Aera, Grace sayesinde fark ettiği şeyleri bir bir José'ye anlatırken adamın bakışları her kelimede değişiyordu. Aera nefes almak için durakladığında ikisinin gözleri kesişiyor ve Aera alacağı nefesi de alamıyordu. Ayrıca José'nin çalışma odasında yalnız olmaları Aera'yı daha da geriyordu. Eskiden olsa bu kadar çekinmezdi. İstediği çekmeceyi karıştırır, kurcalar ya da bir şeylerin yerlerini değiştirirdi. Karşılığında José'nin sahte öfkesiyle karşılaşır ve hemen o an... Yutkundu. Düşüncelerini toparlamalıydı.
Terleyen ellerini elbisesine silerek koltuğa oturdu. Ancak rahat edemeyince kalkarak koltuğun kol kısmına oturdu. José'nin çalışma odasında rahat olmak gerçekten zordu.
"İkisinin işbirliği yaptığı belliydi," diye sessizce konuştu José. Küçük tahtından kalkarak avuçlarını masaya dayadı. Başı öne eğilmişti. "Kurcaladıkça bir şeyler daha çıkıyor ve yeterince değilmiş gibi olaylar daha da karışıyor."
Bunu söylerkenki çaresiz ses tonu Aera'ya tokat gibi çarptı. Gözlerini kocaman açarak masanın yanına koştu. José'nin karşısına geçip ellerini aynı şekilde masaya dayadı. "Hayır José, hayır," dedi başını iki yana sallayarak. "İşte. Her şey bitiyor. Moralini bozma." Böyle gereksiz teselli kelimeleri söylemekten fazlasını yapmak isterdi ama hâlâ aralarında bir soğukluk olduğu inkar edilemez bir gerçekti. Aera ne yapacağını bilemeyerek alt dudağını çiğnemeye başladı. Artık bunu anlatmakla iyi mi kötü mü yaptığını sorgulamaya başlamıştı.
José birden, "Adrian'ı geberteceğim," diye sakince konuştuğunda Aera bir süre boş boş baktı. Gözlerini kırpıştırarak, "Ne?" diye sordu. José'nin ses tonuyla sözleri büyük bir tezatlık oluşturuyordu.
"Onu geberteceğim," dedi José aynı ses tonuyla. Sadece konuşması Aera'nın yüzüne düşen saç tutamlarını hareketlendirecek kadar soğuktu. Güzel peri yutkundu ve masanın üzerinde ellerini biraz daha ileri koydu.
"Bunu yapamazsın," dedi José'nin gözlerine bakmaya çalışarak. "Bunu yaparsan seni asla affetmem. Bunca zamandır savaş çıkmasın diye ona kanımı vermiyorum ben. Boşuna mı dokuz yıl boyunca o hayatı yaşadım?"
"Yinede..."
Aera adamın konuşmasına fırsat vermeden sözünü kesti. "Adrian'ı durduk yere öldürürsen diğer kardeşlerin ne yapacak? Haklı olarak sana birlik olacaklar. Ve bu sarayı diğer Cali askerleri doldurduğunda ben manastıra sığınmak istemiyorum." Uzun cümleler kurması onun suçu değildi. Bu istemeden oluyordu. José'nin bu kadar uzun cümlelerden hoşlanmadığını da biliyordu elbette. Yine de bir şeyi parça parça anlatmaktansa, bir anda konuşmayı tercih ederdi. José gibi gıdım gıdım konuşmak ona göre değildi.
Kral bir süre Aera'nın suratına baktı. Yüzü ifadesiz olsa da boş değildi. José dudaklarını yalayınca Aera ister istemez yutkundu.
"Sesini dinlemeye bayılıyorum," diye mırıldanan José başını yana eğdi. Aera bir süre sözlerinin etkisinden çıkamayarak öylece kaldı. José ne zamandan beri onu dinlemeyi seviyordu? Özellikle böyle gereksiz, sinir dolu ve uzun bir cümle kurmuşken!
"Uzun cümlelerden hoşlanmadığını sanıyordum," dedi şaşkınlığını belli eden bir sesle. Adamın dudağının köşesi alaycı bir şekilde havaya kalktı.
"Senin her şeyine bayılıyorum."
Tanrım! Böyle dip dibeyken Aera için nefes almak neredeyse imkansızdı! Bir de adamın şu başını yana eğişi, dudaklarının kıvrılması, gözlerinin sıcacık bakması... Yanaklarının kızardığını hissederek ellerini masadan çekti. Acilen nefes alması gerekiyordu. Yaşamak için buradan gitmeliydi. Buradan. José'nin karşısından ya da odasından işte.
Tam doğruluyordu ki José onu sertçe ensesinden yakaladı. Aera masaya dirseklerinden destek alarak tekrar yaslanmak zorunda kaldı. Gözlerini kaldırarak José'ye baktığında adamın boynuna baktığını gördü. Saçlarını örerek ensesinde bir topuz yapmıştı, bu yüzden yüzü ve boynu adamın göz ziyafetine kolaylıkla konuk oluyordu.
José'nin dudakları aralandı. Bir süre bir şey demeden yalnızca boynunu izledi. Birkaç dakikanın ardından başını Aera'nın boynuna yaklaştırdığında kadın nefesini tutarak bekledi.
Ama José sadece kokladı. Derin derin, doyasıya içine çekti kokusunu. Aera kendini geri çekemiyordu. Herhangi bir hareket yapmak o an için mümkün değildi.
"İzin verir misin?" diye José sorunca anca kendine gelebildi kadın. Doğrusu böylesine gür bir sesle soracağını beklememişti. Kulağına fısıldaması o an için daha uygunken adam normal ses tonuyla konuşmayı tercih etmişti.
"Böyle paldır küldür sorulur mu?" diye söylendi ister istemez. Durumu yeniden idrak edebildiğinde José'nin soğuk nefesini tam kulağında, baş parmağını da ensesinde hissediyordu.
José fısıltıyla, "İzin verir misin Aera?" diye sorunca Aera'nın tüm vücudu gözle görülür şekilde titredi. José boğuk ve kısa bir şekilde güldü ancak kadın bunu fark etmedi. Tamamen hislerine odaklanmıştı. Hiç düşünmeden, "Evet," diye fısıldayınca boynu içgüdüsel olarak diğer tarafa yattı. Bekledi. O ısırığın gelmesini. O anlık acıyı ve uyuşma duygusunu, yavaşça kendinden geçmeyi bekledi. Ancak gelmedi. Aldığı tek şey, soğuk dudakların belli belirsiz boynuna değişiydi.
Şoka uğrayarak geri sıçradı. "Isırmayacak mıydın?" Gözleri José'nin üzerinde titrekçe dolaşıyordu.
Kral bir süre Aera'nın tepkisini izledikten sonra yerine oturdu. Dirseğini tahtın kenarına dayadıktan sonra çenesini de eline dayadı. "Düğüne kadar sana dokunmayacağım."
"Düğün ne zaman?"
José'nin o günkü ilk keyifli gülüşü yüzünü kapladı. "Haftaya."
Bi değişiklik olmazsa finale 2 bölüm kaldı :D Ayrıca multimedia @LarissaMoren'dennn :***
Yorumlarınızı bekliyoruum ^^ Bu arada okullar açılıyor -maalesef- umarım başarılı bi dönem geçirirsiniz :D:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...