Annesi ve babasına odalarını gösterdikten sonra Aera da kendi odasına doğru yola koyuldu. Geldiğinden beri eski odasını kullanıyordu. Çocuklarsa José'nin onlar için ayırdığı başka bir odada kalıyorlardı.
Odasının kapısını açtı, yavaş adımlarla içeri girdi. Neredeyse gece yarısı olmasına rağmen mumların hiçbirinin yanık olmaması kadını ürküttü. Birkaç saniye odanın ortasında boş boş durduktan sonra tüm mumlar aniden yandı. Aera ufak bir çığlık atarak geriye sıçradı. Ama yatağında oturmakta olan gülümseyen yüzü görünce tüm korkusu bir anda siliniverdi.
"Grace!" diye haykırdı gözlerini kocaman açarak. Grace yataktan kalkarak Aera'ya koştu ve ona hiç olmadığı kadar sıkıca sarıldı. Aera da arkadaşına sarılarak karşılık verdi. İkisinin de gözleri dolu doluydu.
"Tanrım Aera, seni çok özledim," dedi Grace titrek bir sesle. "Yapayalnızdım. İyi ki döndün." Aera'yı biraz daha sıktı. Aera çenesini arkadaşının omzuna yasladı ve dolu gözlerini kırpıştırdı.
"Bende seni çok özledim Grace. En yakın arkadaşımın sen olduğunu söylemiş miydim?" Aera'nın şakayla karışık sorduğu soru, ağlamaklı sesiyle bir hayli tuhaflık oluşturuyordu. Grace kendini gülmekten alamadı.
"Hayır. Ama duygularımızın karşılıklı olduğuna sevindim." Birkaç saniye daha öyle kaldıktan sonra istemeye istemeye ayrıldılar. Grace Aera'nın ellerini tutarak onu baştan aşağı süzdü. "Tanrım, şarap gibisin," dedi memnun bir sesle. "Yıllandıkça daha bir güzel oluyorsun."
Aera onun bu iltifatına karşılık kıkırdadı. Doğrusu Grace pek değişmemişti. Aynı esmer ten, aynı kıvırcık saçlar ve ah, aynı çılgın selamlaşma! "Sen pek değişmemişsin. Hâlâ bir anda önümde beliriyorsun." Perinin sözleriyle iki güzel kadın kıkırdadı ve yatağa oturdular. Grace hâlâ Aera'nın bedenini süzmekle uğraşıyordu. "Kilo almışsın," dedi gülerek. Aera bu acı gerçeğe karşı kızardı. Doğrusu evet, hamilelikten sonra birkaç kilosu kalmıştı. Göğüsleri ve kalçaları eskisine göre daha büyüktü ve minik bir göbekte oluşmuştu. José bunu birkaç kez söylemişti zaten, bir de Grace'den duyunca Aera'nın morali iyice bozuldu.
"Çok mu belli oluyor?" diye mırıldandı biraz geri çekilerek. Grace çılgın olduğunu belirtir gibi bir kahkaha attı ve Aera'nın omzuna küçük bir yumruk attı. "Böyle daha güzel olmuşsun," dedi sırıtan yüzüyle. "Kadın dediğin etli butlu olur. Sıska kızları hiç sevmem." Cümlesini bitirir bitirmez burun kıvırınca Aera kendini gülerken buldu. Doğrusu yıllardır Carmen ona arkadaşlık etmişti zaten ama Grace'in eksikliğini hissetmemek mümkün değildi.
Hüzünlü bir gülümsemeyle başını eğdi yavaşça. Onun bu halini gören Grace de hüzünlenmişti anında. Aera'nın omuzlarına bir kolunu dolayarak ona sarıldı. Konuşurken sesi titriyordu. "Biliyorum, seni kendi ellerimle gelip alacağıma söz vermiştim," diye fısıldadı. Aera da hatırlıyordu. Buradan ayrıldığı gün Grace buna yemin etmişti. Ama yıllarca kimse gelip gitmemişti perinin yanına. Zaten Aera ümitlenmemeyi istese de daima Grace'in gerçekten gelip onu o cehennemden kurtarmasını beklemişti.
"Sorun değil," dedi gülümsemeye çalışarak ama başı hâlâ öne eğikti. "Zaten verdiği sözleri tutmayan tek sen değilsin."
Onun yaptığı göndermeyi elbette anlamıştı güzel büyücü. Dudaklarını birbirine bastırarak teselli cümlesi düşündü ancak boş sözlerin Aera'yı ikna etmeyeceğini biliyordu. Yine de bir anda aklında beliren soruyla kaşları çatıldı. "José sana anlatmadı mı?" diye sordu belini yana eğerek. Aera başını Grace'e çevirdi ve aynı şekilde belini öbür tarafa eğdi.
"Anlattı," dedi ama sesi tedirgindi. Mavi gözleri sürekli odak noktasını değiştiriyordu.
"Yani bir sebebi vardı," diye üsteledi Grace. "İnan bana tatlım, o yapması gerekeni yaptı." Sözlerini desteklercesine Aera'nın yorganı sıkan elini tuttu ve okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...