24.

21.6K 1.6K 389
                                    

💜

Hastanenin soğuk koridorunda ilerlerken elindeki çantayı daha sıkı tuttu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Hastanenin soğuk koridorunda ilerlerken elindeki çantayı daha sıkı tuttu. Parmak boğumları, saatler önceki kavga yüzünden aşınmış, kızarmıştı.

Ahşap kapının önünde durduğunda neler olacağını bilmiyordu. Bu kadar çok endişeleneceğini bile tahmin etmemişti.

Telefonu açtığı an, dünyanın durduğuna, kalbinin patladığına emindi ama hala yaşıyordu. Baran'ın zarar görmüş olması düşüncesi onu o kadar rahatsız etmişti ki, saatler içinde kimin yaptığını bulmuş ve cezasını kesmişti.

Bu ülkenin adaletine güvenseydi eğer işi zordu.

Odanın kapısını açıp içeri girdi.  Baran'ın uyuyan arkadaşlarına baktı. Üçlü koltukta uyuya kalmışlardı. Gözü yatağa kaydığında oğlanın da uyuduğunu gördü.

Onu uyandırmadan daha isimlerini bile öğrenemediği çocukları uyandırdı. İkiside koltuğun bir ucunda uyuyor, bacaklarını bir birinin üzerine atmışlardı.

Uyandıklarından emin olduğunda doğrulup yatağa ilerledi. "Siz gidin. Dünden beri burandasınız. Öğlen olmadan taburcu olacak zaten" Gözlerini uyuyan genç adamdan ayırmadı.

Diğer ikili hiç bir şey demeden odadan sessizce çıktı. Tufan sandalyelerden birini çekip oturduğunda, morluk dolu surata baktı.

Ellerini avucunun arasına aldı. Şimdi burada olduğunu bilmek, nefes aldığını bilmek iyi hissediyordu.

Birinin ölümüne şahit olmuştu. O kişinin asla geri dönmeyeceğini biliyordu. İlk sesini unutacaktı, sonra yüzünü en sonda kokusunu unutacaktı. Bazen bir koku alacak bir kaç anı dolacaktı zihnine ama yaşayacağı buruk bir acıdan ve kor bir bıçak olan özlemden başka bir şey değildi.

Dakikalarca uyuyan oğlanı izledi. Alnına dökülmüş saçları, uzun kirpikleri, çenesinde ve elmacık kemiğinde olan çürükleri.

Neyse ki iyiydi. Sadece kaburgaları çatlamış, ezilme ve çürümeler oluşmuştu. Kafa travması yaşadığını düşünseler de oldukça iyiydi.

Tufan yerinden doğruldu. Getirdiği eşyaları dolaba koyacaktı.
"Nereye?" Yorgun sesini duyduğunda hızla kalktığı yere oturdu.

"Buradayım. Bir yere gitmiyorum." Gülümsedi. Okyanus mavisi gözler hafif kızarmış, yorgunlukla süslenmişti.

"Ne zaman çıkacağım?" Etrafında gezdirdi gözlerini, hastanelerden nefret ediyordu ama yine de sağlık okuduğuna anlam veremiyordu.

"Öğlene doğru çıkarsın. Arkadaşların buradaydı, az önce gönderdim onları."

"Su var mı?" Tufan, su şişesine uzanıp aldığında, oğlanın uzattığı eli görmezden gelip kendisi içirdi. "Teşekkür ederim." Yarısını bitirdiği şişeye baktı.

"Daha iyi misin?" Alnına dökülen saçları itti. Çok uzamışlardı, kaşları bile görünmüyordu artık. "Saçlarını kesmeliyiz. Yakında gözlerini kapatır."

Başını salladı sadece, Tufanı izlerken onun gözlerinde sönen ışıkları gördü. "Sen iyi misin?"

"İyiyim. Sen iyi oldukça bende iyiyim."
Gülümsedi oğlanı rahatlatmak adına. "Bir daha oraya gitmeyeceksin. Bavulunu aldım ben. Alınacak başka bir şey varsa birlikte alırız." Sesi sertleşmiş, yüzü kasılmıştı.

"Ev bulamadım daha." Dudaklarını büzdü.

Tufan, kasılan karnı, göğsünü acıtan kalbiyle baka kaldı oğlana. Saatler önce beş kişiyi devirmişti ama bu oğlan tek bir hareketle onu öldürebilirdi.

"Bende kalacaksın bir süre, sonra ev buluruz." Dudaklarını aralayan oğlanla "İtiraz istemiyorum."

"İki gün sadece."

"Sen iyileşene kadar, bu kaç gün sürer bilmiyorum ama iyileştiğinde yeni eve çıkarsın."

Başını salladı. Bu anlaşma adildi. Babasının onu dövdürttüğüne inanmıyordu hala, nasıl biri oğlunu dövdürüp daha da kötü şeylere sebep verebilirdi ki?

"Kahvaltın gelir birazdan. Başka bir şey istiyor musun?" İlgiyle gözlerine bakıyor, en ufak şeyi istese hemen yapacağını söylüyordu.

"Hayır, sadece çıkmak istiyorum" Gözleri Tufan'ın ellerine kaydığında, boğumlarında ki kızarıklık ve yaralara takıldı gözleri.
"Eline ne oldu?" Ellerini aldı avuç içine "Kavga mı ettin?"

"Önemli bir şey değil. Antrenmanı çıplak elle yaparken oldu."

"Neden çıplak elle yaptın ki?" Üzüntüyle ellerine baktı. "Acıyor mu?"

Tufan hafif gülümseyip ellerini tutan ellere dudaklarını bastırdı. "Ben alışkınım. Sen göstermeseydin fark etmezdim bile."

"Acımadığına emin misin?" Başını salladı.

"Eminim, acımıyor." Dudaklarını tekrar büzen oğlanla sabrının son noktasına geldi. Ellerini kurtarıp yüzünü avuçladı. Gözler şaşkınlıkla açılan oğlana gülümseyip büzülü dudaklara bastırdı dudaklarını.

Sıcak dudakların ısısını hissettiğinde inledi. Karnındaki kelebek saçmalıktı. Bence onun karnında kurt sürüsü vardı, azgın bir sürü kurt.

Geri çekildiğinde hala şaşkınlıkla bakan oğlana baktı. Okyanus mavisi gözleri, hırçın fırtınalar başlatmıştı.

Kızmış mıydı?

Baran, parmaklarını dudaklarına bastırdığında hala yüzüne yakın olan yakışıklı adamın yüzüne baktı.

"Öptün?"

Güldü. O kadar sevimli duruyordu ki şimdi. "Öptüm" Gülümseyişi büyüdü. Beyaz, düzgün dişleri, yumuşayan kemikli yüzüyle ilahtı belki de.

"Tekrar yap!" Arzulu bir şekilde fısıldadı.

"Hay hay"




Sonunda. Nasıl öpüşecekler diye düşünürken sonunda bir şekilde oldu. Çığlık atacağım gerçekten skmxkckfkcklf

𝐓𝐔𝐅𝐀𝐍| 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin