29 - Son
"Evet, dinliyorum." dedim eniştemle teyzeme bakarak. Teyzem bir iç geçirdi.
"Anne." Demir araya girince gözlerimiz ona döndü. "Bence acele ediyorsunuz, her şeyi düşünmeden bir anda bunu yapmayın."
"Neyi?" dedim merakla. "Bu benim hayatımla ilgili bir şeyse bilmeyi hak ediyorum."
"Mehir haklı Demir." dedi eniştem. Ona baktığımda bana gülümsedi. "Siz bilirsiniz." dedi Demir homurdanarak ve arkasına yaslandı.
Teyzem göze girmek için uygun kelimeleri ararken bileğimdeki ısınmayı hissettim ve gözlerim bilekliğime döndü. Beyaz zincirleri kızarmaya başlamıştı. Canımın acısıyla yüzümü buruşturdum. Tolga... Kanımız akıtılırsa veya ihanet edersek demişti. İhanet ettiğini düşünmüyordum. Bu da demek oluyordu ki...
"Mehir?" diye sordu Cesur. Panikle yerimden kalktım. Tolga'ya yardım etmem gerekiyordu. Bana ihtiyacı vardı. Ne yapabilirdim, ne yapmalıydım? Paniklemeden, sakince düşünmeliydim.
İsmi! İsmini çağırırsam yanıma gelirdi. "Tolga imdat!" dedim hemen.
"Mehir, ne oluyor?" Herkes ayağa kalkmış benim bu tavırlarıma anlam vermeye çalışıyordu.
"Tolga imdat!" diye bağırdım bu sefer. Bilekliğim hala derimi yakmaya devam ediyordu. Dişlerimi sıktım, acısına katlanabilirdim.
Bir an sonra Tolga'nın yemek salonunda belirdiğini görünce rahatladım. Rahatlamam uzun sürmedi, Tolga zar zor ayakta duruyordu ve her an bilinci kapanacak gibiydi. Başının yanından kan akıyordu. "Tolga!" diye çığırarak yanına koştum. Kendini kollarıma bıraktığında beline sarılıp ona destek oldum.
Ağır nefesler alıyordu. "Ne oldu sana?" dedim korkuyla. "Mehir..." diye mırıldandı. Öksürmeye başladığında ciğerlerinden gelen hırıltıyı duydum, durumu kötü olmalıydı.
"Biri doktoru çağırsın!" dedim bizimkilere dönerek. Demir koşarak kapıdan çıktı. Cesur ve teyzemler yanımıza gelip Tolga'nın durumuna bakarken Tolga gri gözlerini gözlerime çevirdi. "Sakin ol, iyi olacaksın." dediğimde hafifçe gülümser gibi oldu.
"Mehir, av başladı." dedi mırıldanarak. "Ne? Ne avı?"
"Mehir..." Gözleri kapandı ve tüm ağırlığını üstüme vererek bayıldı. "Tolga! Tolga!" diyerek onu uyandırmaya çalıştım ama beni duymuyordu.
"Yere yatıralım." dedi eniştem ve Tolga'yı dikkatle yere yatırdık. Saçlarını elimle alnından geriye ittim. Elleri ellerimin içindeydi. Korkuyla ona bakıyordum.
"Ya ölürse?" Korkum yüzüme ve sesime yansımıştı. Biri yanı başıma diz çöktü. Cesur. Tolga'ya şöyle bir göz attıktan sonra teyzemlere döndü. "Demir nerede kaldı?" diye sordu endişeyle.
Tolga'nın ellerimi sıkan ellerini hissettim. Gözlerim ellerimize döndüğünde bileklerimizdeki bilekliklerin yan yana durduğunu fark ettim. "Buradayım, merak etme." dediğimde başı iki yana hafifçe hareket etti.
Demir ve doktor koşarak içeri girdiğinde "Burada!" dedim doktora. Eğilip Tolga'ya baktı. Asasını çıkarıp muayene etmeye başladı. "Ne olmuş bu çocuğa?" dedi dehşetle.
"Kötü mü?" Gözlerimiz kesişti. "Revire götürmeliyiz." Erkekler el birliğiyle Tolga'yı yerden kaldırıp revire taşıdı.
Teyzemle ben arkalarından giderken teyzem kollarını bana doladı. "Korkuyorum teyze." dediğimde "Şşt, biliyorum ama sakin olman lazım." dedi.
"Ya ölürse?" Bu düşünce aklımdan çıkmıyordu. "Öyle söyleme." dedi teyzem endişeyle.
Revire girdik. Tolga'yı bir yatağa yatırdılar ve doktor perdeleri çekerek hastasıyla baş başa kaldı. Sandalyelerden birine çöktüm. Ellerime Tolga'nın kanı bulaşmıştı. Ellerimi sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...