21 - Bozulamaz Bağ

4.2K 344 70
                                    

21 - Bozulamaz Bağ

Erdim amca sabah biz kalkmadan erkenden çıkmıştı. İşleri varmış, erkenden gitmesi gerekmiş. O yüzden şu an üçümüz -Deniz abla, ben, Demir- oturmuş kahvaltımızı ediyorduk.

"Daha önce Çanakkale'ye geldin mi Mehir?" diye sordu Deniz abla. "Evet, gelmiştim." dedim. Babamın yakın bir arkadaşı burada yaşıyordu ve bizi çağırmışlardı, biz de gitmiştik. Güzel bir iki gündü. Çanakkale inanılmaz rüzgarlı olmasına rağmen güzeldi. Tabii biraz değerli yerlerim donmuştu rüzgar yemekten ama pek umursamamıştım.

"Seni biraz gezdirelim diyorum ben, Demir bu konuda ne düşünüyor bilmem tabii ama." diyerek oğluna baktı. "Bana uyar." dedi Demir.

"Nereye gideceğiz?" diye sordum. Deniz abla bana gülümseyerek "Çok özel bir yere." dedi. Şimdi meraklanmıştım ama bir şey demeden kahvaltımı etmeye devam ettim.

Telefonumun zil sesi odayı doldurduğunda ekrana baktım. Cesur. Annemle babamı sabah kalkar kalkmaz aramıştım çünkü benden sürekli haber almak istiyorlardı, tıpkı Cesur gibi.

"Efendim?" diye açtım telefonu. Yüzümdeki sırıtmayı saklamaya çalışıyordum ama imkansızdı.

"Günaydın tavşancık." dedi. Alt dudağımı ısırdım. "Nasılsın?"

"İyiyim, kahvaltı ediyorum. Sen?"

"Yeni kalktım, attığın fotoğrafı gördüm ve seni ne kadar özlediğimi düşünüp aradım." Sabah akşam Cesur'a iyi olduğumu göstermek için fotoğraf atıyordum ve karşılık olarak o da bana fotoğraflarını atıyordu. Hasret gideriyorduk böylece.

"Yaaa, ağlarım, deme öyle." dediğimde güldü. Ah, gülüşü... Gözlerimde canlanmıştı beyaz dişleri, kısılan gözleri.

"Bugün ne yapacaksınız?"

"Çanakkale'de gezecekmişiz biraz, çok bir planımız yok. Sen ne yapacaksın?"

"Zeynep aradı, onunla takılırız sonra akşam yemeğine annemlerle buluşacağım restoranda." dedi. Yüzümü buruşturdum. "Zeynep umarım Mehir'i biliyordur."

Söylediklerime içten bir kahkaha attı. Sesi telefonun dışına çıkmıştı. "Kıskanma. Asıl ben ne yapayım? Yedi yirmi dört o çocuklasın." Omuz silktim.

"Yine de adımı bilse iyi olur. Ve rütbemi!" diye ilave ettim. "Emredersiniz kalbimin komutanı!" Kıkırdadım.

"Kapatıyorum, tuvalete gitmeliyim." dedi. "Bu gerekli bilgi için sağ ol." dediğimde telefonu kapattı.

Ağzıma bir peynir atarken Demir sanki havadan bahsediyormuş gibi ilgisiz bir sesle "Cesur mu?" diye sordu. "Hımmm." dedim.

"Ne kadardır birliktesiniz canım?" diye sordu Deniz abla. "Bir buçuk ay olacak ama onun öncesinde de aylardır baya samimiydik." dedim. Aramıza giren kara balığı saymazsak tabii.

"Allah bozmasın." dedi gülümseyerek. Ben de ona gülümsedim. Kahvaltıdan sonra bana verdikleri odaya çıkıp pijamalarımı değiştirdim. Kot pantolonumu giyip üstüme en kalın kazağımı giydim. Aşağı indiğimde Demir telefonuyla ilgileniyordu. Benim geldiğimi görünce gülümseyip "Cansu'nun selamı var." dedi.

"Sen de ona söyle." diyerek yanına oturdum ve telefonumu çıkardım. Gruba gelen mesajları okurken Cesur'un mesaj atacağı tuttu. Fotoğraf atmıştı. Duştan çıktığı belli olan bir şekilde saçları ıslaktı ve üzerinde siyah kısa kollu vardı. Altına da "Beni haberdar etmeyi unutma." yazmıştı.

Gülümseyip fotoğraf çektiğimde Demir bana baktı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu. "Cesur'a fotoğraf atıyorum." dedim "Her şey yolunda tavşancık, endişelenme." yazarken. Fotoğrafı gönderdim.

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin