Bölüm 49 / Dokuz Yılın Ardından

36.5K 2K 198
                                    

Jace'in babasına bir şans vermeyi kabul etmesiyle beraber, birlikte uzun bir yolculuğa çıktılar. Yoldaki birinci haftalarında Güney Cali sınırlarına yaklaşamamışlardı bile. José ve William vampir hızıyla birkaç günde varabilirlerdi ama Aera bunu kabul etmemişti. Kendisini William taşısa bile çocuklarını José'nin kucağına bırakmak istemiyordu.

Gece olduğunda kamp yapmak için durdular. William çadırları kurarken Aera yiyecek bir şeyler bulmuştu. José ise sadece bir ateş yakıp öylece kenara çekilmişti.

Aera bulduğu meyveleri Jace ve Jane'e eşit olarak dağıttı. Su dolu küçük testiyi de yanlarına koyarak gülümsedi. "Sizi doyurmaz ama birkaç saat idare eder. Gece biraz daha meyve getiririm." Böğürtlenleri ağzına tıkmakla meşgul olan Jace'e baktı. Jace, Jane'in iki katı kadar yemek yerdi ve doğrusu küçük çocuğu doyurmak oldukça zordu. Yinede Jace şişman değildi. Sürekli hareket ettiğinden yediği şeyleri anında yakıyordu.

Jane sırıtarak kardeşinin omzuna omzuyla vurdu. "Duydun mu Jace? Annemin sana dediğine eminim."  

Jace kaşlarını çatarak, "İkimize de dedi," diye homurdandı. Aera Jane'e sinsice göz kırptıktan sonra kalçasının üstüne oturdu. "Üşüdünüz mü?" diye sordu kendine sarılırken. Güneye ilerledikçe havalar sıcaklaşsa da geceleri hâlâ soğuk oluyordu.

"Ben üşümüyorum," dedi Jane sırıtarak. "Ama eminim ki şu mızmız çocuk üşüyordur."

Jace tekrar kaşlarını çattı. "Üşümüyorum." Hemen ardından ekledi. "Zaten hasta olmuyoruz. Üşüsek bile bir şey olmaz." Omuzlarına bırakılan kalın yorganla birlikte çocuk gerilerek başını kaldırdı. Elindeki böğürtlenler yere düşmüştü.

"Hasta olmuyorsun diye üşümen mi gerek?" diye sordu José. Jace'in yanına oturup bağdaş kurarak meyvelerin yanına birkaç balık bıraktı. Aera iri balıklara şaşkınlıkla bakarken Jane de aynı şekilde bakıyordu. Jace ise çatık kaşlarla yanında oturan babasına dönmüştü.

"Beni böyle şeylerle kandıramazsınız," dedi düz bir sesle. José de karşılık olarak kaşlarını çattı.

"Bana siz diye hitap etmekten vazgeçmelisin," diye homurdandı.

"Sizde bana tavsiye vermekten vazgeçmelisiniz. Eskiden aldığınız kararlara bakarak, pekte mantıklı biri olduğunuzu söyleyemeceğim." Kibar olduğu kadar iğneliyici konuşan Jace, William dahil herkesin şaşırmasına sebep oldu. Sadece sekiz yaşındaki bir oğlan çocuğunun sanki iki bin yıllık filozoflar gibi konuşması takdire şayandı. Jace her sözüyle birlikte adamı yerin dibine gömüyordu ve José bu durumla ister istemez gurur duyuyordu.

William çadır kurma işini bitirerek iki battaniyeyle geri döndü. Birini Jane'in omuzlarına sardı, diğerini de Aera'nın kucağına bırakarak yanına oturdu.

José ise Jace'le girdiği laf dalaşından dolayı William'ın geldiğini görmemişti. "Annen seninle nasıl başa çıkıyor?" diye homurdandı José. Jane kıkırdayarak ilgiyi üzerine çekti.

"Başa çıkamıyor."

Jace'in iğneliyici lafları, Jane'in ortamı yumuşatmaya çalışması ve Aera'nın bu manzarayı buruk bir mutlulukla izlemesiyle saatler geçti. Çocuklar birbirlerinin üzerinde uyuyakaldığında Aera, William ve José'nin arasında gergin bir sessizlik oluştu.

"Ben çocukları çadıra götüreyim," diye mırıldanarak ayağa kalktı Aera. Jane'i yattığı yerden kaldırıp kucağına almaya çalıştı ama başaramadı. "Jane," diye fısıldayarak küçük kızı uyandırmaya çalıştı. "Jane. Uyan." 

Aera biri tarafından yavaşça kenara itildi. José küçük kızı tek hamlede kucağına alarak çadıra doğru yürümeye başlayınca kadın hızla peşinden onu takip etti.

AeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin