16 - Yılbaşı
Medyada bir adet Cesur görüyorsunuz.
Cesur'un az kalsın beni öpecek olmasından sonra sınavlara nasıl odaklanacaktım? Sınav haftamız sonunda başlamıştı ama yanlış vakitte başlamıştı. Kafam bu kadar dağınıkken sınavlar zor geliyordu.
Sınavlar iki aşamadan oluşuyordu, teorik yani yazılı kısmı 40 puan, uygulamaya dökmek ise 60 puandan oluşuyordu. Bence yazılı kısım daha zordu, uygulamada zorlandığım tek ders Kara İksir dersi olmuştu ama o da kötü geçmiş sayılmazdı.
Bu ağır tempoda düşünecek birkaç şeyim vardı: Demir'in sözleri ve ışık kümesinin talimatları. Bizi Demir'le birbirimize bağlayan ve kopmaz olan şey neydi? Ya da neyi çağıracaktım?
Sondan önceki sınavdan çıkarken Merve iç çekti. "Son sınav ve sonra kendimi tamamen yılbaşı partisine odaklayabilirim!"
Öğrenciler Liderimiz ve yardımcımızın yaptığı ilk icraat bu olmuştu. Bir yılbaşı partisi. Partinin teması Ev Sıcaklığı'ydı. Sanki Türk değilmişiz gibi bir 'dress code' da koymuşlardı partiye tam olmuştu. Uymamız gereken kıyafet kuralı ise ışıltıydı.
"Işıltıdan kasıtları ne acaba?" diye sordu Sude düşünceler içinde. Omuz silktim, partileri severdim ama sınavlardan ve son günlerde yaşadıklarımdan dolayı şu an kıyafet aklımdan geçen son şeydi.
"Aaa, Atlas!" diyerek el salladı Merve. El salladığı yere, yani önüme, baktığımda Cesur ve Atlas'ı gördüm. Cesur'la gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde yüzüm kızardı. Yine dudakları o kadar yakınımdaymış gibi hissediyordum. Gözleri yanıyordu adeta. Kül olsam ne olurdu ki? Gözlerimi ondan çekip "Tuvalete gitmeliyim." diyerek yanlarından ayrıldım. Lara "Ben de geleyim." dedi ve peşimden geldi.
"Cesur'dan mı kaçıyorsun?"
"Evet desem?" dediğimde "Bir şey mi oldu?" diye sordu.
Tuvalete girdik, içerisi boştu. Aynada kendime bakarken bu durumu içimde daha fazla tutamayacağımı fark ettim, hiçbir zaman düzgün sır tutamadım zaten. En fazla bir hafta dayanabilirdim kendimle ilgili bir şey gizlerken.
"Dinle, ben bitirene kadar bir şey söyleme." dedim ve basket maçı günü Cesur'la olanları anlattım.
"Seni öptü yani?" dedi Lara. "Hayır, öpmek istedi."
"Ama ben anlamadım. Seni seviyorsa niye Nilsu'yla çıkıyor? Ya da Nilsu'yu seviyorsa niye seni öpmeye çalışıyor?"
"Bana dediklerini unutuyorsun. Sürekli bana anlatamayacağı bir şeyler olduğunu söyledi."
"Ne olabilir ki? Bu kadar önemli ne var yani?" Başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum, bilmiyorum. Ne yapmalıyım?"
"Bir taktik bulmalıyız. Nasıl öğrenebiliriz ki? Atlas'a sorsak?"
"Onu katmak istemiyorum. Zaten ayyaş diye dalga geçmeyi yeni bıraktı, diline tekrar düşmeyeyim."
"Sonu güzel olacaksa boşver Atlas'ın dilini." dedi. Surat astım, emin değildim ama tek mantıklı yol bu geliyordu. "Olabilir, tek yakalarsam sorarım."
"Acele et."
Telefonumu çantamın ön gözünden çıkarıp Atlas'a mesaj attım. "Neredesin?"
Birkaç dakika sonra mesajıma döndü. "Ortak alanda diğer sınava çalışıyorum. Ne oldu küçük ayyaş?"
Gözlerimi devirdim. "Bana küçük ayyaş deme! İlla lakap takacaksan güzel bir şeyler bul." Mesajı gönderdikten sonra hemen başka mesaj attım. "Seninle özel konuşmam gerekiyor, bahçedeki kemerin orada buluşalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasía𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...