35 - Nişan
Asilsoy'a dönerken telefonumu kaçıncıya olduğunu unuttuğum kez elime aldım. Rehberde Tolga'nın adında durup iç çektim. Aramak istiyordum ama arasam ne diyecektim ki? Ayrıca Demir'in ve Cesur'un yanında onunla rahat konuşamazdım.
İki gün gayet sakin geçmişti. Evden pek çıkamasak da ailemle bu kısa sürede yakınlaşmaya başlamıştım. Bu sayede kendimi biraz daha onlardan hissediyordum.
Telefonumun kilidini kapatıp camdan baktım. Asilsoy'a yaklaşmıştık. Pazartesinin ilk ışıkları Asilsoy'a düşerken bahçedeki çiçekleri inceledim. Dört kişi gidip üç kişi dönmüştük ve bu benim canımı sıkıyordu.
Demir arabayı park edip okulun önünde durduğunda yatağıma ve Gök'e kavuşmanın hayaliyle araçtan indim. Çantamı alıp yurt odama çıkarken Cesur "Mehir, bir saniye." dedi sessizce çünkü alarmların çalmasına daha iki buçuk saat vardı.
Gözlerimiz kesişti. Elleriyle saçlarını karıştırıp "Ben..." dedi ve durdu. Cümlesinin devamını bekledim. "Eğlendim." dedi.
"Ben de öyle diyebilseydim keşke." dedim. "Yani, yeşil asalılar olayı kötüydü tabii ama sonrasında vakit geçirecek vaktimiz oldu ve bu güzeldi. Eski günlerdeki gibi." dedi.
Demir sık sık bizi yalnız bırakarak -muhtemelen Cesur istemişti- bir yerlere kayboluyordu ve biz de Cesur'la bizi eğlendirecek şeyler yapıyorduk. Ona okey oynamayı öğretmiştim, o da bana işaret dili öğretmeye çalışmıştı.
O iki günde ona hislerim biraz daha şekillendi. Kalbimdeki yerini inkar edemezdim, benim için önemli bir insandı ve ona hep değer verecektim ama hissettiğim o alev alev yanma hissi geçmişti. Kül olmuştu her şey.
"Evet, güzeldi." dedim gülümseyerek. Birbirimize veda edip odalarımıza geçtiğimizde kızlar uyuyordu. Gök zıplayarak yanıma geldi ve mırıldanmaya başladı. Onu kucağıma alıp çantamı yatağımın kenarına bıraktım ve yatağa yattım.
Gök'ü okşaya okşaya uykuya dalarken üstümü değiştirmek aklıma bile gelmemişti.
"Mehir! Dönmüşsün!" Kızların neşeli çığlıkları ve alarmın iğrenç sesi beni uyandırdığında Gök karnımın üstünde huzurla uyuyordu. Onu uyandırmamak için doğrulmadan "Size de günaydın kızlar." dedim.
"Neler oldu hemen anlat, çok merak ediyoruz." dedi Sude heyecanla.
"Pek bir şey olduğu yok. Bize defolup gitmemizi söylediler biz de gittik."
"Ne? Dalga geçiyor olmalısın!" dedi Merve şok içinde. "Keşke."
"Nasıl ya? Ben baya ümitlenmiştim." dedi Lara. Mavi, büyük gözlerine baktım. "Evet, ben de." dedim iç çekerek. İç çekişim Gök'ü korkutmuş ve uyandırmıştı. Üzerimden atlayarak yatağın köşesine kıvrıldı.
Kalkıp formamı giymeye başladım. "Bir anlamı olmadığını, sayıca az olduğumuzu falan da söylediler." dedim.
"Haklılar aslında. Korkuyorlardır." dedi Sude. "Evet ama... Hepimiz korkarsak bu düzeni kim değiştirecek?"
"Neyse, Cesur'la Tolga birbirini öldürdü mü çabuk söyle." dedi Merve kıkırdayarak.
"Hayır, sakin kaldılar." dedim. Tolga'nın adı geçince dudaklarım karıncalanmıştı.
"Bakın size daha ne anlatacağım!" Konuyu hemen değiştirmiştim. Onlara gerçek annemle babamı tanımamı anlatırken hepsi heyecandan çıldırdı.
"Of! Bu harika!" dedi Merve. "Yani tek zümrüt değilsin!"
Çantamı ders programına göre hazırlarken "Evet, ilginç geliyor hala." diye mırıldandım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...