Kaleye döner dönmez José işinin başına geçmişti. Sadece birkaç gündür olmamasına rağmen küçük bir grup isyan çıkarmıştı ve her ne kadar bastırılsada şimdi José'nin tekrar ilgilenmesi gerekiyordu. Kaşlarını çatarak Arnold'ın söylediklerini dinlemeye başladı. İnsanlar çok sorun yaratıyordu ve gün geçtikçe sayılarının azalması vampirlerin onlara daha çok muhtaç olmasını sağlıyordu. Üremeleri için onları teşvik etmesi lazımdı ama artık ne yapacağını bilmiyordu.
İsyanın çıkış sebebiyse o kadar saçmaydı ki José dinlemeyi yarıda keserek adamı odadan kovdu. Ciddi bir şey sanmıştı. Bunu William Jones'a bırakmayı düşündü.
Çalışma odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Belki fikir bulmak için kütüphaneye gidebilirdi. Oradaki bütün kitapları okumuş olsada belki kuraklığa bir çözüm bulabilirdi.
Koridorda ilerlemeye başlayınca Aera'nın sesini duydu. Kütüphaneye yaklaştıkça sesler dahada belirginleşti.
"El...ma. E-l-m-a." Aera kendi kendine konuşuyordu ve içinden bir ses kadının kitap okumaya çalıştığını söylüyordu.
Boğazını temizleyerek sert ve suratsız ifadesini takınarak aniden içeri girdi. Aera ortada görünmüyordu. Ancak sesinin tatlı tınısını ve kokusunu duyabiliyordu. Adam kapıyı kapatarak raflar arasında gezinmeye başladı. Aera odanın en sonunda, bir rafa sırtını yaslamış biçimde oturuyordu. Bacaklarını iki yana açmış ve dizlerinden kırmıştı. Bacaklarına yasladığı bir kitabı kısık gözleriyle okumaya çalışırken elleriyle de satırların altını takip ediyordu.
Bu sefer iki yandan ördüğü saçlarıyla daha bir çocuğa benzemişti. Açık mavi-beyaz elbisesi dizlerini kırdığı için yukarı kadar sıyrılmıştı ve José'nin bayıldığı bacakların yarısı şimdi meydandaydı. Kral, Aera'yı karşısından görmediği için içinden teşekkür etti.
Aera'nın onu fark etmediğini sanan José boğazını temizledikten sonra, "Sen-" diye söze başlamıştı ki Aera gözlerini kitaptan ayırmadan bir elini dur der gibi kaldırdı.
"Şimdi olmaz," dedi gözlerini iyice kısarak. "Bu cümleyi okuyacağım."
José kızın elinden kitabı çekip aldı. Bitkiler, ağaçlar ve çiçekler üzerine yazılmış geniş bir kitaptı. Aera'nın açtığı sayfadaysa elma ağacı anlatılıyordu ki görünüşe göre Aera sadece elma kısmını okuyabilmişti.
"Elma ağacı yazıyor işte," dedi başlığı okuyarak. Tepeden bir bakış attı kadına. "Senin için öğretmenler getirttim."
"Doğruyu söylememi ister misin? Onlar çok somurtkan ve çok sıkıcılar. Hiç dinleyesim gelmiyor. En azından arada bir gülümseseler iyi olurdu." Gözlerini devirdikten sonra bağdaş kurarak başka bir kitabı çekip raftan aldı. "Bunda resim var mı?" Kitabın kapağını açar açmaz karşısına çıkan çıplak kadın ve erkeğe kocaman açılmış gözlerle baktı.
Bir saniye sonraysa kitap José tarafından elinden alınmıştı. "Bu senin için hiç uygun değil, Peri," dedi kafasını iki yana sallayarak. Ancak Aera aniden kitabı tekrar eline geçirdi ve başka bir sayfayı açtı. Kadın ve erkek yine çıplaktılar ve bu sefer kadın erkeğin altındaydı. "Bunlar ne yapıyor?" diye sordu kafasını kaşıyarak. Başka bir sayfadaysa öpüştüklerini gördü. Önce gözlerini kırpıştırarak resme bir süre baktı. Ardından aklına geçen gün ormanda José'yle aynı böyle öpüştükleri aklına geldi. Kocaman açılmış gözlerle önceki sayfayı açarken az çok anlamıştı. Yanakları kızardı. "Bunlar evli mi?" diye sordu gözlerini kırpıştırarak. "Eğer öpüşmeye devam etseydik bizde böyle mi yapacaktık?"
"Sana anlatırsam bunları durduk yere sormayı bırakacak mısın?" diye sordu José Aera'nın karşısındaki rafa sırtını yaslayıp bağdaş kurarak. Aera'nın başını hevesle salladığını görünce boğazını temizleyerek açıklamaya girişti. Eğer Aera bunun sadece evlilerin yaptığını düşünmeye devam ederse onunla asla yatamayabilirdi ve José bir kez de olsa bunu istiyordu. "Bunu evliler değil, birbirinden hoşlanan herkes yapar," dedi işaret parmağıyla fotoğrafı gösterirken. "Yani evet, devam etseydik bizde böyle yapacaktık."
"Merak ettim şimdi," derken Aera yutkundu. "Öpüşmekten daha mı güzel?"
"Çok daha güzel," dedi José kaşlarını kaldırıp kafasını sallarken. "Özellikle benimle yapıyorsan."
Sonraki birkaç dakika Aera'nın sayfaları incelemesiyle geçti. En sonunda José'nin bakışlarına dayanamayarak kafasını iki yana salladı ve kitabı kapatarak eski yerine özenle yerleştirdi. İkisi gözgöze geldiğindeyse sorarcasına kafasını salladı. "Neye bakıyorsun?"
"Gerçekten bu kadar saf mısın yoksa rol mü kesiyorsun?" diye sordu José gözlerini kısarak. Aera da onu taklit eder gibi gözlerini kısarak ağzını açtı ancak söyleyecek bir şey bulamadı. Gözleriyle José'yi edepsizce süzdü. Artık gözüne daha bir yakışıklı geliyordu. Krem rengi bol gömleği ve kahverengi binici pantolonuyla her zamanki gibiydi adam. Kahverengi saçları gözlerine düşüyordu. Aynı renk gözleri sıcaklıkla soğukluk arasında kalmış bir şekilde Aera'ya bakıyordu. Ancak kadının aklına gelen ani düşünce hızla kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Kaplanımı hâlâ getirmedin."
"Bir de ayağına mı getireceğim?" diye homurdandı José ensesini kaşırken. "Belki bilmiyorsun ama dünyanın beşte birini yönetiyorum."
Haklıydı aslında. Aera'nın gidip kendisinin getirmesi gerekiyordu. Ama José'yle muhabbetine devam etmek istediğinden bunu daha sonra yapmaya karar verdi. José aniden, "Bir balo düzenleyeceğim," dediğinde Aera'nın gözleri faltaşı gibi açıldı.
"Balo mu?"
Kafasını sallayan kral sözlerine devam etti. "Herkes kim olduğunu öğrenmek istiyor. Onlara metresim olduğunu söyleyeceğim."
Bu isimden hoşlanmamıştı Aera. "Metres mi?" dedi hayalkırıklığıyla. "Kulağa kötü geliyor."
"Evli olmadığın bir erkekle yaşıyorsan metres olursun," dedi kral. Aera'nın yüzündeki hayalkırıklığına uğramış ifade neredeyse kendini kötü hissettirmişti. "Metres en uygun kelime."
"Nişanlın olduğumu söyleyebilirsin," dedi yavaşça Aera. Erkeğin tepkisini ölçüyordu. José'nin aklına ilk gelen şey, bin yıllık hayatı boyunca sahip olduğu tek nişanlısı Francis'ti. Onun tek zaafı, hayatı boyunca sevip sevebileceği tek kadın olarak gördüğü yegane kişi. Ve Aera asla bu pozisyona ulaşamazdı. Kanı ve bedeni güzel olabilirdi ama hayır, asla ama asla onu Francis yerine koyamazdı.
"Nişanlı mı?" derken adam ezici bir alaycılıkla kaşlarını kaldırdı. "Sen ve ben mi? Nişanlılar evlenir biliyorsun değil mi?"
"Ne olmuş yani? Evlenmez misin benimle?"
"Eğer metres kelimesinden hoşlanmadıysan seni kölem yada cariyem olarak tanıtabilirim."
Bu kelimeler metrestende kötü görünüyordu. Pes ederek kafasını iki yana sallarken, "Hayır," diye fısıldadı. "Metres iyi. En azından bir şeyinim." Şimdilik bununla yetinebilirdi.
Şimdilik.
O an içinden José'yi kendine gerçekten aşık edeceğine yemin etti. Hatta öyle aşık edecekti ki José sonsuza kadar yaşayacağı için içten içe sevinecekti.
Bölümler henüz heyecanlı değil ama aklımda birden fazla olay var ve ben bunları her bölüm için ayırdım. Yani şimdi açıklamaya kalkarsam spoiler vericem o yüzden diyemiyorum bir şey :D
Ayrıca bölümü dün yükleyecektim ama Antalya'da fırtına vardı baya, elektrikler kesilirse diye hemen bilgisayarı kapatıp yattım. Anca şimdi paylaşabiliyorum. :D
Yorumlarınızı bekliyoruum :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...