklarımı hafifçe kenara çekip soran gözlerle onlara baktım. Daha ne yapmış olabilirdim ki? "Ona kolyeni gösterdin." dedi Lara.
"HAYIR!" diye çığlık attım. Kızlar da aynı anda "EVET." dediler. Ah aptal kafam! Bunu nasıl yapmıştım?
"Beni niye durdurmadınız!" diye onlara kızmaya başladığımda "Denedik ama içine öküz gücü girdi bir anda." dedi Sude.
Başımı iki yana salladım. Son damla olarak da odadan hışımla çıkışımı anlattılar ve ellerimi yanaklarıma koydum. Alev alev yanıyordu yanaklarım. Kıpkırmızı olduklarına emindim.
"Şimdi ben Atlas'la Efe'nin yüzüne nasıl bakacağım?" dediğimde yemek salonuna giriyorduk.
"Aslında ikisi bu durumu bayağı eğlenceli buldular, senin düşünmen gereken Cesur. Hatta Cesur Nilsu'ya anlattıysa bu olanları, o daha tehlikeli." dedi Sude.
Gözlerim büyüyerek onlara baktım. Masaya otururken tedirgince "Anlatmamıştır değil mi?" diye sordum. Anlatmazdı. Niye anlatsın ki? Hem hangi ara vakit bulacaktı?
"Boşver o kızı! Cesur'a ne diyeceksin?" Omuz silktim. "Hiçbir şey tabii ki! Ondan olabildiğince çok kaçacağım yalnızca."
Bu girişimimin ilk dakikadan başarısız olması pek hoş olmamıştı. Bizim bey takımımız gelip yanımıza oturduğunda başımı masaya eğip derin bir nefes aldım. En azından Cesur'a bakmamak gibi bir seçeneğim hala vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...