24 - Tolga ve Mehir. Irmak ve Tarık.

4.2K 309 76
                                    

24 - Tolga ve Mehir. Irmak ve Tarık.

Medya: Cesur ve Mehir.

Cesur'un Tolga hakkında her gün yeni bir şikayeti oluyordu. İlk başlarda mazur görmeye çalıştım, sonuçta Tolga gerçekten sinir bozucu biriydi ama Cesur artık Tolga'nın nefes alışından bile rahatsız olacak seviyeye gelince şikayetlere katlanmak zorlaşmaya başladı.

Bugün Bahar Hoca bize ilginç bir fikirle gelmişti. Daha doğrusu, bu bir fikir değildi. Yapmamız zorunlu olan bir şeydi ve niye bunun için birinci sınıfları seçmişlerdi aklım almıyordu. Dördüncü sınıflar pekâlâ daha iyi olurdu. Sonuçta Kandemir öğrencileri dördüncü sınıftı.

Birinci sınıflar Bahar Hocanın peşinden bir salona giderken patırtılarla yanıma döndüm. Mete, Mert'i kovalıyordu ve yüzünde öfkeli bir ifade vardı. Mert kahkahalar atarak yanımızdan geçerken Cesur homurdandı. "Bir de bu iki salak var, işleri güçleri hengame yapmak. Nasıl dördüncü sınıfa geldiler anlamıyorum. Beyinleri dört yaşında gibi daha çok."

"Aşkım abartma, eğleniyorlar." dedim elimdeki kitabın sayfalarını kurcalarken.

"Buraya çocuklar!" Bahar Hoca bizi bir kapıdan soktuğunda içeride Kandemir öğrencileri vardı. Az önce koşarak kaçan Mert ve Mete soluk soluğa Tolga'nın yanında dikiliyorlardı.

Hepimiz bir yerde toplanınca Kandemir'in müdürü öne çıktı. "Herkes burada olduğuna göre ne yapmaya geldiğimizi anlatabiliriz herhalde. Ne dersiniz?" Müdire başını sallayarak "Çocuklar, bildiğiniz gibi Kandemir okulu Asilsoy'u kaynaşmak ve eğitimimizi incelemek için hoş bir ziyarette bulundu. Biz de düşündük ki iki okul arasında dostça bir düello hoş olur."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. Yanımdaki Sude bana dönerek "Müdire delirdi mi? Onlar dördüncü sınıf öğrencisi! Biz ise birinci sınıfız. Nasıl boy ölçüşebiliriz ki?" dedi.

"Onların dördüncü sınıfa kadar öğrendikleri çoğu şeyi biz birinci sınıfta öğreniyoruz, sakin olun." dedi Demir, yanımıza sessizce gelmişti.

Sude şüpheyle Demir'e baktı ama bir şey söylemedi. "Tek bir kural var, düello esnasında taraflardan kimse ağır hasar verecek bir büyü kullanamaz. Yoksa cezalandırılırsınız."

İlk önce birkaç kişi çıktı. Bizim okul yine iyi idare etse de Kandemir'e karşı büyüleri bazen yetersiz kalıyordu. Tedirgince Lara'ya baktım. Lara başını iki yana salladı. "Ben çıkmak istemiyorum." dedi. Onu suçlayamazdım, bizim okul tek tük düelloları kazanıyordu.

Müdire Cesur'a işaret verince endişeyle ona döndüm. Bana gülümseyerek "Korkma, bir şey olmayacak." dedi.

"Dikkatli ol. Gözün açık olsun." dediğimde hızlıca beni öptü. İyi ki müdire görmemişti ama öğrencilerin çoğunun bizi gördüğünü biliyordum.

Cesur ortaya gelince karşısında bir kızın durduğunu gördüm. Asalarını çektiler. Kızın asası mordu, altıncı dereceden soylu. Cesur'la son kez bakıştık. Kalbim güm güm atıyordu.

Ona ve gücüne güvenim sonsuzdu elbette ama yine de o korku kalbimin üstüne oturmuştu.

Düelloya başlamadan önce kız Cesur'a çapkınca gülümsedi. Kaşlarımı çattım. Bazen sevgilimin ne kadar yakışıklı olduğunu unutuyordum.

Düello başlarken Cesur'un kıza nazik davrandığını fark ettim. Sesimi yükselterek "Kız diye nazik davranma!" diye bağırdım ona. Beni duyduğunu biliyordum çünkü gönderdiği diğer büyü kızı afallatmıştı.

Lara'nın elini sıkı sıkı tuttum endişeyle. Kız bayağı iyiydi ama Cesur'un da ondan altta kalır bir yanı yoktu. Sonunda düello bitince müdire Cesur'u tebrik etti. Kız düştüğü yerden kalkarak Cesur'un yanına gitti ve bir şeyler söyledi. Cesur gülümseyerek yanıtlayınca ne konuştuklarını merak ettim.

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin