31 - Rüyanın İsteği
"Mehir."
Evde oturuyordum. Hava kararmıştı ama elektrikler gittiği için karanlıkta oturmak zorunda kalmıştım. Evde bir tek ben vardım, annemler yoktu. O yüzden sesi duyduğumda korkmuştum. Asamı da odamda bırakmıştım hangi akla hizmet bilmiyorum ama ona da ulaşamazdım.
"Mehir." Arkamı dönüp baktım. Bir ışık içeri girip ortalığı kör edici bir şekilde aydınlattığında gözlerimi kıstım. Bu ışığı hatırlıyordum.
"Efendim?" dedim sakince.
"İlerlemiyorsun." dedi. "Nasıl ilerleyeceğim ki? Hiçbir şey bilmiyorum. Kimse bana bir şey söylemiyor. İpucu dediğin Demir de saklıyor her şeyi."
Işık etrafımda döndü ve tekrar önümde durdu. "Saklananları bulman lazım. Onların yerini Canvaranlar, Alçinler ve Güzdumanlar biliyor." dediğinde "Evet ama Güzdumanlar öldü." dedim. Bunu dile getirmek eskisi kadar canımı yakmıyordu.
"Kuzeninle konuş."
"Bana cevap vermeyecek, kaçıyor." dedim huysuzca. "Verecek. Kuzenine git ve avın başladığını söyle."
"Tolga da söylemişti." dediğimde ışık titreşti. "Kuzenin sana cevap vermemeyi tercih ederse mirasa git. O da biliyor."
"Neyi?"
"Seni yönlendireceği rotayı." İç çektim. "Bir kişi de bana adam akıllı bir cevap versin. Hem sen kimsin?"
"Kanın." dedi ışık. "Artık uyan... Yapman gereken şeyler var."
Gözlerimi açtığımda yatağımda olduğumu gördüm. Ellerimi gözlerime bastırıp iç çektiğimde saatin gece üç olduğunu gördüm. Ne kadar da gerçekçi bir rüyaydı. Yapman gereken şeyler var. Demir'le konuşmam gerekiyordu.
Ama hayır. Bana zaten bir cevap vermeyecekti. Beni korumayı o kadar kafasına takmıştı ki yoluma taş koyduğunun farkında değildi.
Tolga. O beni koruyordu ama bana engel olmadan. Kendi gücümü kullanırken yanımda oluyordu. Onunla konuşmalıydım. Yataktan fırladım. Rüya zihnimde hala bu kadar tazeyken konuşmak en doğrusu olacaktı.
Telefonumu alıp Tolga'ya mesaj attım. "Uyanık mısın?" Hemen cevap geldi. "Evet." Gecenin üçünde neden uyanık olduğunu sorgulamadım.
"Güzel. Odanın kapısını aç, geliyorum." Yataktan fırlayıp asamı aldım ve üzerime hırka geçirdim. Odadan sessizce çıkıp karşı odanın kapısında durdum.
Kapı geldiğimi anlamışçasına açıldı. Tolga uykulu görünüyordu ama dinçti. "Ne oldu?" diye sordu.
"İçeri geç, konuşmamız lazım." Kenara çekilip beni içeri aldı. Diğerlerinin perdesi kapalıydı, herkes tatlı uykusuna dalmışken biz iki gece kuşunun konuşması gereken şeyler vardı.
Tolga'nın yatağına oturup bağdaş kurdum. Yanıma yerleşip "Ne oldu?" diye sordu tekrar. Fısıldıyordu, diğerlerini uyandırmamak için.
"Bir rüya gördüm." Kaşları kalktı. "Beni gecenin üçünde ziyarete geldinçünkü bir rüya mı gördün?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Sıradan bir rüya değildi! Dinle."
Ona rüyamı anlattım. Aynı ışığı ve sesi önceden duyduğumu da anlattıktan sonra sessizliğe gömüldü. Düşünüyordu. "Eee, miras? Konuş bakalım."
"Mehir gecenin körü böyle bir konuşma için uygun değil." dediğinde dik dik ona baktım. "Tolga!" Öfkeyle fısıldadığımda "Sabaha kadar sabredemez misin küçük zümrüt?" diye sordu. Başımı iki yana salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...