8.

25.3K 1.7K 329
                                    


"Başka arzunuz var mıydı?" Aldığı olumsuz cevapla, masada oturan gruptan uzaklaştı. İşinin bitmesine yarım saat vardı. Çalıştığı kafeden çıkıp bir de antrenmana gitmeliydi. Yorgundu bugün fazladan mesai yapmıştı.

"İyi misin?" Kasada duran Mısra ona döndüğünde elindeki tepsiyi tezgâha bıraktı.
"Yoruldum. Sabah 9 da çağrılmak hoş değilmiş"

"Hoş olmayan 9'dan 6 ya kadar çalışmak." Uzun saçlarını omuzun gerisine atmış, Baran'a dönmüştü.

"Sanırım öyle." Kafeye şöyle bir bakış attı. İçerisi diğer günlere nazaran biraz boştu ama asla şikâyet etmeyecekti. Bugün diğer çocuklardan birinin hasta olması yüzünden mesai yapmış, yetmemiş bir de Tufan ile olacak olan antrenmana gecikecekti.

Bunu sabah mesaiye başladığında yazmıştı Tufan'a. O'da yorulacağını ve başka zaman çalışabileceklerini söylemişti ama üç gündür onu görmediği için reddetmişti.

"Masa 6." Mısra dalan genç adamı dürtüp, kendine gelmesini sağladı. "Sen iyi değilsin, şu siparişi aldıktan sonra çık."

"Tamam." İtiraz etmeyecekti. Mesaiye daha önce de kalmıştı ama bugün nedense ekstra yorulmuştu. Pencere kenarındaki masaya dalgınca giderken gözlerini kaldırıp gelene baktı.

Gözleri şaşkınlık ve heyecanla büyürken, okyanus mavisi gözleri sahibini bulmuş gibi Tufan'a kitlenmişti

"Burada mı çalışıyorsun?" O da genç adam gibi şaşkındı ama bu sadece saniyelikti.
Baran ise hala onu görmenin heyecanını yaşıyordu.

"Evet, hoşgeldi-niz." Genç adım karşısında oturan kadını fark ettiğinde ona da kısa bir baş selamı verdi. Bu da kimdi şimdi? "Ne alırsınız?"

"Ben sade bir kahve alayım." Genç kadına dönüp sorar ifadeyle baktı. Gözlerinden geçen öfke ve buz gibi ifade Baran'ı şaşırmıştı.

"Bende sütlü kahve alabilirim"
Giden genç adamın arkasından bakan Tufan'a döndü. "O kim?"

"Seni ilgilendirmeyen biri." Rahat bir şekilde oturduğunda gözleri pencerenin ardında kalan manzaradaydı.
"Tufan, konuşmayı kabul..."

"Kabul etmedim, zorla getirildim buraya." Genç kıza döndü. Yeni boyadığı küt saçları, örgü ile toplanmış, yüzünü açığa çıkarmıştı, mavi gözleri giydiği kazakla daha da ortaya çıkarmış yüzüne renk katmıştı.
"Özür dilerim."

Tufan alayla güldüğünde, öfkenin gezdiği gözleriyle genç kıza baktı. "Beni aldattığın için özür mü diledin sen?" Tekrar güldü.

Yaklaşan adım sesleriyle yana döndü. Baran kaşları çatılmış bir şekilde elinde siparişlerle onlara doğru geliyordu. Masaya kahveleri koyduğun da "Ne zaman çıkıyorsun?"

Tufan'ın sorusuyla ona döndüğünde, bir an duraksamıştı. Normalde şimdi çıkması gerekiyordu ama biraz daha durmak ve onları izlemek istemişti. Bunu neden yapacaksa?"10 dakika sonra bitiyor mesaim."

"Beni bekle, birlikte gideriz." Başını sallayıp uzaklaştı.

"Bak, amacım seni aşağılamak değil. Sadece..."

"Bir araya gelmemiz bile hata." Derin bir soluk aldı. "Seninle kavga falan etmedik ya da aptal bir konu hakkında tartışmadık. Beni aldattın sen." Sesi buz gibiydi. Başkası olsa korkudan karşısında titrerdi ama Öykü buna alışmıştı.

"Ben..."

"Sen ne Öykü? Neden benimle konuşmak istedin? Neden şu anda karşımdasın?" Masaya eğilip yüzünü genç kıza yaklaştırdı. Öfkeyle koyulaşmış gözlerinde tehlikeli parıltılar yer edinmişti. "İkinizi de o an orada, mahvetmememin sebebi kendime olan saygımdandı. Ben beni aldattığın için seni dövüp, öldürecek kadar aşağılık biri değilim." Biraz daha eğildiğinde kahvenin sıcaklığı tişörtünde hissetti "Ama sen aldattığın adamın karşısına çıkıp, yüzsüzce kendini haklayabileceğini sanacak kadar aptalsın."

"SEN!"

"Ben ne? Sana hakaret ettiğim için tekrar mı aldatacaksın beni?" Alayla gülerek geri çekildi.

"İlişkimize ara vermiştik sanki, sen çok uzaktın bana." Tufan gözlerini devirdi. Bahaneydi bunlar yapmak istemişti ve yapmıştı. Öykü'ye baktığında acımadan başka hiçbir şey hissetmiyordu. Bu kadını sevdiğini sandığı zamanlar için üzülüyordu sadece.

"Ve sende iki gün boş kalınca kendimi başkasının koynuna mı atayım dedin?"

"Tufan, saçmalıyorsun şu an."

"Bak, şimdiye kadar sana hep saygı duydum. Sen, beni aldattığında gözümden düştün. Sana karşı bir saygı beslemem, hiç kimse beslemez." Kollarını göğsünde birleştirdi "Sen okuldakiler tarafından dışlandın şu an da burada olma sebebin bu."

"Hayır, değil." Yüzüne düşen bir saçı kulağının arkasına attı. "Ben gerçekten üzgünüm." Başını çeviren oğlanla göz devirdi Öykü. Tufan'ın bu kadar inatçı olmasını anlamıyordu.

"Öykü." Boş gözlerini Baran'dan çekip karşında oturan kadına çevirdi. "Sen bir bardak kırmadın." Alayla gülüp ayağa kalktı. "Sen, bana ihanet ettin. Neden bu kadar basitmiş gibi davranıyorsun?" Cebinden çıkardığı parayı masaya koydu. Eliyle Baran'a işaret ettiğinde, Baran çantasını alıp yanına gelmişti.

"Tufan?"

"Konuşmamız bitti bence, bundan sonra beni aramazsan sevinirim. Aynı şekilde arkadaşlarımı da rahatsız etme." Kolunu, Baran'ın omuzuna attı "Küçük düşen sen oluyorsun."

Masaların arasından giden ikiliye öfkeyle baktı Öykü. Basit olacağını düşünmemişti ama bu kadarda acımasız olmasını da beklemiyordu.

"Şerefsiz piç!" Dudakları şeytani tavırla kıvrıldığında, gözleri Tufan'ı aradı. Hemen ileride Baran'la durmuş konuşuyordu. Elleri, Baranın saçına kaydığında Öykü şeytanca bir planla telefonu çıkarmış ve fotoğraflarını çekmişti.

𝐓𝐔𝐅𝐀𝐍| 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin