"Ricky!" Aera büyük bir heyecanla kaplanının boynuna atlarken José endişeyle bir adım attı ancak Aera'nın bununla yetinmeyip kaplanın sırtına tırmandığını görünce dehşete düştü. Bir kadın nasıl vahşi bir kaplana sarılabilirdi? Ve üstüne de çıkıyordu! Kaplan şüphesiz ki José'nin gördüğü en büyük kaplanlardan biriydi. Boyunun iki metreden uzun olduğuna emindi.
Aera'nın kaplanın sırtına uzandığını ve kollarını boynuna doladığını görünce kaşları çatıldı. Kadın Rick'in kulağına gülerek bir şeyler söylüyor, tüylerini çekiştiriyordu. Son sözlerinden sonra Rick sinirlenerek hırladı ama Aera'yı taşımaya devam etti.
"Ona ne anlatıyorsun?" diye seslendi José. Aera biraz daha güldükten sonra ata biner gibi oturdu.
"Beni öptüğünü."
Sözleriyle beraber kaplan tekrar hırladı ama José'den uzak duruyordu. Aera'nın alnı endişeyle kırıştı. Rick hiçbir şeyden korkmazdı -vampirler dahil- ancak José'den ürküyor gibiydi. Bunun sebebinin kralın etrafa yaydığı müthiş erkeksi gücü olduğunu varsaydı. Sonuçta kaplanıda bir erkekti.
"Sinirlenmiş gibi," diye homurdandı José. "Seni anlıyor mu?"
Aera sanki José dalga geçiyormuş gibi gözlerini devirdi. "İyi misin? Bütün hayvanlar beni anlar."
İşte bu yeni haberdi. José fark etmeden irileştirdiği gözlerini hemen eski haline çevirdi. Duygusuz maskesini takınarak, "Benden sakladığın başka marifetlerin var mı?" diye sordu.
Aera gözlerini gökyüzüne dikerek düşündü. "Hmmm. Yok galiba. Aklıma gelirse söylerim."
"İyi."
"Peki sen eşyaları nasıl hareket ettiriyorsun?" diye sordu Aera kaplanının üzerinden inerek. Rick, kadının inmesiyle birlikte inleyerek ormanın içinde kayboldu.
José bu küçük sırrını Aera'nın öğrenmesine izin verdi. Omuz silkerek, "Eşyaları değil, havayı hareket ettiriyorum," dedi. Ancak Aera'nın anlamayan bakışlarını görünce yerdeki dal parçasına döndü. "İzle. Havaya kuvvet uyguluyorum. Rüzgar oluşuyor ve hareket ediyor." Küçük bir rüzgar dalı on metre ileriye taşırken Aera bu harikulade fikrin sahibine hayran hayran bakıyordu.
"Bunu... Sen mi keşfettin?" diye sordu nefesi kesilerek. Ah José! Aera'nın içini kıpır kıpır ediyordu! Her gün daha da mükemmel geliyordu göze ve Aera bilmediği duygular tarafından yavaşça esir alındığını hissediyordu.
José ona cevap vermek yerine tekrar omuz silkti. Ellerini ceplerine sokarak arkasını döndüğünde William Jones'u dibinde buldu. Kaşları çatıldı. "Burada ne arıyorsun?"
"Aera'yı şehre götürecektim," dedi William kralın omzunun üzerinden kadına bakarak. Aera'nın gülümsemesine karşılık kocaman gülümsedi. "Hazır mısınız leydim?"
"Ah leydi mi? Seni deli çocuk." Aera kıkır kıkır gülerek ikilinin yanına geldiğince José yaptığı cilvelere yüzünü buruşturarak baktı. Aera da diğer kadınlardan farksız olarak yakışıklı erkekleri görünce etkileniyordu tabii ki. Ancak William neden Aera'nın kuruna karşılık veriyordu? Onun kralının kadını olduğunun farkında değil miydi? Eğer değilse José bunu zevkle öğretebilirdi!
"Siz ikiniz nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?" dedi onları durdurarak. Aera'ya döndü. "Sana benden habersiz nefes bile alamazsın demedim mi?"
"Alıyorum ama," derken Aera kaşlarını çattı. "Hem bak şimdi haberin oldu. Gidelim Willy!"
Willy mi?
WILLY Mİ?
José yanlış duyduğunu düşündü ama hayır, Aera kesinlikle Asker Jones'a Willy diye seslenmişti.
"Willy mi?" diye homurdanırken kadının kolunu sıkıca kavradı. "Aklını başına topla kadın."
Aera kolunu sertçe çekerek kurtarmaya çalıştı. "Bırak beni," diye carladı. "Bırak beni seni pis barbar! Şehre gitmek istiyorum!"
"Bunu istiyorsan bana söylemelisin, Willy'e değil!" Diğer kolunuda kavrayarak bedenini yakınına çekti. Yüzleri arasında kısacık bir mesafe kalana kadar başını eğdiğinde, "O dudaklarını başkalarının yanında ısırmayı bırak," diye tısladı. "Sinirlerimi bozuyor."
Aera bir anda José'nin dudağının kenarını öpüp geri çekildiğinde adamın gözleri irileşti. William'ın uyaran öksürüğüyle ikiside hızla geri çekilirken José'nin aksine Aera sırıtıyordu. "Sende gelmek ister misin?" diye sordu José'ye. William'ın onaylayan bakışlarını fark etmedi. José bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra, "İşim yok. Gelebilirim," dedi.
Üçü birlikte ormanın saraya değilde şehre giden patikasına girdiler. Aera bu sefer pelerininin başlığını takmadı. Zaten yanındaki iki mükemmel adam da takmamıştı.
Patikanın iki yanını kaplayan ağaçlar seyrelip evler çoğaldıkça yaklaştıklarını anladı kadın. Tek tük insanlar karşılarına çıkınca hepsi önlerinde saygıyla eğiliyor, José'ye halini hatrını soruyorlardı. Aera bu manzarayı hayranlıkla izledi. José halkıyla konuşurken bambaşka biri oluyordu. Düşünceli, anlayışlı ve bir o kadar otoriter. Şüphesiz ki her hareketiyle nefes kesici bir adamdı.
Güzel kadın José'nin konuştuğu kadını garip duygularla süzdü. Köylü halka göre oldukça güzel, kırmızı bir elbise giymişti. Aera'nın balo gecesi giydiği elbiseye benziyordu. Oysaki kadın şimdi geceliğe benzeyen sade beyaz bir elbise giymişti. José tamamen kadının anlattıklarına odaklanmış görünüyordu ama Aera'nın içinden bir ses kadının amacının farklı olduğunu söylüyordu. İşaret parmağına doladığı siyah saç tutamı ve kocaman gülümseyen yüzüyle kesinlikle çok güzeldi. Ve Aera onu hiç sevmediğini fark etti.
William bir anda onu dirseğiyle dürterek, "Adı Gia," dedi başıyla cilveleşmekte olan kadını göstererek. "Kralın senden önceki metresi."
Ah şu kelime... Metres. José Aera'ya davrandığı gibi bu kadınada davranmıştı belliki. Onuda aklını başından alacak kadar güzel öpmüş olmalıydı. Belki ileriye bile gitmişlerdi. Gia'nın neden cilveleştiğine şaşırmadı. Aera da bir başka kadın yüzünden postalansa José'nin onu bırakmaması için canını bile verirdi.
Kanı dondu. Neden böyle düşünmüştü ki? José ondan sıkılıp tekmeyi bastığında gerçekten José'ye yalvaracak mıydı? Bu kadın gibi onu bedeniyle elde etmeye mi çalışacaktı? Ama hiçbir sebebi yoktu ki! José sadece kan ve kadın düşkünü pislik herifin tekiydi o kadar!
Bir anda öfkelendiğini hissetti. Kendini kullanılmış hissediyordu. Kim bilir kaç tane metresi olmuştu? Kim bilir kaç kadını 'senden sıkıldım" diyerek kapı dışına atmıştı? Ve kim bilir kaç tane kadın ona bu yüzden yalvarmıştı? Yüzünü buruşturduktan sonra konuşmakta olan ikilinin yanına hızla yürüdü. "José, gitmiyor muyuz?" diye sordu kralın koluna sarılarak. José başını eğip çatık kaşlarla ona baktığında Aera da gözlerini masumca açarak dudaklarını büzdü. "Ben yoruldum. Saraya dönelim mi?"
Gia'nın dehşet dolu iç çekişini duydu. "Sen ne cüretle kralımıza adıyla hitap edersin!" Kadın adeta cırlamıştı. Aera bu sefer kollarını José'nin beline doladı. Onunda kaşları çatılmıştı. "Ne diyecektim, kralımız mı?" dedi iğnelercesine. "Ben onun kadınıyım. Birbirimize nasıl davrandığımız bizi ilgilendirir." Tekrar adama doğru kafasını kaldırarak masumca gülümsedi. "Gidelim mi?"
İçindeki duyguya nihayet bir isim bulabildiğinde çoktan sarayın yolunu tutmuşlardı.
Kıskançlık.
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeen ^^ :D
Bölüm Selin (@gereksizinsan) içiin :** Önceki bölümde yazmayı unutmuşumda ithaf isteyenler yorum yapabilir, seve seve ithaf ederim :D İyi geceler hepinizee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...