"Doğum günün kutlu olsun, gül güzeli." Gördü mü? Panikle arkamı dönüyorum, uzaklaşan sırtını buluyorum. Gördü mü yoksa tamamen tesadüf mü, bilemiyorum. Sormak istiyorum, soramıyorum. Öyle, beni bilir gibi seslenme diyemiyorum. En azından kuru bir teşekkür etsem, edemiyorum. Babam gibi sesleniyor, sonra babam gibi sırtını dönüp gidiyor. Mete Dilmen, düşündüğümden de tehlikeli çıkıyor. Ben savaşçı beklerken, o bana işçi gönderiyor. İmparatorluğun terk edilmiş sarayının tam yanına ilk tuğlayı dikiyor. *** Hem gülümseyeceğiniz, hem gözlerinizi dolduracak naif bir strateji oyununa davetlisiniz, Gülce ve Mete'nin hayatlarının tam ortasına! Bazılarınız ben bu oyunu küçükken oynamıştım diyecekler, bazılarınız ise bu oyunu hala her gün oynadığını söyleyecek. İkisi de doğru, biz bu oyunu küçükken ekranlarda büyürken günlük yaşamımızda sık sık gördük. Hepimiz eşi benzeri olmayan oyuncularız aslında. Hepimizin heybesinde varsayımları, olasılıkları ve stratejileri var. Önemli olan bu stratejilerin yanında, onlar uğruna yok sayılamayacak kadar değerli bir kalp taşıdığımızı da unutmamak. Bunu söylerken sadece kendimizinkini değil karşımızdakinin kalbini de kastediyorum, elbette. Neyse bu kadar gevezelik yeter, sizi artık Gül İmparatorluğu'na alalım! Mendillerinizi hazırlarken içlerine bir tane de pullu olanlardan koymayı unutmayın. Sadece göz yaşlarınızı silmek için değil kınada sallamak için de lazım olacaklar :) *** http://open.spotify.com/user/31qkhp7klkplruaqei6whna2pcqu/playlist/0rgFHEJzcSmene3AS04KG4 ***
57 parts