8 - Yabancı ve Tanıdık
"Söyleyin!"
Tüm sınıftan gümbür gümbür bir ses çıktı. "Aydınlan!" Asalarımızıdan bir ışık yayılmaya başladı, her geçen saniye ışık daha da büyüyordu. Karanlık sınıfı öyle güzel aydınlatıyordu ki...
"Şimdi tekrar söyleyin!"
"Yayıl etrafa!" Asalarımızın ucundan ışık kümeleri çıkıp etrafta dolanmaya başladı. Hepimiz hayranlıkla bizi çevreleyen ışık kümelerine bakıyorduk.
"Çok güzeller." dedim. Merve başıyla onayladı. Hoca asasını hafifçe sallayıp tüm ışık kümelerini kendine çekti ve etraf tekrar karanlığa gömüldü. Birkaç saniye sonra sınıfın perdeleri açılmış, ışık tekrar sınıfa dolmaya başlamıştı. "Bu kadar eğlence yeter. Büyüyü anladığınızı düşünüyorum."
Hoca kitabını kapattığında dersin bittiğini anladık. Sude eğilip "Şunlara bakın." diyerek bir noktayı gösterdi. Nilsu ve Batuhan birinin üstüne doğru yürüyorlardı. Çocuk geri geri giderken ayağı takıldı ve yere düştü. Batuhan güldüğünde ayağa kalkıp. "Hey!" diye seslendim. Dönüp bana baktılar. Nilsu balık gözlerini devirdi. Sıralardan atlayarak yanlarına indim.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum öfkeyle. "Mehir, boş ver." diyen sesi duyduğumda Lara'nın da peşimden geldiğini fark ettim.
"Seni ilgilendirir mi?" diye sordu Nilsu. Dişlerimi sıktım. Çocuğa döküp baktığımda ayağa kalkmış, bize bakıyordu. "İyi misin?" dediğimde başıyla beni onayladı.
"İnsanlara zorbalık etmeyi bırakın! Dünyanın sahibi değilsiniz." dediğimde Batuhan gevşekçe gülerek "Dünyanın sahibi kim? Siz misiniz? Ah, doğru... Sizden kim kalmıştı ki?" dedi.
Asamı hızla çıkarıp Batuhan'a doğrulttuğumda o da asasını çıkarmıştı. Aynı anda "Yükseltgeme!" ve "Karartma!" dediğimizde ben Batuhan'ın yaptığı büyünün etkisiyle yükselerek düşmüştüm. Batuhan'a yaptığım büyü onu ıskalayıp duvara çarptığında hoca "Ne oluyor burada?" diye bağırdı.
Düştüğüm yerden kalkmak için Atlas'ın uzattığı eli tuttum. Hoca Batuhan'ın azarlarken "O da bana büyü yaptı!" dedi beni göstererek.
"Ah bakayım, kaşın gözün yerinde. Bir şey olmamış demek ki. Ceza!" dediğinde keyiflendim. Lara atlayarak yanıma geldiğinde sırıttık birbirimize. "Birinin başı fena halde dertte." dediğimde kıkırdadı.
"Ama..." Hoca Batuhan'ın itirazına yer bırakmayarak mor asasını çekti. Bu küçük hareket bile onu susturmuştu. "Akşam tam vaktinde gel Batuhan."
Yüzümdeki aptal gülümsemeyle sırama dönüp çantamı aldım. Eğilirken sırtım biraz acıyordu, düşerken sakatlamıştım herhalde ama sorun değildi. Batuhan'ın morarmış yüzünü görünce sırtımın bir önemi kalmamıştı.
Dersten çıkarken kızlar gülerek "Nasıl da rezil oldu ama. Suratındaki ifadeyi gördünüz mü?" diyerek gülüyorlardı.
"Senin büyünün ona gelmemesi isabet oldu yoksa hoca seni de cezaya bırakırdı. Düşünsene Batuhan'la iki saat." dedi Sude. Dilimi çıkarıp kusuyor taklidi yaptım.
Diğer derse -yani Kara İksirler- giderken başımda bir kağıt uçak geçti ve önümde durdu. Burnunun ucunu bana çarpıp duruyordu. Kağıt uçağı elime aldığım an uçağın şekli bozulup içinde yazılanlar ortaya çıktı. "Arkana bak." Arkama baktığımda Cesur ve Atlas'ın bize doğru geldiğini gördüm. İkisi de siyah kravatlarını gevşemiş, beyaz gömleklerini pantolonlarından çıkarmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...