Aera gözlerini kısarak soğuk aralık ayına rağmen yakıcı bir sıcakla parlayan güneşe baktı. "Sence de bugün fazla sıcak değil mi?" diye sordu yanında oturan kaplanına.
Symon -artık ona Symon diyordu- onaylarcasına mırladı ve patilerinin üzerine başını koyarak gözlerini Aera'ya dikti. Aera Symon'ın gerçekten bir peri olduğunu anlamıştı. Çeşitli sorular sormuş ve kaplan hareketleriyle hepsini cevaplamıştı. Aera ona yıllardır Rick dediği için suçlu hissediyordu. Keşke Symon olduğunu önceden bilip öyle seslenebilseydi.
Bir uçurumun kenarındaydılar. Uzun zamandır havalar kötü olduğu için güneşi görür görmez kendini kale dışına atmıştı güzel peri. En yakın dostu kaplanını da almayı ihmal etmemiş, ikisi için yemek bile getirmişti. José şu sıralar eskisinden de meşguldü. Adam hem kuraklığa çözüm arıyor, hem Aera'nın başına gelen şüpheli durumlarla ilgileniyordu. Ayrıca tüm krallıkların zorunlu olarak katıldığı bir şenlikleri vardı. Birkaç hafta sonra olacak şenlik için Orta Cali'ye gitmeleri gerekiyordu ve bununda hazırlıkları vardı. José bu kadar işle nasıl uğraşıyordu Aera inanamıyordu.
Symon'ın çenesiyle patilerinin arasına girerek uzandı. Kaplan öyle büyüktü ki Aera oraya rahatlıkla sığabiliyordu. Kaplanın sıcacık kürküyle anında ısındı. Daha güzel koksa işine gelirdi tabii.
Uçurumdan yükselen tanıdık kafayla birlikte gözleri hızla açıldı. Grace havalandıkça çıplak bedeni gözler önüne seriliyordu. Büyücü ayağını zemine basarak gülümsedi. "Ben geldim!"
Doğrusu Grace'in oldukça değişik girişleri vardı. Ağaçtan sarkmalar, uçurumdan havalanmalar... Daha neler göreceğini merak ediyordu.
"Bir kere de sakince yürüyerek gelemez misin?" dedi Aera ama arkadaşını gördüğüne sevinmişti. Daha yeni sığındığı kaplandan ayrıldığında Symon itiraz edercesine hırladı ama iki kadında onu umursamadı. Beraber birbirlerine koşarak sıkıca sarıldılar. Oysaki yalnızca bir haftadır görüşmüyorlardı!
"Sana bazı haberler getirdim." Grace geri çekilerek kadını kollarından tuttu ve yüzüne baktı. Grace ne zaman böyle söylese kötü şeyler oluyordu ve bu Aera'nın kalbini sıkıştırdı. "Şu hizmetçi kızlarla ilgili."
İkisi birlikte karşılıklı bağdaş kurarak oturdular. Symon da gelip Aera'nın arkasına uzandı. Grace'in gözleri bir an kaplana odaklandı. "Merhaba Symon," dedi. Sesinde Aera'nın anlamadığı duygular vardı. Kaplan hırladı ve gözlerini çevirdi. Grace'in gözleri tekrar Aera'ya odaklandı.
"Bunu William'la da konuştuk," diyerek söze başladı Grace. "Yani demek istediğim... Wade'i biliyorsun değil mi? José'nin sürgündeki sağ kolu." Aera başını sallayınca dudaklarını yalayarak devam etti. "Sürgünden döneli bir ay olmuş. Bazı vampirler onu şehirde görmüşler."
Aera'nın bildiğine göre Wade Francis'e tuzak kurmuş ve José'nin onu astırmasına sebep olmuştu. Şimdi sürgünden dönmüştü ama hizmetçilerle Wade'in ne ilgisi olabilirdi ki? Grace'in devam etmesi için kafasını salladı. Büyücünün gözleri arada kaplana kayıyordu. "Yani düşündük ki belkide hizmetçileri öldüren Wade'dir."
"Neden böyle bir şey yapsın ki?" Aera kollarını kendine doladı. Pelerini uzakta bir yerdeydi ve kalın kadife elbisesine rağmen üşümüştü. Bir an sonra pelerini üzerindeydi. Bunun için Grace'e teşekkür etmek ister gibi gülümseyince kadın boş ver anlamında elini salladı.
"İntikam için elbette," diyerek açıkladı Grace. "Bu eski bir stratejidir, tatlım. Birinden intikam almak istiyorsan önce çevresindekileri mahvedersin." Göz kırpınca Aera ürperdi.
Aera'nın aklına ormanda uğradığı saldırı geldi. Cesaret almak ister gibi yutkundu. "Aslında bir şey oldu. Ama José'ye söylemeyeceğine söz ver."
Büyücü kafasını sert bir hareketle sallayarak onu onayladı. Aera derin bir nefes alarak eteklerini avuçlarının içinde buruşturdu. "Bir gün William ve ben yanına gelmiştik ve ben sizi yalnız bırakmıştım ya," Grace'in kafasını sallamasıyla devam etti. "O gece biri beni takip etti." Anıları hatırlamasıyla ürperdi. Hâlâ onun kim olduğunu bilmiyordu ama ensesini kanattığını hatırlıyordu. Ayrıca sözlerini de. "Tırnağıyla ensemi çizdi ve kulağıma fısıldadı. Onun olanı çaldığımı söyledi."
Grace'in tepkisi Aera'nın tepetaklak hissetmesine sebep oldu. Büyücü bembeyaz kesilmişti ve hareket etmiyordu. Anca Aera onu dürtükleyince kendine gelebildi.
"Sen ciddi misin?" diye fısıldadı Grace. "Bir kadın mıydı?"
"Şey, aslında sesi kadın sesi gibiydi. Ve narin duruyordu."
Grace yutkunarak dizleri birbirine değene kadar kadının önüne süründü. "Başka böyle bir şey oldu mu? Anlat."
"Bir kerede José'nin odasındayken bir ok odaya girdi ve kulağımı kanattı." Eli o zaman yaralanmış ama şimdi eskisi gibi sapasağlam olan kulağını kavradı. "Ve hizmetçilerim öldürüldü. Tanrım. Bu caniliği kim yapabilir?" Başını inanamaz gibi iki yana salladı ancak Grace onu omuzlarından sıkıca kavrayınca hüznü yarıda kaldı.
"Sen aptal mısın?" diye bağırdı Grace yüzüne doğru. "Gerçekten, hadi ama! Bunların hepsi o kaltak Francis'in başının altından çıkıyor!"
Francis mi? Aera Grace'e bir aptalmış gibi baktı. "Francis uzun yıllar önce ölmüş. Herkesin önünde asıldı." Omzundaki ellerini itmeye çalıştı ama Grace daha sıkı tuttu.
"Belki de asılmadan önce vampir oldu," diye fısıldadı. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Belki Wade ona tuzak kurmadı. Başından beri işbirliği yapıyorlardı. Zavallı Kral." Grace'in sesi titriyordu ve Aera onu asla bu kadar afallamış görmemişti. "Bunları derhal majestelerine anlatmamız lazım."
Aera hızla başını iki yana salladı. "Hayır! Hayır, Grace! O zaten yeterince acı çekiyor." Gözlerini indirdi. "Şimdi bir de bunu öğrenirse yıkılır."
"Kim yıkılacak? José mi? Hah!" Sözlerindeki alaycılığa rağmen ellerini indirdi kadın. Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak dik dik Aera'ya baktı. "Gerçekten o ikisi çıkarsa ne yapacaksın?"
Ne yapabilirdi ki? Bu işlerin arkasında Francis varsa bile Aera'nın kanıtlaması gerekiyordu. Boş kuruuntularla José'nin kafasına girmemeliydi. Zaten adamla zar zor arasını düzeltmişti, şimdi o kadar mutlulardı ki Aera bunu bozmak istemiyordu. José olmazsa yaşayamayacak gibi hissediyordu.
"Babandan hâlâ haber yok mu?" diye sordu Aera. Madem peşindeki düşmanı bulamıyordu, o da ailesini düzeltmekle ilgilenirdi. Ama sorun şuydu ki Grace'in babası uzun zamandır ortalıklarda yoktu. Kara büyüyü düzeltebilecek tek kişide ne yazık ki oydu.
"Babam bir kere beş yıl boyunca hiç dönmemişti," dedi Grace umutsuzca. "Bir anda ortadan kaybolur ve bir anda ortaya çıkar."
Tamam, büyücülerdeki aile anlayışı Aera'nınkinden tamamen farklıydı. Eli kolu bağlı oturmak istemiyordu. Hiçbir işe yaramamak canını sıkıyordu. İşlerini hep çevresindekiler hallediyordu ve Aera artık buna bir dur demeliydi. Hem ailesini düzeltecek, hem peşindekinin kim olduğunu bulacaktı. Hemde kendi başına!
"Gitmeliyim," dedi Grace geldiği gibi havalanarak. "Sende fazla yalnız dolaşma. Symon," diyerek kaplana döndü. "O sana emanet." Kaplan hırlayarak cevap verdi. Grace'in bedeni bir anda uçurumdan düştü. Kadının 'ben iyiyim' diye bağıran sesi yankılandı. Aera Grace'in arkasından bir süre baktı. Ardından geldiği yoldan kalenin yolunu tuttu.
Olaylar çok yavaş ilerliyor gibi ama ben cidden bütün heyecanı bi bölüme sığdırmak istemiyorum. Böyle sakin bölümlerde olacak arada illaki :D Her neyse işte. Bir de şey, hikaye yazanlar çok iyi bilir, bazen insan tıkanıyor ya. Böyle hiç yazası gelmiyor falan aynen o durumdayım şu an. Sınavlardan heralde :D Bunu neden yazdım bilmiyorum ama belirtmek istedim nedense :D
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeen :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampirosDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...