29.

21.6K 1.3K 233
                                    

Kampüs bahçesinde oturduğunda gözleri iri yarı bir adamı aradı. Kalbi onu düşünürken bile yerinde durmuyor, göğsüne edepsiz vuruşlar savuruyordu.

Geniş kantinin içinde ona nefret ve iğrenmeyle bakan gözlerle ilgilenmedi. Çantasının içine konulan nefret mesajları, sosyal medyada gelen ölüm tehditleri hiç birini kafasına takmıyordu. Ömrü boyunca böyle mesajlar alacak daha çok nefret ve ölüm tehditleri alacaktı.

Önündeki karton bardağı sıktı. Düşünceler birer yağmur gibi dökülüyordu zihnine.
Tufan ile Rusya'ya gitmeye karar vermişti.

Ailesinden biriyle tanışmanın heyecanın yanında birde yeni bir yerleri keşfetme arzusu doldurmuştu içini.

Bardağından bir yudum aldığında karşıdan gelen oğlanı gördü. Yanında ki kızla konuşuyordu. Hatta kızın elindeki deftere bakmak için bir kaç saniye durmuş ardından yürümeye devam etmişti. Göğsündeki kıskanç kedi dişlerini geçirdi kalbine, gözleri hafif kısıldı.

"Senin Allah'ına kurban." Böyle bir adama sahip olmanın verdiği gurur ve mutluluk göğsünde yer edinmişti.  Bir yandan da bunu kimseye söyleyip, elinden tutmamanın verdiği burukluk vardı. Kıza baktı, o da erkeğine hülyalı bir şekilde bakıyordu.

'Benim erkeğim. Sadece benim.' Bunu söylemenin hazını yaşadı.

Tufan ise yanındaki kızın yersiz sorularına oldukça kibar cevap vermeye çalışıyor, uzaklaşması için ilgisiz davranıyordu ama kız bunu anlamıyor gibiydi. Arkalarında Fatih ve sınıftan çocuklardan biri vardı.

Başını kantine doğru çevirdiğinde, uç köşede oturan oğlanı gördü. İçindeki ateş damarlarında gezindi. Dudağı kurudu, kalbi yanan ateşin alevinde kıvrandı. Eşsiz bir manzaraya bakıyordu sanki. Ona ait olan, sadece onun dokunduğu bir manzara.

Onu altına almayı çok istiyordu. Ama bunun için bekleyecekti. Bekleyecek ve en kusursuz anında, tadını çıkara çıkara yapacaktı. Etli dudaklarının üzerinde gezindi dili.

Yanındaki kızın sorduğu soruyu duymadı. Duysaydı bile gözlerini okyanus gözlü oğlandan alacağını da düşünmüyordu.

Masaya yaklaştı. Oğlanın gözü bir anlık yanındaki kıza düşmüş ardından tek kaşını sorarcasına kaldırmıştı. Masada tam karşısında duracak şekilde oturdu. Okyanus mavisi gözleri sabah güneşiyle ışıl ışıldı.

Sabah ilk uyandığında, o gözleri görmek onun için güzel en güzel anıydı. Diğer güzel şeylerde Barana aitti. Onu sıkıca sarmak, öpmek, kokusunu içine çekmek... Dişlerini sıktı. Sakin olmaya çalıştı, yoksa oğlanı tuttuğu gibi herkesin ortasında öpecekti.

"Hoş geldin." Hafifçe mırıldandı.

"Hoş buldum." Gülümsedi. Renkli dudakları hoş bir şekilde kıvrım kazanmıştı. Saçlarını geriye atmış olsa da, alnına dökülmüş ve nerdeyse gözlerini kapatıyordu bir kaçı.

Tufan bugün o saçları kesecekti.

"Merhaba, ben Sina." Ellerini uzattığında bir an tereddüt etse de kızın ellerini sıkmıştı. "Bizim bölümden misin?"

"Hayır. Sağlık Fakültesi."  Genç kız Tufanın yanındaki boşluğa oturacağı an oraya Fatih geçmiş "Bir şey konuşmam gerekiyor."

Bir şey konuşacağından değildi oturma sebebi. Baran'ın bakışları yüzünden oturmuştu. Okyanus gözlerinde bir fırtına bulutu toplanmıştı.

"Ne okuyorsun?" Yanındaki adama döndü. Daha önce bu kadar yakışıklı adamla bir araya gelmemişti. Tufana yaklaşmak için belki onlarla arkadaş olmalıydı.

"Anestezi." Bakışları karşısında oturan adama kaydı. Tufan ise gözlerini ayırmamıştı hiç. Yavaşça genç adamın önündeki bardağa uzandı. Şekersiz, sade kahveden bir yudum aldı.

Gözleri kısılan ve koyulaşan Baran'a baktı. Oğlanın gözlerindeki şehvetin izi damarını kabartıyordu. Gözlerini kırpıp, dudaklarını hafif oynattı 'Ne var?'

Baran ise gözlerini dudağına düşürmüş, dudağını hafif yalamıştı. Açıktı bu mesaj, onu öpmesini istiyor hatta gerekirse daha da fazlasını da istiyordu.
(Baran'ı kudurttum ;D)

Tufan hafif öksürüp gözlerini kaçırdı. Bu nasıl bir cesaretti böyle?

"Baran!" Sesinde hafif uyarı vardı.

"Efendim?" Gözlerini hafif açıp cevapladı. Küçük şeytan onunla oynuyordu. Baran, yerinden hafifçe eğildi. Masada bir sohbet başlamıştı.

"Sence ilacın fazla dozajı insan öldürür mü?" Kendisine yöneltilen soruyu cevaplardan ayaklarını hafifçe Tufanın bacağında dolaştırdı.

"Azı da öldürür. Tam miktarını ayarlamalısın."

"Uyuşturucu sayılıyor mu? Yani düşünsene bu satabilirsin." Hafifçe güldü ama gülüşü Tufan'ın verdiği tepkidendi.

Tufan, kaşlarını çatmış şaşkınlıkla baka kalmıştı.

"Çalınması artık çok zor. Ayrıca bazı ilaçlar ölümcül olabiliyor. Azıda çoğu da."

Başını hafifçe yana eğdi. Tufanın kararmış, keskin gözleri yüzünde dolaşıyordu. Ama sürekli masadakilere bazen de etrafa bakıyordu. Endişelendiği belliydi ama oldukları yer çok uçtaydı. Yanlarından kimse geçmiyor biri yanlarına gelmedikçe, ne yaptıklarını kimse fark etmezdi.

Ayaklarını tam erkekliğine dokundurduğunda tufan sertçe ayaklarını tuttu. Başını hafif eğmiş masada gözlerini gezdiriyordu. Normalde de sessiz biri olduğu için kimsenin dikkatini çekmedi bu hali. Derin bir nefes aldı. Oğlanın avuçlarında ki ayağı hafif kıpırdandığında erkekliği kabardı.

Bu çocuk delirmişti. Sandalyeyi geriye çekti, adından ayağa kalktı.

"Kalk!" Sertçe Barana baktıktan sonra bir şey demesine izin vermeden fakülte otoparkına ilerledi.

Diğer bölümde biraz ateşlerini alalım mı? Kandkfkforldpfkflfllf

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Diğer bölümde biraz ateşlerini alalım mı? Kandkfkforldpfkflfllf

𝐓𝐔𝐅𝐀𝐍| 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin