28 - Sırlar
Tolga'nın mesajını okuduktan sonra cevap yazdım. "Endişelenme, ben iyiyim. Her şey yolunda."
Ekranı kilitleyip telefonu cebime koydum ve müdirenin bana söylediği sınıfın kapısından girdim. İçerideki tanıdık yüzleri görünce gülümsedim ve hocalara baktım.
Bugün özel derslere başlıyorduk. Aslında benim özel derslere ihtiyacım olduğunu sanmıyordum ama arkadaşlarım ve sevgilim için iyi olacaktı, onlar için endişelenmeme gerek kalmayacaktı bu sayede.
Bilmediğim bir şey anlatmadılar. İşin en sinir bozucu yanı buydu, bildiğim şeyleri bir kez daha dinlemek için vakit öldürmüştüm! Onun yerine kendi başıma büyü çalışabilirdim. Ya da Nilsu'yu öldürebilirdim... İkinci seçenek daha cazip geliyordu gözüme.
Demir'in tanıdık zil sesi kulağıma dolduğunda ona baktım. Telefonunu çıkarıp "Efendim?" dedi. Hocaların telefonu açmasından rahatsız olduğu belli oluyordu, sonuçta bir çeşit dersteydik ama bir şey söylemediler. Demir'i tanıyorlardı, önemli bir şey olmasa açmazdı.
"Ne?" dedi şaşırarak. Gözlerime baktığında kaşlarım çatıldı. "Emin misin?"
"Ne oldu?" diye sordum merakla. Soruma cevap vermedi. Yüz ifadesi tuhaftı, dağılmış gibiydi. "Niye geldiler? Yani... Niye?" Bir süre telefonun karşısındaki kişiyi dinledi. Sonra sinirlenerek "BÖYLE BİR ŞEYİ YAPAMAZLAR!" diye bağırdı.
Sesi odanın duvarlarına çarparak yankı yaparken kızlarla bakıştım. Demir'i bu kadar sinirlendiren şey ne olabilirdi ki? "Bir anda pat diye olmaz! Saçmalamasınlar. Nelerin riske girdiğinin farkında değiller mi?"
Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattı. Gözleri müdireye döndü. "Hocam sizinle konuşabilir miyiz?"
Onlar kapıya yönelirken Demir'e "Sorun ne?" diye sordum tekrardan. Beni duymazdan geldi ve hocayla kapıdan çıktı.
"Tuhaf." dedi Efe. Ona baktım. "Bu kadar neye sinirlenmiş olabilir?"
"Ben onunla konuşurum." dedim.
Konuşamadım. Dersten çıkarken Demir'i yakalayıp "Olay ne?" diye sordum ama cevaplamadı. Sessiz kalmayı tercih etti. "Demir, kötü bir şey mi?"
"Yok, değil. Sadece zamanlaması kötü." Söylediği kelimelerin hiçbir anlamı yoktu benim için.
"Yeşil Dayanışma'yla mı ilgili?"
"Gibi. Mehir daha fazla sorma ne olur, sana söyleyemem."
"Yeşil Dayanışma ile uzaktan azıcık bile alakası varsa bana söylemek zorundasın! Ben de o grubun içindeyim."
"Bunu- söyleyemem. Henüz değil. Emir büyük yerden." Yanaklarımı şişirdim. "Umarım öğrendiğimde çok kızacağım veya üzüleceğim bir şey değildir bu Demir yoksa seni mahvederim."
Gülüp başımı öptü. "İşim var, odama gitmeliyim. Görüşürüz." Koşarak gözden kaybolurken yüzümü astım. Bana bir şey anlatılmamasından nefret ediyordum.
Bir uçak jet hızıyla yanımdan geçip önümde durduğunda dudaklarımda küçük bir gülümseme oluştu. Kağıdı alıp içini açtım. "Ortak alana gel tavşancık. Seni bekliyorum."
Hoplaya zıplaya ortak alana girdiğimde Cesur'un bir koltuğa yayılmış olduğunu gördüm. Yanına oturdum. "Demir'den bir şey öğrenebildin mi, olay neymiş?" diye sordu.
"Ağzından laf cımbızla alınıyor. Hiçbir şey anlatmadı." dedim. "Bildiği bir şey var demek ki, seni korumaya çalışıyor."
Ona döndüm alaycı bir gülümsemeyle. "Bak sen, ne zamandır Demir'in tarafını tutuyorsun?" Sırıttı. "İkimizin de ortak amacı senin mutlu olman, kavganın alemi yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...