José ne yapacağını bilemeyerek donakaldı. Nasıl hissetmeliydi? Onu özlemiş olmalıydı. Özlemeliydi... Peki ya bu nefret duygusu da neyin nesiydi? Yüzyıllardır çektiği acının sebebi şu an tam karşısındaydı ama José bir türlü mutlu olamıyordu.
"Merhaba sevgilim," dedi Francis güzel kırmızı dudaklarına yakışacak bir gülümsemeyle. Siyah saçları dalgalar hâlinde omuzlarına dökülürken şahane görünüyordu. Sadece görüntüydü bu. José'nin aklını başından alamamıştı bu sefer.
Kendine gelmeye çalışarak sırtını dikleştirdi adam. Bunca zamandır Aera'nın çektiği acının sebebinin Francis olduğu kesinleşmişti. Ormandaki saldırı, çalışma odasına atılan ok ve tüm o tehditler. Hepsinin sebebinin Francis olduğunu bilmek, hatta onu karşısında görmek bir anda kanını dondurdu.
"Burada ne işin var?" dedi normal ses tonuyla. Böyle sıradan davranması ve sanki onu hergün görüyormuş gibi olan tavrı kadının cesaretini kırmış olsa da gülümsemesini korudu.
"Sadece Wade'den birazcık sıkıldım," derken içeri doğru adımlar attı. Kapıyı arkasından kapatıp kilitledikten sonra tekrar krala döndü. "Beni çok özlemiş olmalısın." Büzülen dudaklarını çok değil bir sene önce görseydi José hemen soyunup kadınla şuracıkta sevişebilirdi.
"Seni özlemeye pek zamanım olmadı." José başını eğerek gülümsedi. "Başka bir kadın tarafından meşgul ediliyordum da."
Francis soğuk bir gülümseme sundu. "Peri kızı seni mutlu ediyor olmalı." José'nin tam yanına yürüyerek masanın üstündeki bir bibloyu eline aldı. "Yatakta iyi mi bari? İki yüz yıl ot gibi yaşayan biri için zor olmalı."
"Her gece saatlerce bu konu hakkında çalışıyoruz. Mükemmel denebilir." Göz kırparak bitirdiği cümlesi Francis için son damla olmuştu. Nazik gülümsemesi yüzünden hızla silinirken bibloyu yerine sertçe bıraktı.
"Beni kışkırtma," diye fısıldadı. "Neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin yok."
"Gerçek yüzünü gösterdin nihayet." José'nin alaycı yüzü buz gibi bir ifadeye büründü. Kan donduran bir sesle, "Şimdi neden döndüğünü söyle," dedi.
Kadın güzel bedeniyle odada süzülmeye başladı. "Wade'le işbirliği yaptığımı biliyorsundur umarım," dedi. "Wade'in tuzağına falan düşmemiştim. Sen beni sarayına almadan önce bile ona aittim." Gördüğü her eşyaya dokunuyor, Aera'nın kokusunu duyunca yüzünü ekşitiyordu. "Yine de kraliçe olmak daha güzel bir fikirdi. Tam-tam oluyordum ki-" Yumrukları öfkeyle sıkılırken kırmızı gözlerini José'ye dikti. Güneş ışığı artık daha belirgindi. "Wade her şeyi mahvetti. Aptal herif." Onaylamayarak başını iki yana salladı. "İdamımdan bir ay önce vampir olmuştum zaten. Zindana hapsolduğum için kimse fark etmedi." Kapıdan girerkenki gülümsemesi geriye dönmüştü. "Buraya yeniden gelip kraliçe olmaya and içtim. Yıllarca Wade'le yaşadım. O aptalı kullandım. Güçlendim. Ve şimdi bak," kollarını iki yana genişçe açtı. "Buradayım."
José bir süre bir şey söylemeyerek bekledi. Francis'ten duyduğu nefret ve tiksinme hissi kat kat artarken yüzünde bunu belirten bir gülümseme belirdi. "Zeki olduğunu hep biliyordum," dedi sakince. "Ve şimdi de beni tehdit edip güzel perimi yollamamı isteyeceksin." Gülümsemesi silinip yerini ölümcül bir ifadeye bıraktı. "Çok eğlendim."
"Sizi temin ederim ben daha çok eğleniyorum, efendim." Sanki bir kraliçe gibi eteklerini tutup reverans yaptığında yüzündeki gülümseme José'yi eski günlere götürdü. Yalnızca bir anlığına. Bu sahne o kadar tanıdıktı ki afallamamak elinde değildi. Sonuçta bu kadınla güzel zamanlar geçirmişti. Tabii yüzyıllar boyu boşuna vicdan azabı çektiğini öğrenince güzel zamanların pek bir değeri kalmamıştı.
Francis saçlarını bir omzundan aşağı sarkıtırken masumca gülümsedi. "Duyduğuma göre Aera'nın ailesini düzeltmek için büyüyü yapan kişiye ihtiyacınız varmış." Kırmızı dudakları büzüldü. "Belki bu konuda size yardım edebilirim."
José Francis gelmeden önce bu konuyu düşünüyordu. Şimdi bunu duymaksa ilgisini çekmişti. Muhtemelen Francis Aera'nın ailesini düzeltmek karşılığında onu saraydan kovmasını isteyecekti. José bunu yapacak değildi elbette. Zaten en başından beri Aera'nın ailesinin düzelmesini istemiyordu.
"Aera'yı kovmamı isteyeceksin ama unut bunu," diyerek elini havada salladı. "Kendini yorma ve defol. Bunca zaman boşuna uğraşmışsın."
"Böyle diyeceğini biliyordum," diye fısıldadı kadın ve yavaş hareketlerle José'ye yürüdü. Arkasına geçerek kollarını beline doladığında José tepkisiz kaldı. "Düşün, sevgilim. Eskisi gibi olabiliriz. Aera da ailesine kavuşabilir. Mutlu son." Burnunu adamın sırtına sürttü. "Senden çok daha iyi birini hak ediyor. Aera aşk istiyor. Bunu senin veremeyeceğini ikimiz de biliyoruz."
José karnında birleşmiş narin ellere baktı. Francis onu sıkı sıkı tutuyordu. Az önce José'ye besbelli hakaret edip nasıl salak yerine koyduğunu anlatırken şimdi böyle diyordu. Francis her zaman böyle miydi? Bu kadar iyi yalan söyleyebildiğini görmek José'ye zaman kaybıymış gibi hissettirdi.
"Belki de çoktan vermişimdir, Francis."
Kadının elleri kaskatı kesilse de kendini geri çekmedi. "O zaman geri alırız."
"Geldiğin yere geri dön. Wade'le yaşamaya devam et. Aera'nın seni görmesini istemiyorum." Karnındaki elleri sert bir hareketle ayırarak kadının kıskacından kurtuldu. Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak imayla bakmaya başladı. Francis ise gitmeye niyeti yokmuş gibi sırıttı.
"Belki bu daha iyi olur. Peri kızı bizi böyle görse yakamızdan düşmesi daha kolay olur."
Kralın dudakları alayla yukarı kıvrıldı. "Kıskanacağından değil, seni görünce midesinin bulanmasından korkuyorum. Biraz hassastır da."
"Erkeğini kıskanmayan kadın mı olurmuş?" Üstünü başını düzeltirken gitmeye hazırlanıyor gibiydi. "Seni gerçekten sevse kıskanırdı."
"Kıskanmasına değecek biri olsan saçlarını sana yedirirdi ama değmezsin. Sen hiçbir şeye değmezsin."
"Söylediklerimi düşün José," diyerek konuyu değiştirdi Francis. Saçlarını savurduktan sonra yanaklarına birkaç kez vurdu. "Aera'nın nasıl mutlu olacağını düşün. Ve bu fırsatı elinden alırsan tepkisi ne olacak sence? Ailesini kurtarma fırsatını yok ettiğin için soyunup bacaklarını ayırmayacağına eminim."
Öfke bir anda José'yi ele geçirdi. Eli hızla hareket ederek kadının ince boynunu kavradı ve onu sertçe zemine yapıştırdı. Eli git gide sıkılaşırken, "Bir daha sakın ondan bir fahişeymiş gibi bahsetme," dedi tehlikeli bir ses tonuyla. "O sıfat sana ait."
Francis çırpındı, çırpındı ve çırpındı. Gözleri yerinden çıkmak üzereyken José geri çekildi. Boynunu kırmamak için kendini zor tutuyordu. Eğer Francis bir insan olsaydı çoktan ölmüştü.
Kadın zar zor ayağa kalktı, sendeleyerek kapıdan çıkarken ardında çelişkiye düşmüş bir adam bıraktı.
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeen ^^ Bir de hastayım bu hafta, bölüm biraz karışık oldu gibi geldi bana. :S Kafa karıştırıcı olduysa üzgünüm ^^

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampiroDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...