49 - Mektup
Tolga'nın söylenmelerini duyunca kitabımı kenara bırakıp ona döndüm. Gri gözlerini ekrana dönüktü ve kaşlarını çatmıştı.
"Mevzu ne Tolga Bey?" diye sordum esprili bir dille. Ekranı gösterdi. "Şu aptal dizi ve aptal karakterlerin verdiği aptalca kararlar."
Kıkırdadım. Uzandığım koltuktan kalkıp onun uzandığı koltuğa geldim ve arkasından ona sarılıp yanağını öptüm. "Kurgu olan bir şey sinirini bozacaksa sıkıntı büyük." Ellerimi tutup başını bana doğru çevirdi ve dudaklarıma bir öpücük bıraktı.
Arkamızdan gelen öksürük sesini duyduğumuzda Demir'in kaşlarını kaldırmış bize baktığını gördüm. Ona sırıttım. "Ne oldu canım?" dediğimde "Gelen eniştem de olabilirdi." dedi.
"Bahadır Bey demişken... Siz ne zaman gideceksiniz?" diye sordu Tolga. Yanına oturup saçlarını okşamaya başladım. "Sen tamamen iyileştiğinde."
"İyi de bu aylar alabilir." Sesindeki hüznü görmezden gelmeye çalıştım. Yürüyemediği için ne kadar üzgün olduğunu biliyordum ve en kötüsü elimden bir şey gelmiyordu. Sadece hemen iyileşsin diye dua ediyordum.
"O zaman biz de aylarca bekleriz." dedim. "Yeşiller bir yere kaçmıyor ya. Sen daha önemlisin."
Yanağını başıma yasladı. Demir "Ben bugün Asilsoy'a dönüyorum istediğin bir şey var mı?" diye sordu.
"Yok, benimkileri görürsen selam söyle yeter."
"Baş üstüne." Demir odadan çıktığında Tolga kumandayı eline alıp televizyonu kapattı. Gri gözleri bana döndü, sorgularcasına bakıyordu. "Bir şey mi oldu?"
"Evet." dediğinde korkuyla midem kasıldı. "Babam bana bir şey anlattı. Senin... Depoda söylediğin sözlerle ilgili."
"Ne olmuş?" diye sordum merakla.
"Gerçekten o iki büyücüyü soyları üzerinden aşağıladın mı?" Merakla yüzüme baktı. Yanaklarımın yandığını hissediyordum, kızarmıştım kesin. O gece aklıma birkaç kez daha gelmişti ve her seferinde kendimden utanmıştım.
"Şey... Evet." dedim ve derin bir nefes verdim. "Bana ne oldu o an bilmiyorum. Birisi hayatıma karıştığında öfkeden delirecek gibi oluyorum. Ve sanki her zamanki Mehir olarak konuşursam beni ciddiye almayacaklarmış gibi geldi. Hepsinin en iyi anladığı dilden konuştum. Soy üzerinden."
"Yine de... Babam şaşırmış. Senden bunu beklemezmiş. Konuşmayı dinlediğimde ben de şaşırdım. Ben de senden bunu beklemezdim." Tolga biraz hayal kırıklığına uğramış bir şekilde gözlerime bakıyordu.
"Ben de kendimden bunu beklemiyordum. İçimden bambaşka bir insan çıktı sanki." diye mırıldandım. "O geceden sonra kendimden çok utandım, insanları böyle aşağıladığım için ama o an doğru olan oymuş gibi geldi. Bir hafta boyunca ölü gibi yatışını izlemiştim ve o kader öfkeliydim ki. O kadar korkmuştum ki Tolga. Ya ölseydin? Bu düşünce aklımdan çıkmıyordu, o an da çıkmadı. Seni korumak için yaptık zümrüt muhabbetine başlayınca aklımı kaybediyorum sandım."
"Ya kırmızı asalı kadın?"
"Ne olmuş ona?"
"Ona da epey işkence etmişsin ve bundan zevk alıyormuşsun." Omuz silktim. "Hak ettiğini yaşattığım için elbette zevk aldım. Özgür'ü öldürdü, Cesur'u günlerce aç ve susuz bıraktı. Beni de öldürmeye çalıştı."
"Mehir bence biraz..." dedikten sonra durdu. "Ne?" dedim şüpheyle.
"Kendine hakim olamıyorsun. Bir şeyler seni tetiklediğinde değişiyorsun, içinden kimsenin tanımadığı bir Mehir çıkıyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...