14 - Olaylı Gece

5.4K 415 94
                                    

NOT: Her satır yazarın kalbinden kopar ama bazı satırlar vardır daha da kalpten gelir. O cümlelere ulaşmak için biraz yaraları kanatmak, duygu dünyasının en derinlerine dalmak gerekir. Benim yaralarından kan damlayan satırlarım da bunlar, iyi bakarsanız kan izlerinin oluşturduğu yolu görebilirsiniz.

14 - Olaylı Gece

Kızlar beni odaya çıkarmaya çalışırken kıkır kıkır gülüyordum. "Bunu yapmamalıydın." dedi Sude onaylamaz bir edayla. "Ama hak etmedi mi?" dedim. Konuşabilmek için normalin üstünde bir çaba harcıyordum. Konuşmak bile zordu şu an benim için.

"Yine de yapmamalıydın." dedi Sude tekrardan. "Hadi ama! Kızın suratındaki ifadeyi gördün mü? Başından aşağı bir dolu kusmuk yağınca ağlamakla sinir krizi geçirmek arasında kaldı." dedi Merve gülerek.

"Eh, sonunda ikisini de yaptı." dedi Lara. Daha beter gülmeye başladık. Sude "Mehir'i odaya çıkarıp yatıralım ve bu gece bitsin artık." dedi.

"Harika bir geceydi kabul edelim."

"Evet, bir sarhoşumuz, bir kusmuk yağmurumuz, bir hırsızlık suçlamamız ve kırık bir kalbimiz var. Baya harika." dedi Sude alayla.

Bu hale yalnızca 4 saatte nasıl gelmiştik?

4 Saat Önce,

Odanın camından bakarken kendimi günlerdir hissettiğim ruh halinde buldum yine, depresif yani. Ne yaparsam yapayım Cesur'u düşünmeyi bırakamıyordum.

"Kızlar sizce aşık olmak nasıl bir şey?" diye sordum.

Merve gülerek "Ben bu konuya Fransızım güzelim, bana sorma." dedi.

Kolyeyi elime alıp oynamaya başladım. Birkaç zamandır rengi uçuk pembe, gri ve kırmızı arasında gidip geliyordu. Öfke, kıskançlık ve aşk.

"Offf yeter bu kadar kasvet! Bizim neye ihtiyacımız var biliyor musunuz?" diyen Sude'ye döndüm. "Temiz havaya! Biraz eğlenmeye!"

"Evet! Kesinlikle! Güzel güzel giyinip dışarı çıkmalıyız." dedi Merve.

"Saat yedi buçuk oldu. Nereye gidiyoruz?" dediğimde "Amaaan Mehir, karnımız tok, sırtımız pek. Hem sınavlardan önceki son zamanımız bu." diyerek karşı çıktı Merve.

İç çektim. "Mehir hep böyle melankolik mi takılacaksın? Biraz kendine gel!" Arkadaşlarımın ikazlarına boyun eğerek dışarı çıkmayı kabul ettim.

İşte macera tam olarak orada başladı.

Uzun kollu, siyah kısa elbisemi giydim. Boynu ve sırtı kapalıydı. Küçük bir makyaj yapıp yanıma aldığım tek topuklu ayakkabılarımı giyerek siyah çantamı omzuma astım.

Yurt odamızdan çıkarken "Ooo, kızlar! Bu ne güzellik böyle!" diyen Atlas'la karşılaştık. Yanında Efe ve Cesur da vardı. Sırtımı dik tutup Atlas'a gülümsedim.

"Teşekkür ederiz canım!" dedi Merve şen bir sesle. "Sorması ayıptır yolculuk nereye?" dedi Efe.

"Sokaklara! Biraz havamızın değişmesine ihtiyacımız var." dedi Sude. Elini sırtıma koyup güç vermeye çalıştığında kendimi kötü hissetmiştim.

Cesur bana bakıyordu. Kahverengi gözleri bir an bile konuşmayla ilgilenmemiş, merakla yüzüme bakıyordu. Ona bakmamaya gayret etsem de gözlerim hiç utanmadan onun yüzünde dolanıyordu. Yapamıyordum, onda bir şey vardı ve beni ona çekiyordu. Ne yaparsam yapayım, daha doğrusu o ne yaparsa yapsın, gözlerinin içindeki küçük oğlan çocuğunu görmeme engel olamıyordum. O oğlan çocuğunun şefkate ihtiyacı vardı. Kızlar dediklerinde haklıydılar, Cesur belki de gerçekten sevmeyi bilmiyordu, belki hiç sevilmemişti bundandı bütün bu bocalaması.

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin