12//"Onu nasıl sevmem ki?"

2.5K 340 77
                                    

Sadece dört güncük oldu ama özleyen var mı?

Bu bölümde tatlı taekook umuz yok... Onlarsız bölüm yazmayı hiç sevmiyorum ama ciddili bir zaman atlaması yapmadan önce, yazılması gereken birkaç olay var. Sizi onlarsız bıraktığım için özür dilerim ama sonraki bölüm de bizimle olamayacaklar :(

Ama sonraki bölüm ikisinin de biraz daha büyümüş hallerine şahit olacağız, şahsen ben çok heyecanlıyım👐

Bu arada Life Goes On çok güzel değil miydi😭😭

Stream kasarken bölüm yazmak gibisi yok👌

İyi okumalar dilerim~~~

.........

İçerisi boğucu bir karanlıkla sarmalanmış yatak odasının; koyu kırmızı, mat perdeleri aralarından boşluk sızmayacak kadar sıkıca çekilmişti. Odanın ortasına yerleştirilmiş büyük boy yatakta, üstündeki yorganı boğazına kadar çekiştirmeye ant içmiş adam, ara ara yattığı yerde kıpırdansa bile, düzenli olarak aldığı nefesleriyle uykusuna devam ediyordu. Kahverengiye çalan bir bordoya boyanmış odanın kapısı, arkasındaki genç kadın tarafından eşini uyandırmaktan ne kadar çekindiğini ispatlarcasına yavaşça açılıp, kadının zayıf bedeni odanın içerisine süzüldüğünde, uykusu oldukça hafif olan adam gözlerini sıkıp uyandığını belli etse bile, genç kadın bunu fark etmedi. Onun yerine parmak uçlarında yürümeye başlayarak odanın yatağa bakan duvarında bulunan kapıya ilerledi.

Aynı titizlikle, giyinme odasının kapısını da aralayıp, kendisini içeriye attığında, sırtını kapattığı kapıya yaslamış, elini de göğsünün üstünden kalbine yaslarken, "Uyanmadı Tanrım... Şükürler olsun." demişti fısıltıyla. Kocasından gizli bir iş yaptığı için hızlanan kalbi, askılığa asılmış onlarca kıyafeti arasından bir tanesini seçmek üzere kapıdan ayrılırken, az da olsa sakinleşmişti. Önünde ellerini bellerine yaslamışken dikildiği kıyafetlerin arasından, uzun zamandır giymediği kot pantolonunu ve onun üstüne uyabilecek yakası v şeklinde bir kazağı eline alıp, giyinme odasında bulunan boy aynasının önüne geçtiğinde, önünde tuttuğu kıyafetlere bakarken dudaklarını büzüyordu.

"Fazla mı basit oldu acaba?" oğlununkine olabildiğince benzeyen küçük, kırmızı dudakları hala büzülmüşken elinde tuttuğu kıyafetlere bakarak mırıldandı. Daha önce de veli toplantılarına katılmıştı, hatta bir tanesini bile kaçırmazdı ama oğlunun yıllardır onlarla birlikte olan öğretmeniyle konuşmaya giderken, ne giydiğine pek dikkat etmiyordu. Şimdi ise gereksiz bir şekilde heyecanlıydı. Yaptığı şey ortaya çıkarsa başını ne gibi bir belaya sokacağının bilincindeydi ama heyecanının ve karnının kasılmasının asıl sebebi bu değildi. Alt katta onu bekleyen çocuğun ilk defa veli toplantısına abisi ile değil de başkasıyla katılacağını ve çok heyecanlı olduğunu anlatırken ki yüz ifadesi aklından çıkmıyordu.

Kendi içinde yaptığı münakaşadan sonra, kazağı aldığı yere geri bırakıp; boğazlı, kalçasına kadar inen uzun kazaklarından birini eline aldı. Kazakla pantolonu bir kez daha aynada üzerine tuttu ve tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. Böylesi çok daha iyiydi. Bir kenara bıraktığı kıyafetlerden sonra, üstündeki geniş yakalı, ince bluzu uçlarından tuttuğu iki eliyle yukarıya doğru sıyırarak çıkarttı. Yalnızca beyaz iç çamaşırıyla kalmış bedenine, seçtiği kazağı geçirirken, son günlerde aklına takılmış olan bir şarkıyı mırıldanıyordu. Rahat ev pantolonundan da kurtulduktan sonra, kot pantolonu da ince bacaklarından geçirdi ve düğmesini kapattıktan sonra, kazağın eteklerini çevresinde bir tur dönerken özenle düzeltti. Takı bölümüne ilerleyip, yalnızca bir hafta önce birlikte geçirdikleri el işi saatinde yaptıkları ve Yeonjun'un bitirdikten sonra kızarık yanaklarıyla ona verdiği bilekliği koluna, ardından da Jeongguk'un ismini yazdığı sade kolyesini de boynuna geçirdiğinde, işte şimdi hazırım diye düşündü.

little followerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin