42

9.5K 590 55
                                    

Uçaktan indiğinde yorgunlukla esnedi. Tufan'a döndü. Elindeki telefona bakıyordu çatılı kaşlarla. Kaşındaki dikişe üzüntüyle baktı.
Boks maçını kazanmıştı evet ama bir kaburgası zedelenmiş, kaşı patlamıştı ve birkaç morluk kazanmıştı. Bunun dışında oldukça iyi görünüyordu.

Onun bu kadar iyi dövüşmesini beklemiyordu. Maçı ikinci yarıda aldığında sevinçle çığlık atmış yanında oturan yabancı birine sarılmıştı mutlulukla.
"Kapının önünde bizi bekliyorlarmış." Önce Baran'a ardından arkasından gelen Berfin'e döndü. İkisi de yorgun görünüyordu. Uçak rötar yaptığı için havaalanında bekleme süreleri uzamıştı.

"Uyumak istiyorum sadece." Urfa'nın soğuk havasıyla iç geçirdi.

"Biraz daha dayan." Oğlanın omuzlarından tutup yanına çekti. Fazla samimi görünmeyen dostça bir mesafeydi.

"Kim alacak bizi?" Berfin, girdiği havaalanının içine baktı, tanıdık bir yüz yoktu. Bavullarını almak için yürümeye devam ettiler. En azından biri karşılamaya gelir diye düşünmüştü.

"Bilmiyorum." Gözleri ara ara Baran'ın yüzüne dokunuyordu.

"Umarım dayım gelmez."  Cevap vermedi. Eve gittiklerinde kavga çıkmaması için dua etti. Dün geceden beri sürünüyorlardı. Ne kadara belli etmese de başı ve kaburgası ağrımaya başlamıştı.

Bavullarıyla birlikte, yeni aldıkları iki çantayla  çıkışa ilerlediler. Havaalanından çıktıklarında kapının önünde bekleyen orta yaşlı bir adamla karşılaştılar.

"Hoş geldiniz, efendim." Ailenin çalışanlarından biri olmalıydı. Üzerine giydiği takım, kırlaşmış saçları ve soğuk bakan kahverengi gözleri ile resmi bir duruşu vardı.

"Necip Ağabey, sadece sen mi varsın?" Baran, Tufan'la eşyaları bagaja yerleştirdi.
Tufan önce kız kardeşiyle konuşan adama sonra oğlana döndü.

"Bak, annem biraz sert bir kadın ve çok iyi bir gözlemci." Onları duyamayacakları bir mesafedeydiler.

"Yani?" Gerginlikle mırıldandı.

"Yanisi şu, sana çok yakın olamayacağım. Sen, sadece ev arkadaşım olacaksın. Burada eşcinsellikten haberi olmayan insanların olduğuna eminim."

Derin nefes aldı. "Amacım kendi ailemi kötülemek değil. Sadece söylemek istediğim çok yaşlı ve geri kafalılar. Yanlış bir anlaşılmada ortalığın karışması işten bile değil." Baran'ın omuzlarını sıktı. endişelendiğini biliyordu. 

"Sorun değil. Bana ne şekilde davranırsan davran ne olduğunu biliyorum." Okyanus mavileri ışıl ışıldı.

Gülümseyerek oğlanın saçlarını karıştırdı. "Aferin, akıllı çocuk."

"Artık 20 yaşındayım." Kaşları çatıldı. Küçük çocuk muamelesi görmekten hoşlanmamıştı.

"Aman." Gözlerini devirirken aynı zamanda da gülümsüyordu. Arabaya bindiklerinde, kalabalık şehirden geçen arabanın geride bıraktıklarına merakla baktı, Baran. Son bir hafta içinde gördüklerine alışması zor olmuştu.

Tufan ise yıllar önce nasıl bıraktıysa öyle bulmuştu. Annesini özlemişti, ama buraları asla özlemediğini biliyordu. Buradayken ayağına zincir bağlanmış gibi hissediyordu. Özgür değildi, toplum ve aile baskısı nefesini kesiyordu.

Üç katlı, bahçeli bir evin önünde duran arabayla, Tufan'a döndü. Gergin duruyordu. Aldığı derin soluklarla göğsü sık sık inip kalkıyordu.

"Kaçtığım kafesime geri dönmüşüm gibi hissediyorum." Oğlanın okyanus gözlerine baktı. "Kendi kırdığım zincirlerimi tekrar takacaklarmış gibi hissediyorum."

"O zincirleri parçalara ayırır, kendi ateşimde yakarım." Elini tuttu. " Sen güçlü bir adamsın, istemediğin hiçbir şeyin olmayacağını biliyorum."

Arabadan inen kardeşi ve şoföre kısa bakış attı. Oğlanın dudaklarına hızlı ve yumuşak bir öpücük kondurdu. O kadar hızlıydı ki Baran bir an kendi uydurduğunu düşünecekti.

"Şu an da başka bir yerde olsaydık..." Gözlerini kapattı. Aklından geçen görüntülerle yutkundu. Hiçbir şey demeden arabadan indi. Çocuğu korkutmanın anlamı yoktu, kendisini de mahvetmenin.

"Bende başka bir yerde olmanın hayalini kuruyorum." Kapıyı açmadan önce fısıldadı. Aynı anda geniş bahçe kapısı açıldığında içeriden başında beyaz bir yazmayla çıkan kadına baktı.

Üzerinde siyah, uzun bir elbise vardı. "Tufanım!"

Tufan, ona doğru gelen kadına gülümsedi. "Annem." Kadının küçük bedenini kendi kollarının arasına aldı. Beyaz teni ve mavi gözleri ile Tufan ve Berfin'in tam zıttıydı.

"Oy benim kuzum, oy benim yiğidim." Şiveli bir sesle konuşurken Baran gülümsemeden edemedi. Kelimeleri hoş bir tınıyla yuvarlıyordu.

"Hiç gelmeseydin paşam. Ancak askerliğine giderken görecektim seni herhalde." Genç adamın yanaklarına öpücükler sıralarken sitemle söyleniyordu aynı zamanda

"Abartma anne." Kadının saçlarına buse kondurdu.

"Abartmaymış. İşine gelince ancak abartma." Gözleri, okyanus gözlerin sahibi ile karşılaştı.

"Sende hoş geldin oğlum. Ben bu eşek sıpasının annesiyim, Hatun." Baran'ın yanaklarına sulu öpücükler bırakmıştı. Onu asıl şaşırtan kadının onu üç defa öpmesiydi.

"Hoş buldum efendim. Baran bende."

"Ay yavrum ne efendisi, efendilik bir halim mi var. Sen bana teyze de."

"Nasıl isterseniz." Gülümseyerek Tufan'a kısa bakış atmıştı.

"Hadi gelin. Herkes sizi bekliyor, yemeğe oturalım." Kadın kızını kollarının arasına alıp önden ilerledi.

"Anne, inşallah tüm mahalleliyi çağırmamışsındır."

"Yok kuzum, hadi geç." Geniş bahçenin içine adım attıkların da etrafa bakmadan edemedi. Uzun meyve ağaçları, rengarenk çiçekler, etrafa yerleştirmiş küçük heykeller ve bembeyaz ev.

"Siz elinizi yüzünüzü yıkayıp arka bahçeye gelin. Tufan sende arkadaşına boş odalardan birini göster."

Başını salladı sadece, Tufan'da evin merdivenlerine yöneldi.
"Odan benim odamın yanında olacak." Oğlana döndü. Onun bakışları geniş, renkli bahçenin içindeydi. "Baran."

"Tamam. Ayrı odalar, anladım." Adamın yüzüne düştü bakışları. Tufan başını salladı sadece.

En üst kata geldiklerinde koridorun sonundaki beyaz kapıyı açtı. Baran içeri girerken, Tufan'da ardından girdi.

Geniş tek kişilik bir yatak, beyaz bir giysi dolabı ve çalışma masası dışında oda nerdeyse boştu. Camdan dışarıya baktığında arka bahçeyi gördü.

"Amma çok kişi varmış." Perdeyi hafif aralayarak kalabalık yemek masasına baktı.

"Annem, uzun zamandır gelmediğim için herkesi tek seferde aradan çıkarmak istemiş sanırım." Aralık perdeyi kapatıp oğlanı kendisine çevirdi. Arabada daha uzun öpmek istediği dudaklara baktı.

"Ben dakika içinde aşağıda olmalıyız."

"Tamam, ellerimi..." Dudaklarının üzerini örten dudaklarla inledi. Bu ani saldırı karşısında bir anlık duraksamadan sonra kollarını boynuna dolayıp karşılık verdi. Tufan'ın belini çevreleyen elleri, kalçasına indi. Oğlanı kedisine bastırıkken, daha derin öptü.

Alt dudağını çekiştirip bırakırken alnıyla eşeledi okyanus gözlü sevgilisinin alnını.

"Aşağıya inmeliyiz."

"Tamam." Yüzünü boynuna gömdü. İri bedeni oğlanın kollarının arasında küçülmüştü sanki.





Hikaye hakkında neler düşünüyorsunuz? Lütfen destek vermeyi unutmayın.

Ayrıca Kış Çiçeği adlı hikayeme bakabilirsiniz.

Öpüldünüz. 💜

𝐓𝐔𝐅𝐀𝐍| 𝐁𝐱𝐁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin