🌹51.BÖLÜM🌹

818 81 14
                                    

Tek nefeste anlattıklarımdan sonra fal taşı gibi açılan gözleriyle önce birbirlerine sonra da bana bakakalmışlardı. Bir an şoktan gerçekten donduklarını zannetmiştim ve kontrol etmek amacıyla ikisine de birer tokat atmıştım. Acıyla yanaklarını tuttuklarında hala yaşıyor olduklarına şükredip bir şey deyip demeyeceklerini bekliyordum.

"Eunsun kelimeler yetersiz kalıyor duygularımı anlatmak için." Hipnotize olmuş gibi tek noktaya odaklanarak konuşan Jungkook'a ne desem diye düşünürken lafa Baekhyun dahil olmuştu.

"Bu kadar zamandır nasıl anlayamayacak kadar salaktım ben?" dedi ve elini çenesini altına yerleştirip olanları bir dedektif bakış açısıyla düşünmeye başlamıştı sanırım.

"Demek en başında benden nefret edercesine laf etmesinin sebebi buydu, hmm..." Jungkook da Baekhyun gibi bir hâl aldığında gözlerimi devirmeden edemedim.

"Tanrı aşkına ne konuşuyorsunuz siz böyle?" dedim ve kaşlarımı çattım ardından derin bir nefes aldım. "Bakın bunları konuştuğumuzu kimse bilmeyecek. Size güvenim tam olduğu için anlattım siz de güvenimi boşa çıkarmayın."

Az önceki hâllerinden pek de farklı olmayacak şekilde başlarını aşağı yukarı sallamışlardı. Birkaç dakika içinde alışacaklarını umarak akşam yemeğine daha fazla geç kalmamak için onlarla birlikte odadan çıktım.

Bugün oteldeki ilk günümüz olduğu için babam sınıfça bir yemek yemeği önermişti ve bu herkesçe kabul edilince hazırlıklar öğleden sonra başlamıştı. Muhtemelen tek geç kalan kişiler bizdik bu yüzden ikisinin koluna girerek yürüyüşlerini hızlandırmaya çalıştım.

Toplanacağımız restoranta gelince tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. Herkes bir yere yerleşmişti. Babam Taehyung'la masanın başına oturmuştu ben de boş kalan üç sandalyenin ortasındaki yerimi alıp sağıma Jungkook'u soluma da Baekhyun'u oturtmuştum. Yemek boyunca babamın birkaç konuya değinmesini, burada geçireceğimiz süreyi verimli kullanmaktan ve bir sürü ıvır zıvırdan bahsetmesini dinlemiştik. 

Yemek faslı bittikten sonra da gözüm  Sunhee'nin üzerindeydi zaten yemek yerken de pek rahat durmamıştı. Sürekli konuyu bir şekilde Taehyung'la bana getirmeyi başarmıştı şeytan yüzlü. Tanrı'ya şükür ki benim sıkıştığım yerde Taehyung ve onun da sıkıştığı yerde hiç ummadığım bir şekilde yardımıma Kook ve Baek koşmuştu. Gerçi buna benim kadar Taehyung  da şaşırmıştı orası ayrı.

Sunhee'nin yukarıya, odasına çıktığını görünce bir nebze olsun rahatlayıp Taehyung'ı da yanıma alarak kendi odama çıkmıştım. Yaklaşık on dakikadır ben sırtımı yatağın başlığına yaslamış otururken o da dizlerime kafasını koymuş uzanıyordu ve aklımdan sürekli aramızdakileri Jungkook'a ve Baekhyun'a anlattığımı söylemem gerektiği geçiyordu.

"Eunsun, aklıma ne geldi biliyor musun?" dedi vücudunu bana doğru çevirip bakışlarımızı eşitlerken. Kaşlarımı kaldırıp ne diyeceğini bekliyordum.

"Bu akşam yemekte Sunhee bizimle ilgili konuları açtığında neden Jungkook ve Baekhyun da bu konulara dahil oldu ve neden bizi savundu?" 

"Bilmem, öyle mi yaptılar? Hiç farkında değilim." Haberim yokmuş gibi davranmaya çalışırken sanırım daha da çok batırmıştım ve Taehyung da bunu anlamıştı.

"İstersen boşuna debelenme çünkü yalan bile söyleyemiyorsun." dediğinde derin bir iç çektim ve pes adip anlatmayı kabul ettim.

"Senden de bir şey kaçmıyor." gözlerimi devirdikten sonra devam ettim. "Evet, anlattım. Çünkü onlar da bu sabah senin yaptığın hareketlerden sonra anlamışlardı zaten ve sen ne kadar bir şey olmaz desen de beni yine tek yakaladılar ve sordular. Sonuç olarak ben de anlatmak durumunda kaldım aslında tüm bunların sorumlusu sensin." Sesim sonlara doğru daha tiz çıkmıştı ve huysuzca ellerimi göğsümün üzerinde bağlamıştım. 

Beni dikkatlice dinledikten sonra yavaşça doğrulup yüzümün yakınına girerken nefesim anlık olarak kesildiğine yemin edebilirdim. Onun o kusursuz koyu kahve gözlerinin içinde kayboluşum ona teslimiyetimi doğruluyordu.

"Aslında artık umursamıyorum," elini yanağıma götürüp nazikçe okşarken içimin ürpermesine engel olamamıştım. "Çünkü senden daha önemli hiç bir şey olduğunu düşünmüyorum Eunsun." Sol eli de yanağımdaki yerini alırken gözleri yavaşça kapanmıştı ve bana usulca yaklaşıp dudaklarımı nazik bir öpücük kondurmuştu. Kendimi bir an için harikalar diyarında hissetmiştim diyebilirim. Onunla bu duruma gelebilmek için atlattığım bir sürü badire vardı bunlar aklıma geldikçe çocuksu olanlara üzülüp kendime kızarken; yaşımdan büyük şeyler yaşadığım zamanlar da ise hâlâ şaşkınlığım gitmiyordu. Aslında onunla birlikte olabilmek için ne kadar çok zor duruma katlanmıştım...

Hayallerimden çıkarken gözlerimin hemen önünde, görüş açımda bana bakan Taehyung'ı henüz fark etmiştim. Bana gülümsüyordu ve gülümserken gözlerinin içindeki parıltıyı bu kadar yakından görebilmek pahabiçilmezdi.

"Taehyung-ah," bakışlarımı ciddileştirdim ve devam ettim. "lütfen beni bırakma, olur mu?" 

Dudakları hafiften yukarı kıvrılırken acaba yanlış bir şey mi dedim diye düşünmüştüm fakat sağ yanağımdaki elinin baş parmağıyla yanağımı hafifçe okşadığında aslında söylediklerimin yanlış olmadığını fark ettim.

"Sensiz yapamayacağımı zaten biliyor olman gerekiyor. Ayrıca kafana bunları takma biz hep beraber olacağız." 

İçimde uçuşan kelebeklerle istemsizce gülümsedim ve gözlerinin içine bakarken bu sefer de onu nazikçe öpen ben olmuştum.

.
.
.
.
Merhabaaa! Şu an araları gayet iyi gibi öyle değil mi? Bırakalım da biraz mutlu olsunlar 😄 Neyse lafı fazla uzatmayayım umarım beğenerek okumuşsunuzdur, sizleri seviyorum ve kendinize iyi bakın malum bu korona döneminde de hastalanmayın! 💜

𝐓𝐄𝐀𝐂𝐇𝐄𝐑 ❦ 𝓣𝓪𝓮𝓱𝔂𝓾𝓷𝓰 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin