Bölüm 13 / Çıtırtı

39.8K 2.4K 69
                                    

José Aera'yı bir ağacın altına oturturken kadın sadece irileşmiş gözlerle onu izliyordu. Hemen buracıkta onu ısıracaktı yani öyle mi? Korkmuş değildi, sadece... Şaşkın? Ya da heyecanlı?

"Bu ilk olacağı için korkuyor olmalısın," derken José üzerindeki pelerini çıkarıyordu. Ardından içine giydiği basit gömleği de çıkardı. Artık Aera'nın aklı tamamen karşısındaki bu adamdaydı. José çok... Harikaydı. Beline indikçe incelen vücudu ve kaslarla kaplı göğsü Aera'nın sebepsizce heyecanlanmasına sebep olmuştu.

"Korkmuyorum," dedi yutkunarak. Gözlerini Tanrı'nın özenle yarattığı vücuttan zar zor çekerek adamın gözlerine baktı. "Aklında bulunsun, beni öldürürsen pişman olursun."

José belli belirsiz gülerek kadının yanında tek dizi üzerine çöktü. "Seni öldürmeyeceğim."

"Hadi yap şunu," diye homurdandı Aera. Pelerinini José önceden çıkarmıştı. Şimdi ince sarı elbisesi ve örülü saçlarıyla duruyordu. Örgüyü sol omzundan aşağı sarkıtarak boynunu José'ye uzattı.

Önce Aera'nın gözlerine bakan adam daha sonra bir eliyle güzel kadının narin boynunu kavradı. Temasıyla birlikte yutkunan Aera elleriyle adamın koluna tutundu. "Canımı çok yakma tamam mı?" diye fısıldadı iri gözleriyle. Heyecandan kalbi ölesiye atıyordu.

"Bu hoşuna gidecek,"diye mırıldandı José. Ardından kafasını müthiş bir yavaşlıkla kadının boynuna eğerek fısıldadı. "Kendini kasma."

"Elimde değil," diye mızmızlandı Aera. Gözlerini kapatarak kendini gevşetmeyi denedi. "Bir şey söylemel-" Sözlerini bitiremeden boynunun sol tarafında bir acı hissetti. Bir sinek tarafından ısırılmak gibiydi. Acının geçmesi yalnızca iki saniyesini aldı.

İçinden bir şeylerin çekildiğini hissediyordu. Tutunduğu kola daha sıkı sarılarak iç geçirdi. Öyle sarhoş edici bir histi ki. Başının döndüğünü hissediyordu. Hayatında ilk kez böyle harika hissediyordu. Şelaleden atlarken yaşadığı mutluluk bunun yanında hiçbir şeydi!

İçgüdüsel olarak inlemeye başladı, ardından elleri yavaşça José'nin omzuna, oradan sırtına uzandı. Erkeği kendine çekmek ve daha fazlasını yapmak istiyordu. Bedeni bilmediği bir ihtiyacın ateşiyle yanıp tutuşuyordu.

Kadının kısık sesli iniltileri ve hareketleri José'nin dişlerini daha sert batırmasına neden oluyordu. Köpek dişlerinden içeri giren sıcacık bir sıvı... Tattığı bu kan, şüphesiz ki hayatında tattığı en iyi kandı. Eşi benzeri yoktu. Ama tuhaftır ki tadı hem ekşi hem tatlıydı! Bin yıllık hayatında ilk kez böylesine harikulade bir şeyi tadıyordu ve kendini kontrol edemiyordu.

Aera'nın ellerinin güçsüzleştiğini hissedince uzayan dişleri eski hâlini aldı. Artık kanını içmiyordu. Onu emiyordu!

"José," diye inledi Aera bedenini ona doğru kaldırarak. Az önce onu ısıran adam artık boynunu nazikçe ve tutkuyla emiyordu!

Birkaç dakika sonra José, kollarındaki kadını istemeyerekte olsa bıraktı. Gözlerini kırpıştırarak nelerin değiştiğini düşündü. Bambaşka bir dünyadaydı sanki. Ormanın yeşili artık daha belirgindi. Metrelerce ilerdeki bir böceği bile görebiliyordu. Her şeyi çok daha iyi duyuyordu. Enerjiyle dolup taşıyordu adeta.

Gözlerini yerde gözlerini kapatmış yarı baygın yatan kadına çevirdi. Aera'nın saçlarının arasına girmiş, tırnağının ucu kadar olan otu bile seçebiliyordu! Yutkundu. Ağzındaki tat gitmemişti hâlâ.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu boğuk sesiyle. Aera nefes nefese boynunu tuttu.

"Sersemlemiş. Uykudan uyanmışım gibi." Az önce yaşadığı duygu yoğunluğu sesine yansımıştı. Yavaş yavaş kendine gelerek sırtını ağaca yasladı. Gözleri José'nin üzerinde geziyordu. "Sen nasıl hissediyorsun?"

Erkeğin sözleri Aera'nın içini titretti."Yeniden doğmuş gibi."

İkisi bir süre öylece durdular. En sonunda José yola devam etmeleri gerektiğini fark edip Aera'yı kucağına aldı. Güzel kadının yanakları hızla kızardı. "Ne yapıyorsun?" dedi utangaç bir şekilde kafasını çevirerek. Normalde utanmazdı. Ama José'yle az önce yaşadıkları aklına geldikçe sebebini bilmeden utanıyordu.

"Sen kendine gelene kadar böyle ilerleyeceğiz," dedi José çoktan yürümeye başlayarak. Eski yürüyüşüne göre daha hızlıydı. Aslında koşabilirdi de, böylelikle daha kısa sürede Kuzey'e varabilirlerdi. Ama kucağında Aera varken vampir hızıyla koşmak istemiyordu. 

Aera bir şey söyleyecekti ama vazgeçti. José'nin adımları çok hızlıydı. Yanlarından geçtikleri ağaçları zar zor seçebiliyordu. Eğer yürümeye kalkışırsa adama sadece ayak bağı olacağına emindi. Bu yüzden sesini çıkarmadı.

José'nin sessizliği ve Aera'nın saçma sapan soruları eşliğinde akşama kadar hiç durmaksızın ilerlediler. Hava kararıp ormana ürkütücü bir karanlık çöktüğünde ikisi bir kamp ateşi yakmış oturuyordu.

Aera ateşin dibinde oturuyordu ancak José sırtüstü uzanmış ve ateşten biraz uzakta duruyordu. Alevler onun kahverengi gözlerinde dans ediyor gibi görünüyordu. Aera bu mükemmel manzaraya daha yakından bakmak için sürünerek adamın yanına gitti. Gözlerini dikip onun görünüşüne hayranlıkla bakması José'yi rahatsız etmişti.

"Neye bakıyorsun?" diye homurdandı kadına sırtını dönüp kafasını kolları arasına alarak. Aera bu sefer José'nin diğer tarafına süründü.

"Vampir olmadan önce de bu kadar harika görünüyor muydun?"

Sorusu kralı savunmasız bırakmışa benziyordu. Sanki hayatında hiç bu kadar saçma bir şey daha duymamış gibi hayretle açılmıştı gözleri. "Tabii ki!" dedi hararetle. 

"Hmm," derken kadın pembe dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Anladım. Sence ben güzel miyim?" Sanki şansını artırmak ister gibi pelerinini kafasından çıkarıp gülümseyerek gözlerini kırpıştırdı. Ama bilmediği bir şey vardı ki Aera hiçbir şey yapmasa bile José onun çok güzel olduğunu düşünüyordu.

"Başlığını geçir. Kuzey'e gittikçe hava serinliyor," dedi tekrar Aera'ya sırtını dönerek. Kadın eski yerine sürünürken başlığını kafasına geçirdi. "Cevap vermedin," dedi ısrar edercesine. José gözlerini devirerek sırtüstü döndü. "Güzelsin." Durup birkaç saniye düşündü. "Belki biraz fazla."

Cevabı Aera'yı heyecanlandırmışa benziyordu ancak serin bir esinti kadını titretti. Üşümeye başlamıştı. Onun kızarmış yanaklarını ve titreyen dudaklarını görünce José dayanamayarak kendi pelerinini çıkardı. Ardından gömleğinide çıkararak kıza uzattı. "Beladan başka şey getirmiyorsun," diye mırıldandı ancak hareketleri tam tersini gösteriyordu.

Aera önce kıyafetlere, ardından tekrar sırtüstü yatmış adama döndü. "Sen üşümüyor musun?" Elini gayriihtiyari adamın karnına uzatınca José hızla gerilerek bileğini yakaladı.

"Ne yapıyorsun?" diye tısladı dişlerinin arasından. Ancak Aera tamamen soğuğa odaklanmıştı. Adamın vücudu çok soğuktu. "Siz vampirler üşümez misiniz?" diye sordu kaşlarını çatarak. Kralın cevabını beklemeden kıyafetleri alarak birkaç ağacın arkasına saklanıp soyunmaya başladı. José, kadının güzel vücudunu incelemek için o tarafa dönmüştü ki karanlığın içinde bir çıtırtı duydu!

Aslında bölümü yazalı 2 gün oldu ama fırsatını bulup paylaşamadım ^^ Yorumlarınızı esirgemeyin lütfenn :D

AeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin