30 - Ayrılık Sonrası
Yatağımda ölü gibi yatarken kızlar "Hadi Mehir gözünü seveyim kalk." dedi. İç çektim. "İstemiyorum, siz gidin derse. Hastayım."
"Yalan atma, hepimiz hasta değil depresif olduğunu biliyoruz." Sude'nin sesini duyunca başımı yastığa gömdüm. Gözlerimi kapattım. Onlar gidene kadar gözlerim kapalı kalabilirdim.
Kapı açılıp kapandığında zaferle başımı yastıktan kaldırdım ve doğruldum. Doğrulduğum an bozguna uğradım. Atlas içeri girmişti. "Of!" dedim hırsla ve asamı alıp perdelerimi kapattım.
Ayak sesleri yatağıma yaklaştı ve perdeleri açtı. Atlas. "Mehir! İki deli sabrımı sınıyorsunuz artık. Kalk ve şu derslere gir."
"Ya size ne?" dedim öfkeyle. "Kuşum, bunu söylediğimi kimse duymasın ama bir kalın kafalı derslerinden önemli mi?"
Somurttum. Değildi tabii ama o bir kalın kafalı değildi ki! O Cesur'du. Yataktan kalktım. "Gelirim ama tek şartla! Pijamalarım kalacak."
"O bizim değil, hocaların problemi." dedi Lara omuz silkerek.
"Yine de ben olsam ayrılık sonrası o kadar güzel olurdum ki çocuk pişmanlıktan kavrulurdu." Merve'nin sözleri aklıma düşmüştü bir kere. Haklıydı. Niye acınası bir halde karşısına çıkayım ki? Üzerimi değiştirdim hızla.
Asamı alıp kapıdan çıkarken Atlas kolunu bana dolamıştı. "İyi olacaksınız." dedi.
"Bu ne demekti şimdi?" dedim gülümseyerek. "Yani bir yolunu bulup işleri düzelteceksiniz. Ufak bir kavgaydı sizinki."
Surat astım. "Ufak bir kavga değildi Atlas. Cesur bana güvenmediğini daha kötüsü sevgimden şüphe duyduğunu ima etti. Bunu yoluna koymanın bir yolu var mı?"
"Kuşum, bilmiyorum ama sevgi her şeyin üstünden gelir."
Güldüm. "İletişim her şeyin üstünden gelebilir, sevgi değil. Süslü sözlere gerek yok."
Birlikte dersliğe girdik. Kahvaltıyı kaçırmıştım ama önemli değildi, birkaç gündür kahvaltıya gitmekten kaçtığım için sabahları aç kalmaya alışmıştım.
"Keşke gelmeden Tolga'ya da uğrasaydım." dedim söylenerek.
"İlişkinin bitmesinin suçlusu Tolga, sen hala onu görme peşindesin." dedi Merve. "İlişkinin bitmesinin tek suçlusu Cesur. Evet, Tolga onu kışkırttı ve damarına bastı ama bunları görmezden gelebilirdi. Gelmedi."
"O bir kırmızı asalı Mehir. Hani sizin soyunuzu katledenlerden. Cesur senin için korkuyordu, sen Tolga'ya çok hızlı güvendin." dedi Sude.
"Sizin bilmediğiniz bir şey biliyorum ki güvendim!" dedim sertçe. "Yeter artık, aptal muamelesi yapmayın bana!"
Derse geçerken Cesur'la göz göze geldik. Hemen gözlerimi çevirdim. Onu görmek canımı yakıyordu, bu yüzden birkaç gündür odadan çıkmıyordum ya.
"Mehir?" Lara'ya eğildim. Gözüyle bir noktayı işaret ederek "Şu Tolga değil mi?" diye sordu.
Evet, oydu. Şaşkınlıkla ona baktım. Burada ne işi vardı? Revirde yatıyor olması gerekiyordu.
Hoca da bu merakımı dindirmek istercesine Tolga'yı yanına çağırdı. "Bu arkadaşınız kötü bir kaza atlattı ve okulumuz onu mezuniyetine kadar konuk edecek. Biz revirde dinlenmesi taraftarıydık ama..." derken Tolga hocanın sözünü kesti. "İyi hissediyordum ve biraz büyü görmek istedim."
Göz göze geldik. Ona gülümsedim. Gri gözleri dumanlıydı, içtiği ilaçlar onu kötü yapıyor olmalıydı. Hoca Tolga'yı serbest bıraktığında Tolga benim önüme oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...