Aera dolunay için gün sayarken düğüne sadece iki gün kalmıştı. Sarayda bir koşuşturma vardı ancak José Aera'nın yorulmasını yasaklamıştı. Tanrı aşkına, kadın hayatında ilk kez böyle bir yasak duyuyordu! Yine de vaktini çocuklarıyla geçirmekten hoşlanmıyor değildi. Ayrıca hâlâ José'yle eskisi gibi değillerdi ve çocuklar onu babaları olarak kabul etmediği için Aera da adım atamıyordu.
Dudaklarını yalayarak başını gökyüzüne kaldırdı. Kışa girmek üzerelerdi ve bu yüzden hava kapalıydı. Ayrıca dolunay gecesiydi. Aera yıllardır Kuzey Cali'de soylu bir kadının zindanında kendini zincirlese de, bu gece ne yapacağını bilmiyordu.
Üstündeki şala sarınarak çimlerde koşmakta olan Jane ve Jace'e baktı. Kovalamaca oynuyorlardı. Aera'yı da defalarca oyuna davet etmişlerdi ancak daima olumsuz yanıt almışlardı. Aera oyun oynayacak havasında değildi. Üstünde dolunaydan dolayı bir gerginlik vardı.
Omzunda serin bir el hissedince nedendir bilinmez korkmadı. Yavaşça arkasını dönerek gelen kişiye baktı. José'nin kahverengi gözleri sıcacık bakıyordu.
"Soğukta durmayın," diye tatlı bir şekilde azarladı kadını. Aera kocaman gülümsedi.
"Unuttun mu? Biz hasta olmuyoruz." Omuz silkince şal biraz aşağı kaydı. José, Aera'nın elbisesinden görünen omzunu tekrar şalla kapattı. Tekrar kadına döndüğünde gözlerindeki bakış değişmemişti. "Size asla söz geçiremeyeceğim değil mi?" diye sorunca Aera tekrar omzunu silkerek cevap verdi.
Birden yanlarında beliren Jane'le ikisi de irkildi. Aera bir adım uzağa giderek omzundaki José'nin elinden kurtuldu. Adamın eli yavaşça aşağı düşerken gözlerine belirgin bir hayalkırıklığı vardı.
"Anne, saçlarını açsana," dedi Jane gözlerini annesine dikerek. "Babam seni öyle görmeli. Kesin sana aşık olur."
Aera kirpiklerinin arasından gizlice José'ye baktı. Ben zaten annene aşığım demesini bekledi adamın. Ya da ona benzer bir şeyler. Ama José uzaklara bakmakla meşguldü. En azından bir tepki vermesini dilerdi.
"Boş ver tatlım," diye konuyu kapatmaya çalıştı Aera. Jane kollarını yukarı kaldırdığında Aera kızının verdiği mesajı anladı. Onu kucağına aldı ve yanağından sıkıca öptü. Ancak Jane, annesi yanağını öptüğü sırada hızla uzanarak kadının topuzunu bozdu. Elinde kalan tokayı da yere attı.
Aera kocaman olmuş gözleriyle Jane'e bakıyorken José de aynı şekilde Aera'ya bakıyordu. Kadının omuzlarının biraz aşağısında biten düz, parlak sarı saçları José'nin boğazını yaktı. Nefes kesici görünüyordu. Hafif rüzgarda saçları salınırken harikaydı. Saçlarının kokusu teninin kokusuna karışmış, José'yi kurtulması imkansız bir işkenceye sürüklüyordu. Tüm bunların yanında, Aera'nın kısa saçlarının sebebinin kendisi olduğunu bilmesi, adamın kaskatı kesilmesine sebep oldu. Bunca yıldır saçları uzamamış olması imkansızdı. Muhtemelen Aera sık sık saçlarını kesiyordu.
"Saçlarını... Uzatmadın mı?" diye sordu tuhaf boğuk bir sesle. Hissettiği duygu karmaşasından değil konuşmak, ayakta bile duramıyordu. Kendinden nefret bile edemiyordu artık. José hiçbir duyguya layık değildi.
"Hayır," dedi Aera kızararak. Başını eğerek parlak mavi gözlerini gizledi. Sessizliğin her zamanki gibi uzayıp gitmesini bekledi. Gergin, soğuk dakikalar bir türlü yakalarını bırakmıyordu. Aera eskisi gibi olmayı istiyordu. Ama José ondan uzak durmakta kararlı gibiydi.
Bir anda saçlarında bir el hissedince düşüncelerinden sıyrıldı. José bir eliyle Aera'nın omzundaki saç tutamını aldı. Koklamak için başını eğdi. Gözleri tuhaf bir şekilde kapanırken Aera bu manzarayı büyülenerek izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...