TUZAK Bölüm 3

8.7K 730 283
                                    


Selam TUZAK'çılar...

Başlamadan önce yıldıza basalım olur mu?

Keyifle okuyun.. 


Elif yol boyunca sıkıntılıydı. Lanet İstanbul trafiğinin üstüne anne ve babasıyla kavga etmek istemiyordu. Yıllardan beri ilk kez ailesi olmadan üstelik sevgilisiyle vakit geçirmek istemişti ama babasının mesajlarına bakılırsa burnundan geleceği kesindi.

Elif eve vardığında annesi ile babası yemek masasında onu bekliyorlardı. Kaç saattir, sırf nutuk çekmek adına aç bir şekilde onu beklemişlerdi. Ellerini yıkayıp masaya oturdu. Annesi asık bir suratla çorbaları koyarken babası konuşmaya başlamıştı bile.

"Kızım nerde kaldın söyler misin? Hiç sana yakışıyor mu? Bak yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin. Böyle dışarı çıkmalara, eve geç gelmelere alışırsan, o okul nasıl bitecek? Ayrıca haber bile vermediğin gibi uzmanlık alanına bile karar vermedik henüz. Biz annenle oturup düşündük senin için en uygun olan alanı seçmek için. Bu son olsun! Sadece okulunu düşünmeni istiyorum." diye biten nutuk Elif'i boğmuştu.

"Baba ben yirmi iki yaşındayım. Bu yaşıma kadar ne söylerseniz yaptım. Sırf size olan sevgimden, saygımdan ama bana kendi kararlarını almaktan aciz bir çocuk gibi davranmanıza da izin veremem." dedikten sonra ayağa kalktı.

"Ayrıca ben uzmanlık alanımı çoktan seçtim. Siz boşuna kafanızı yormayın." diyen Elif, yapısı gereği kimseye kıyamazdı. Böyle sert çıkıştığı için kendini suçlu hissediyordu ama çok bunalmıştı son zamanlarda. Hayatında okul haricinde aktiviteleri olsun istiyordu.

Anne ve babası birbirilerine imalı bakışlar attıktan sonra annesi hemen uyardı genç kızı.

"Elif Hanım, hemen yerine oturuyorsun. Bizi ancak çocuğun olduğunda anlarsın. Sizleri büyütmek için neler çektik. Ne fedakârlıklar yaptık. Tam meyvemizi alacakken bu asilik niye? Sevgilin mi var yoksa? Ya da seni olumsuz etkileyen bir arkadaşın falan? Ayşe mi sokuyor bu asi fikirleri aklına? Hemen konuşmaya başlasan iyi edersin!"

Elif alt tarafı eve iki saat geç gelmişti. Bu tavrı hak etmiyordu kesinlikle. 

"Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Sadece hava almak istedim." Dediğinde sesi yükselmişti. 

"Bu anlamsız tartışmaya, asılsız suçlamalara ne gerek vardı? Tüm gün hastanede canım çıktı. Anlayış göstermeniz gerekirken, küçük bir çocukmuşum gibi azarlıyorsunuz. Bence benim sabrımı fazla büyütüyorsunuz gözünüzde. Bu son olsun. Bir daha ki sefere böyle hoşgörülü olmayacağım." diyen Elif resmen çileden çıkmıştı. Şimdi de anne babası şok olmuş gözlerle ona bakıyorlardı. Ömründe ilk kez ailesine rest çekmişti. İlk toparlanan babası oldu.

"Tamam kızım. Özür dileriz, fazla üstüne geldik. Bizim de canımız sıkkındı. Malum, maddi açıdan çıkmazdayız. Çözüm üretemedik bir türlü. Sizin eğitiminiz için ayırdığımız parayı da tükettik. Ablan zaten bir baltaya sap olmayacak. Tek umudumuz sensin, bize sen bakacaksın." dedi babası gözleri dolu dolu.

Elif tüm duyduklarının sorumluluğunu kendi üzerine alındı. Ablası hiçbir zaman ailesine yük olmamıştı. Liseden beri babasından para almıyordu. Hem okuyor hem çalışıyordu. Kendi parasını kazandığından beri de hiçbir şeyin hesabını vermiyordu. Kendisi ise tıp okuyordu ve okul harçları ailesini zorluyordu. Ailesi de haklı olarak küçük kızlarına yaptıkları yatırımın karşılığını bekliyordu, onlara yük olduğunu bilmek boynunu büküyordu Elif'in.

"Asıl ben özür dilerim." dedi babasına sarılarak. "Bu günlerde çok fazla yoruluyorum. Tepkim size değildi. Madem hepimiz kötü bir gün geçirdik. Ben bir çay demleyeyim hem içer hem sohbet ederiz." diyerek mutfağa yöneldi.

Sonraki haftayı nispeten daha mutlu geçirdi Elif ama yorgunluğu kat be kat arttı. Dördüncü sınıfı tamamlamak üzereydi. Hastanede olmayı seviyordu ama inanılmaz yorucu bir işti. İki yılı kalmıştı sonra TUS'a girecekti. Her şey istediği gibi olursa çocuk doktoru olmak istiyordu. Çocuklarla çok kolay iletişim kurabiliyordu. Şimdi bir hafta boyunca Tekirdağ'da olabilmek için rapor alması gerekiyordu. Bunun için en uygun yer, özel bir hastanenin acil servisiydi. Yoksa hocaları hasta olmadığını pek ala anlardı. Bir haftalık kayıp için üzülmüyordu, zira kendisi çok çalışkan olduğundan açığını hemen kapatırdı. Bir araya gerçekten çok ihtiyacı vardı. Çok bunalmıştı. Ayşe ile geçireceği bir haftalık tatil ona ilaç gibi gelecekti.

Ayşe pazar günü geldi eve. Babası ve annesiyle aralarında örülen buzdan duvar kendini daha da sağlamlaştırmıştı. Evde soğuk rüzgarlar esiyordu resmen. Akşam yemeği karşılıklı iğnelemelerle geçmişti.

"Ayşe kızım, okul bir kaç aya bitiyor. Yüksek lisans yaptın da ne oldu? Ne iş yapacaksın şimdi? Hayatını nasıl kazanacaksın?' dedi babası.

Ayşe başını iki yana sallarken gülüyordu. "Liseden beri nasıl kazandıysam öyle baba. Kimseye yük olmam ben. Başımın çaresine bakarım."

"Ee.. Eve katkın olmayacak mı kızım hiç? Bak Elif'in masrafı çok. Bizim maddi durumumuz malum." diye söze karıştı annesi.

"Elif bir ihtiyacı olursa beni arayabileceğini bilir. Eve gelince, liseye kadar bana yaptığınız masrafı öderim bir şekilde. Gerisi sizin sorununuz." diye sertçe çıkıştı Ayşe. O saatten sonra ise kimse tek kelime etmedi ta ki herkes odasına çekilene kadar.

Elif yatağına uzanmış lanet ediyordu hayata. Bu maddi sıkıntılar ailesini çok yoruyordu belli. Çalışmak istese de zamanı yoktu. O da Ayşe gibi para kazanmayı isterdi ama okuduğu bölüm bu durum için uygun değildi. O esnada Ayşe girdi odasına ve hemen yanına kıvrıldı kardeşinin. Sessizce durdular bir süre.

"Onlardan nefret ediyorum." dedi Ayşe.

Elif hemen doğruldu. "Abartma, haklılar. Çok yük oluyorum."

"Sen abartma. Dünyada herkes evlatlarını yetiştirmeye çalışıyor ve bunu sadece çocuklarının iyi bir hayatları olsun diye yapıyorlar. Bizimkiler ise sadece kendilerini düşünüyorlar."

"İyi de Ayşe, biliyorsun babam uzun zamandır maddi sıkıntılar yaşıyor."

"Neden acaba? Dedemin bize bıraktığı evler bile gitti. Babam daha çok paranın peşinde koşacağım derken elindekinden de oldu. Hiç yetinmedi, açgözlülüğünün sonucu bunlar. Ticaret yapıyorum adı altında bilmediği işlere bulaştı ve battıkça battı. Şimdi suçlusu biz miyiz?"

"Eğitimimiz için ayırdıkları para da bitmiş." dedi Elif üzgün bir sesle.

Ayşe ise sert bir şekilde çıkıştı kardeşine.

"Kızım onlar bizim için hiçbir şey ayırmadılar. O parayı da dedem verdi. Sırf babamın huyunu bildiğinden ama o, onu da yemiş demek ki. Zavallı dedem, mezarında kemikleri sızlıyordur şimdi. Aç gözünü de gerçeği gör artık."

"Neyse, bunları konuşmayalım. Hem seni çok özledim. Bu hafta çok güzel geçsin istiyorum. Gerçekten bir molaya ihtiyacım var, çok yoruldum."

"Tamam, hadi ben de gideyim. Yarın erken çıkacakmışız yola. Kahvaltı için orada olacakmışız. Annem öyle buyurdu." diyen Ayşe kardeşine sıkıca sarıldı ve odasına gitti.

Ertesi gün kaderlerinin değişeceğini bilmeden erkenden yola çıktılar. 

Bölüm sonu..

Umarım kardeşlerin hayatını okumak istiyorsunuzdur.

İnsatgram: tylndbk ➡ takipleşelim 😊

Twitter: tylndbk ➡ #tuzak hashtagiyle görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.

Sevgiyle kalın...


TUZAK (KAÇINILMAZ AŞKLAR-3) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin