José Francis'le görüştükten birkaç saat sonra odasına yeni bir ok düşmüştü. Bu seferki notta José açık açık tehdit ediliyordu.
Aera'ya gerçekleri anlatırsan ailesini ölmüş bil. Onu resmen sürgün etmeni istiyorum. Kuzey Cali'ye. Bir haftan var.
Notu elinde buruşturarak bir köşeye attı adam. Koltuklardan birine çökerek yüzünü ellerinin arasına aldı. Aera'yı gönderemezdi. Kesinlikle Francis'in oyununa düşmemeliydi. Aera'yı kovmak bir yana, ama Kuzey Cali'ye sürgüne yollamak? Adrian'la iş birliği mi yapmışlardı? Her şeyin planlı olduğu apaçık ortadaydı. Aera'yı bir şekilde bu olanlardan uzak tutmalı, aynı zamanda ailesini de korumalıydı.
Güneş en tepeye yükseldiğinde bile Aera hâlâ uyanmamıştı. Ya da uyanmışsa bile José'nin odasına gelmemişti. Adam onu görmek istiyordu. Huzur veren kokusunda boğulmak ve son altı saati unutmak istiyordu.
Kapı tekrar tıklatıldığında irkildi. Yine Francis mi gelmişti? Yo, yolladığı nottan sonra gelmesine gerek yoktu. Kadın niyetini açıkça belli etmişti.
"Ne var?" diye mırıldandı tekrar yüzünü ovalayarak. Kapı gıcırdayarak açıldı ve birinin botlarının tok sesi duyuldu. José başını kaldırıp baktığında gün içindeki ikinci şokunu yaşadı.
"Wade," dedi, sesinden duyguları anlaşılmıyordu. "Lanet olsun. Sırayla mı geliyorsunuz?" Güçlü bir inlemeyle sırtını koltuğa yasladı. Sanki karşısında duran kişi, yüzyıllar önceki sağ kolu değilmiş gibiydi. Wade, sıradan biri değildi. Francis'in suç ortağıydı.
"Beni gördüğüne sevinmemiş gibisin," diye mırıldandı adam. Belindeki kiltten başka bir de bot giyiyordu. Bunun dışında çıplaktı. Sarı saçları ve mavi gözleriyle kesinlikle yakışıklı bir adamdı ama ruhu beş para etmezdi. José, olanları kavrayarak doğruldu.
"Sende mi tehdit etmeye geldin? Sevgili sürtüğün gideli daha birkaç saat oldu." Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak eski adamına baktı. Wade omuz silkti. Eski güler yüzünden eser kalmamıştı.
"Eski nişanlına sürtük demek ne kadar doğru?" Wade başını yana eğerek sormuştu sorusunu. José onun bu tanıdık alışkanlığını fark edince eski günleri hatırladı.
"Siz iki güç delisinin yaptığı ne kadar doğru? Bir kralı tehdit etmek... Aera'yı asla Kuzey'e yollamayacağım."
Yakışıklı adam iri mavi gözlerini çevirdi. "Uzun cümle kurmayı öğrenmişsin."
Ona aptal muamelesi mi yapıyordu? Tamam, yaptığı bütün alçaklıklara bir yenisi daha eklenmişti, José bunu görmezden geldi. "Konuş," dedi sert bir sesle.
Wade burnunu çekerek yanağını okşarken, "Sana yardım etmeye geldim," dedi. "Francis'in beni kullanmasını ona ödeteceğim."
José'nin tanıdığı güler yüzlü, sevimli adam kesinlikle bu değildi. Karşısındaki Wade donuk, gizlemeye çalıştığı bir kıskançlık ve bol nefretiyle karşısındaydı. José'nin konuşmasına fırsat vermeden hızla yeni bir cümle kurdu. "Hâlâ kadınımı çaldığın için senden nefret ediyorum ama, Francis'ten daha çok nefret ediyorum."
"Kim kimin kadınını çalmış?" diye homurdandı kral. Yerinden kalkarken bıkkın bir ses çıkardı. "O kadar yıldan sonra ortaya çıkmak tam size göre."
"Aera'yı birkaç yıllığına Kuzey'e yolla," derken Wade konuyu değiştirmeye çalışıyor gibiydi. "Francis'in elinde büyücü var. Tek kelimesiyle tüm perileri yok edebilir."
"Aera'yı yolladım diyelim. Sözünü tutacağını nerden bileceğim?"
"Bilemeyeceksin." Wade sarı kafasını iki yana salladı. "Ama tutmazsa onu gönül rahatlığıyla yok edebilirsin." Bir süre durup tekrar devam etti. "Sadece Aera'yı bir süreliğine gönder. Francis'i zayıf bir anında yok et ve perini geri al."
Sanki çok kolaymış gibi konuşuyordu. Birkaç yıl, bir vampire göre hiçbir şeydi. Ama Aera'yı değil yıllarca görmemek, birkaç gün görmese meraktan delirirdi. Özellikle Aera'yı Francis'in istediği gibi Kuzey Cali'ye yollarsa José'nin çekeceği azabı anca Tanrı bilirdi.
"Aera'ya onu bırakmayacağıma dair söz verdim," diye mırıldandı düşünceli bir sesle. Kadının gülümseyip seni seviyorum diyen yüzü gözlerinin önündeydi sanki. "Onu gönderemem. Hayır. Hayalkırıklığının ne demek olduğunu iyi bilirim." Wade ve Francis'in oynadığı oyun aklına gelince midesi kasıldı.
"Sadece birkaç yıllığına," diye teselli etmeye çalışır gibi konuştu Wade. "Ona düzgünce anlatırsan anlayışla karşılayacak ve gidecektir."
José sanki tokat yemiş gibi irkildi. İlk kez duyguları böyle açıkça ortadaydı. Gizlemeye gerek duymuyordu. "Açıkça anlatmak mı? Bunu yaparsam kesinlikle benim yanımda kalacak ve ailesini öldürmeyi seçecek. Benimle kalsa bile hayatı boyunca vicdan azabı çekecek." Gülümseyen Aera'nın yüzünü mutsuz bir Aera'nın aldığını düşününce kaşları çatıldı.
Wade yeni bir fikir ortaya attı. "O zaman onu kendinden soğut ve öyle gönder. Birkaç yıl sonra onu almaya gittiğinde, eğer seni gerçekten seviyorsa koşulsuz geri dönecektir."
Bu düşünce daha da kötüydü. Aera'yı kendinden soğutmak mı? Bu mümkün olabilir miydi? Kadın onu nefes alır gibi seviyordu. Mümkün değildi. Ama aralarını bozmak ayrılmalarını kolaylaştırabilirdi. Ve eğer gerçekten Aera onu sevmişse, birkaç yıl sonra José'yi sorgusuz sualsiz kabul ederdi. Kötü bir fikirdi, ama severek ayrılmaktan daha iyiydi.
"Bir yolunu bulacağım," dedi sessizce. "Sadece... Bunu şimdi yapamam. Onu şimdi bırakamam." Başını eğerek iki yana salladı. "Daha değil. Şimdi değil."
Wade kapıyı açıp çıkmadan önce son kez, "Hızlı düşün," diye seslendi. "Francis'i daha fazla tutabileceğimi sanmıyorum. Sonuç ne olursa olsun, birileri ölecek. Bu kişinin Aera olmasını istemiyorsan ondan bir an önce kurtul."
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeenn :D iyi geceler ^^ Bölüm çok kısa oldu farkındayım ama bekletmek istemedim :D
![](https://img.wattpad.com/cover/14064446-288-k32734.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...