TUZAK Bölüm 2

12.9K 770 337
                                    


Selam TUZAK'çılar..

Bu bölümde karakterlerimizi tanıyacağız biraz. Aksiyon başlamıyor, baştan söyleyeyim..

Keyifli okumalar...


Elif, saatlerdir telefonda ablasına yalvarıyordu. Ayşe, anne ve babalarından öylesine nefret ediyordu ki, eve sadece Elif ona saatlerce yalvardığı zamanlarda gelir, onda da bir iki günden fazla kalmazdı. Elif, telefonda iki saattir dil dökmesine karşın Ayşe hala ikna olmuş değildi.

"Kardeşim ben Ankara'dayım. Sırf bu yüzden gelinir mi yahu? İkisi de laftan anlamıyorlar. Zaten yüzlerini göresim de yok. Sen yanlarındasın, hallet benim işimi. Şimdi babamla bir dünya kavga. Vallahi hiç çekemem."

"Abla beni de dinlemiyorlar. Tıp okuyorum ben. Kolay iş değil, gecem gündüzüm yok. Biraz dinlenmek hakkım değil mi?" diye yakınan Elif bir müddet düşündükten sonra yine anne ve babasına kıyamadı. Ayşe ne derse desin ailesini çok seviyordu. Tamam, yanlışları çoktu ama Elif bunları görmezden gelebiliyordu bir şekilde. "Alt tarafı bir hafta. Gider geliriz. Hem seni çok özledim, birlikte vakit geçiririz. Şarap da bedava. İstanbul, Tekirdağ arası ne kadar? Baktık çok sıkılıyoruz döneriz İstanbul'a."

Ayşe'nin tek zayıf noktasıydı Elif. Kardeşi hayattaki tek dayanağıydı. Anne ve babası kendi çıkarları haricinde evlatlarını bile düşünmezdi. "Tamam, geleceğim ama bil, sırf senin için." dedi.

Telefonu kapattıklarında Elif hava alma ihtiyacıyla odasının minicik balkonuna çıktı.  Avcılar'ın sıkış sıkış betonarme yapılarının izin verdiği ölçüde gökyüzüne bakmaya çalıştı. Engin bir mavilik tanımlaması yapamazdı, zira görebildiği tek şey küçük bir gökyüzü ve sanki adım atsa yanlarına varabileceği karşı apartmanın sevimsiz sakinleriydi. Ayşe'nin ne kadar şanslı olduğunu düşündü hafif bir kıskanma eşliğinde. Asla sakin ve boyun eğen biri olmamıştı ablası. Üniversite için Ankara'ya gitmiş, babasının tüm karşı çıkmalarına rağmen sanat tarihi okumuştu. Okulu bittiği gibi de yüksek lisans yapmaya başlamıştı ve bu dönem bitirecekti. "Sonra, ver elini Floransa!" diyordu ablası neşeyle. Anne ve babasının ne dediği pek umurunda değildi.

"Ben ne yaptım?" diye sordu kendine.

"Ben sırf babam istedi diye tıp okuyorum. Sırf annem istedi diye üniversitede İstanbul'da kaldım. Hiçbir isteklerine hayır, demedim. Kendimi bildim bileli tek bir yanlış hareket yapmadım. Kimseye surat asmadım ama yıllar geçip gittiği halde hayatımda büyük bir eksiklik olduğunu da anlamadım. Nasıl anlayacaktım ki hep rölantide giden bir hayat. Kendisine istenilen özellikler yüklenmiş bir robot gibiyim ve bazen yaşamıyor gibi hissediyorum. Daha yirmi iki yaşımda hayatımın ipini kaçırdım ve nasıl tutacağımı bilemiyorum. Hayat çok hızlı, ben ise çok yavaş kalmışım."  dedi içi sıkılarak. Sonra endişeyle odasına koştu.

"Kendi kendine konuşmaya da başladın ya, aferin. Her ne kadar istemesen de uzmanlığını psikiyatri alanında yaparsın. Oooh! Körler sağırlar misali kendi kendine doktor hasta oyunu oynarsın." dedi.

Elif ertesi gün staj için uyandığında hala karamsar bir ruh halindeydi. Bu hali hastaneye varıncaya kadar sürdü. Sonra kapıda onu elinde kahvesi ile bekleyen Murat'ı gördü. Murat'tan hoşlanıyordu. Uzun boylu, yakışıklıydı. Açık kahve gözleri insana huzur veriyor, bakışları Elif'in içini ısıtıyordu. Tamam, dedi kendi kendine. Murat'a bir şans verecekti. Çocuk okulun ilk gününden beri usanmadan onun peşinden koşuyordu. Birbirilerinden hoşlandıklarına göre bu saçma naz yapma olayına hiç gerek yoktu. Kendisini bir süs bitkisi haline getiren, her ne kadar annesi ile babasının baskısı da olsa, kendisi de çok suçluydu. Hayatının heyecana, tutkuya ve kesinlikle karmaşaya ihtiyacı vardı. Gülen gözlerle baktı Murat'a. "Selam" dedi.

TUZAK (KAÇINILMAZ AŞKLAR-3) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin