Bölüm 34 / Sözler

30.9K 1.9K 39
                                    

José düz ifadesi ve buz gibi gözleriyle Aera'yı takip etti. Koldan kola gezen kadın en sonunda Adrian'a rastladığında José sakin kalmak için kendini zorladı. Onlara yaklaşmak ve sonraki eş değişimi için Aera'nın yakınında olmak istiyordu ama aralarında en az elli kişi vardı. José vampir hızını kullansa çok dikkat çekerdi. Aera için kıskançlık yaptığının fark edilmesi işine gelmezdi. Ki yapmıyordu zaten! Sadece Adrian'ın ellerini Aera'nın kalçalarının hemen üstünde tutması sinirlerini hoplatıyordu, o kadar! José Adrian'ın dokunuşunun izlerini silmek için orayı bir güzel ovalayacaktı.

Başka yönlere kayan düşüncelerini dağıtmak istercesine kafasını iki yana salladı. Şu an tek istediği Aera'yı kollarına çekip sarılmak ve tüm bakışlardan esirgemekti. Aera belki farkında değildi ama o doğal zarafetiyle etrafta süzülürken herkes onu izliyordu. Dans hakkında hiçbir şey bilmiyor olabilirdi ama güzelliği ve narinliği öyle göz dolduruyordu ki José diğerlerinin bu yeteneksiz gösteriyi fark ettiklerinden emin değildi.

En sonunda mesafeyi yarıya indirebildiğinde bir anda müzik durdu. Bir adam yüksek sesle mola verildiğini söyledi. Aera bembeyaz olmuş yüzüyle pistten ayrılırken José hızlı adımlarla onu takip etti.

"Ne konuştunuz?" diye sordu tahtına otururken. Aera da yanına oturdu ve yanından geçen hizmetçiden bir kadeh şarap aldı. 

"Aslında pek anlayamadım," dedi, şarabı tek dikişte içti ve yeni bir tane almak için hizmetçi aramaya başladı.

"Anlat," diye üsteledi José. Kıskandığından değildi gerçekten. Aera ona aitti, José bıkana kadar onun olacaktı. Sadece ne konuştuklarını merak ediyordu. Adrian yine gevşek gevşek gülerek ne demişti acaba? Kadının hasta gibi görünmesinin sebebini öğrenmek istiyordu.

Aera avuçlarıyla kendi yanaklarını kavrayarak, "Ona muhtaç olacağımı söyledi," dedi. Sesi dehşete düşmüş gibiydi. "Tanrım. Bazen mağaramı özlemiyor değilim." Başını iki yana sallayarak bacaklarını birbirine yapıştırdı. Yan gözle erkeğe bakarak, "Yinede yanına yakışan, cesur bir kadın olacağım," derken zorla sırıttı.

"Sanırım yerinde başkası olsa, ağlayarak yanıma gelirdi," diye mırıldandı José. Rahatlatmak için Aera'nın bacağını okşama sırası ondaydı. "Korkun gereksiz. Ben yanındayken sana dokunabilecek biri daha doğmadı."

Aera az önce dans ederken Adrian'ın ne kadar yakınlaştığını söyleyecekti ama José bundan bahsetmiyor gibiydi. O yüzden bacağını okşamakta olan eli kavrayarak gülümsemeye çalıştı. "Korkmuyorum ki. Sadece bir anda öyle deyince şaşırdım." Sesinin titremesiyse sözlerinin tam tersini gösteriyordu.

José tüm konuşulanları merak etse de üstelemedi. Önemli bir şey olsaydı Aera anlatırdı zaten. Daha fazla bir şey söylemeyerek arkasına yaslandı ve kardeşinin birkaç kadını rahatsız edişini izledi.

Gerginlikle devam eden gece aynı şekilde son buldu. Aera kendini en üst kattaki odalarına attıdığında mutlulukla soludu. Bu işkenceye ve Adrian'a iki gün daha katlanmak zorundaydı ama şimdilik yalnızdı. Biraz dinlenmek ve uyumak istiyordu. Üstündeki her şeyi çıkararak çırılçıplak bir şekilde yatağa girdi. İlk fırsatta banyo yapacaktı. Kendini yıllardır banyo yapmamış gibi hissediyordu.

Tam uykuya dalacağı sırada odanın kapısı açıldı. Aera yatağın içinde büzüştü. Gelenin José olduğunu biliyordu. Kapı kapandı. Birbirine sürten kumaşların sesinden soyunduğu anlaşılıyordu. Aera yana dönerek gözlerini açtı ve mum ışığında soyunmakta olan kralını izlemeye başladı.

José botlarını da çıkarıp tamamen çıplak kaldığında Aera istemsiz olarak iç çekti. José'nin kollarında olmayı ve tutkulu gecelerini özlemişti ama nedense şu an daha farklı bir şeyler istiyordu. Sevgi dolu bir sarılma, alna bırakılan masum bir öpücük, güven verici konuşmalar gibi. Tabii ki José böyle şeylerle ilgilenmiyordu ama Aera bazen onun daha nazik olmasını diliyordu.

Adamın ağırlığıyla yatak çöktü. José sırtüstü dönerek yorganı üzerine çekti ve ellerini ensesinde birleştirdi. Gözlerini tavana dikerek, "Adrian canımı sıkıyor," diye soludu.

Aera ona doğru sokularak bir elini göğsüne yerleştirdi. "Bir şey mi yaptı?" diye sorarken başını adamın göğsünün yanına yerleştirdi.

"Senin canını sıkıyor ve bu da benim canımı sıkıyor." José acı çeker gibi gözlerini kapattı. "Ona katlanamıyorum."

Aera gözlerini kırpıştırarak karşı duvardaki kötü çizilmiş tabloya baktı. "Yanlış anlama ama, neden onu öldürmüyorsun? Sen çok güçlüsün." Onaylamak ister gibi erkeğinin göğsüne birkaç kez yavaşça vurdu.

José omuz silkerek, "Bu bir suç," dedi. "Soyluları anca savaşta öldürebilirsin."

Aera anlayamıyordu. "Neden savaşmıyorsunuz?" José'nin ona tek kaşını kaldırmasıyla kıpkırmızı kesildi. "Meraktan soruyorum. Ciddiyim."

"Belkide binlerce kez savaşmışızdır," diye devam etti José. "Onu asla öldüremedim. Çünkü asla adil oynamadı." Son savaşta dört kardeşi tarafından nasıl ihanete uğradığı aklına gelince yüzü sinirle kasıldı. "Beni ormanda bulduğun zaman, savaşta yaralanmıştım. Diğerleri kural dışına çıkarak habersiz birlik oldular." Başını iki yana salladı. "Ne korkakça. Dördü birleşti ama yinede beni alt edemediler."

Aslında o zaman ısırıldığına göre, kısmen alt etmişlerdi. Ama Aera bunu söylemek yerine susmayı tercih etti. Gözleri yavaşça kapandı. José duruşunu değiştirerek bir kolunu Aera'nın omzuna doladı ve kendine yapıştırdı. "Adrian'la bir daha konuşma."

Aera yanağını adamın göğsüne sürttü. "Niye?" derken bir kedi gibi mırlamıştı.

José kadının omzunu okşamaya devam ederek, "Çünkü buna değecek biri değil. Ama benimle konuşabilirsin. Her saniyene değerim." Kadının cevap vermediğini görünce devam etti. "Ve sende... Her saniyeme değiyorsun."

Aera bilincini kaybedip rüyalar âlemine dalmadan önce José'nin sözlerini yarım yamalak duymuş ve anlamamıştı. Ancak alnına belli belirsiz dokunan soğuk dudakların farkındaydı. 

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeen :D

AeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin