25 - Kargaşa
Akşam serinliği içimi dondururken Tolga hiç etkilenmiyormuş gibiydi. Saçlarını karıştırarak yürümeye devam etti. Ay ışığı yüzüne vuruyordu ve gözlerini güzelleştiriyordu.
Tolga'yla rahat rahat ancak geceleri, kimse yokken konuşabiliyorduk çünkü öteki türlü gözler üzerimizde oluyordu. Bu da hiç istediğimiz bir şey değildi, işimizin gizliliğini göze alırsak tabii.
"Ailemi bu kadar yakın nereden tanıyorsun? Annemi daha doğrusu." dedim. Ellerini cebine soktu. "Babam. Anneni çok anlatır. Kardeş gibiler Irmak'la babam."
"Gizli kardeşler..." dediğimde hafifçe güldü. "Ona benziyorsun." dedi bir anda. "Evet, bunu birkaç kişi daha söyledi."
"Nehir babana benziyordu daha çok ama sen aynı annensin. Onun bakışları, onun gülüşü..."
"Bu kadar şeyi nereden biliyorsun?" dedim gülerek. "Videolar." dedi ve göz kırptı. "Çalıştır aklını biraz."
"Hey! Mehir!" diye bağıran tanıdık sesi duyunca arkama baktım. Ben de hayatımda bir şeyler iyi diyordum, meğersem Nilsu yokmuş hayatımda.
"Ne?" dedim tersçe. "Cesur burada bu çocukla olduğunu biliyor mu?" dedi sırıtarak.
"Seni ilgilendirir mi?" dedim. Kaşları kalktı. "Demek bilmiyor. Öğrense nasıl hisseder acaba? Muhtemelen seni terk eder ve kollarıma koşar."
Ellerim yumruk oldu. "Alınma, erkek tercihlerin hoş ama sevgilini aldatmak..."
"Sevgilimi aldatmıyorum! Bu daha çok senden beklenecek bir şey. Uzak dur hayatımdan." dedim.
"Bir yeşil ve bir kırmızı gidiyorlar... Tolga onunla ne yapıyorsun?" Tolga umursamaz bir tavırla gülümsedi. "Onu öldürecek uygun yer arıyorum. İşine bak, suç ortağım olmak istemezsin."
"Kim kimi öldürecek bakalım. Bu işin sonunda yalnızca birimiz yaşayacağız." dedim öfkeyle ona bakarak. Bu bir aldatmacaydı tabii. Birbirimize böyle davranmaya alışmıştık.
Tolga alayla sırıttı. Nilsu'ya "Defol." dediğinde Nilsu karşı çıkmadan arkasını dönüp gitti ama bir anlığına bana bakıp "İşimiz bitmedi." demeyi ihmal etmemişti.
"Bu kızın seninle alıp veremediği ne?" dedi Tolga arkasından bakarken. "Cesur. Cesur'dan hoşlanıyor." dedim.
"Ne Cesur'muş arkadaş." dedi homurdanarak. Güldüm. "Bizim okulun gözde çocuğu. Şanslıyım ki ben kaptım."
Bir şey söylemedi. Başka bir konuya geçerken ona dönüp bir şey söyleyeceğim tuttu ve ağacın köküne basarak tökezledim. Kırağı oluşmuştu yerlerde ve kaymaya meyilliydi. Tıpkı benim kaydığım gibi.
Tolga atik davranarak beni kollarımdan tuttu ve kendine çekti. "Aptal!" dediğinde güldüm. "Öleceksin bu sakarlıkla. Düz yolda yürümeyi bilmiyorsun."
Elleri hala kollarımı sıkı sıkı tutarken gülmeyi bıraktım. Gözleri gözlerime çok yakındı. Geri çekilmek istesem de bir şey beni tutmuştu. Tolga'nın kolları olabilirdi bu tabii.
İç çekti. "Özür dilerim." Ne için özür dilediğini sormaya vaktim kalmadan eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şok içinde olduğum yerde kaldım. Beni ısrarla öperken kalbim gümbürdüyordu.
Biraz daha ısrarcı davrandığında dudaklarımı aralamayı başardı ve daha sert öpmeye başladı. Elleri belimden aşağı inerken Mehir aptal mısın! Bir şey yap! diye iç sesim bas bas bağırıyordu. Sadece donup kalmıştım.
Benden uzaklaştığında nefes nefese kalmıştı. Gözlerini yumdu. "Kahretsin. Ne yaptım." Öfkelenmişti.
"Bırak beni." dedim fısıldayarak. Kolları hala belimi sımsıkı tutuyordu ve hareket edemiyordum. Gri gözlerini açtı, ela gözlerime baktı. Sonra dudaklarıma baktı. Ne düşündüğünü görebiliyordum. Beni öpmeye başlamasıyla düşüncem kanıtlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...