Saraya geri döndüklerinde salonda Jane ve Jace'le karşılaştı Aera. Çocuklarını gördüğü için sevinmişti ama Jane'in yüzündeki ifade oldukça gergindi. Bu Aera'nın kaşlarına sebep oldu.
"Sorun ne tatlım?" diye sorarken küçük kızın yanına gitti ve aynı boya gelene kadar eğildi. "Jace, kardeşini yine niye sinirlendirdin?" Bıkkınca sorduğu soruyla gözlerini yanlarında durmakta olan Jace'e çevirdi. Oğlan omzunu silktikten sonra, "Ben bir şey yapmadım," diye cevapladı annesini.
Jane'in suratındaki gerginlik sesinede yansımıştı. "Babamla nereye gittiniz?" diye sorarken bu oldukça belliydi.
Aera birkaç kere gözlerini kırpıştırdı. Jane kolay kolay böyle davranmazdı. Afallamış bir şekilde, "Ormandaydık. Ve size tanıştırmak istediğim birileri var," dedi. Ama Jane ikna olmuşa benzemiyordu.
"Ormanda ne yaptınız?" diye sordu çenesini havaya kaldırarak. "Umarım yine sevişmemişsinizdir!"
Aera kızının sözleriyle adeta şok geçirdi. Eliyle ağzını kapatırken hızla doğruldu. Gözleri kocaman açılmıştı. Jane'in böyle bir şey söylemesi Aera'nın en son beklediği şey bile değildi. Tanrı aşkına 8 yaşındaki küçük bir kız böyle mahrem bir şeyin anlamını nasıl bilebilirdi ki? Bunun suçlusunu arar gibi gözlerini Jace'e çevirdi ancak çocuk göğsünün üzerinde kavuşturduğu kollarıyla oldukça alakasız duruyordu. Annesinin bakışlarını fark edince kaşlarını kaldırarak, "Ne? Ben bir şey demedim," diye açıkladı.
Geniş salonu bir kahkaha sesi doldurdu. Aera kıpkırmızı olmuş bir şekilde dönüp sesin geldiği yere baktı. Babası kahkahalarla gülüyor, annesi ve Symon ise sessizce sırıtıyorlardı. Aera dudaklarını ısırarak José'ye dönünce onunda bıyık altından güldüğünü gördü.
"Ah çocuk aklı işte," dedi zorla gülerek. "Değil mi Jane? Bu kelimeyi sokak çocuklarından öğrendiğini biliyordum tatlım." Sevgi dolu bir şekilde kızının saçlarını okşasa da yerin dibine girmek istiyordu.
Jane hışımla annesinin elinin altından çekildi. "Kim demiş sokaktan öğrendim diye? Geçen gece babama sen demedin mi ilk seninle seviştim-"
"Tanrım Jane kapa çeneni!" Aera sonunda dayanamayarak bir çığlık attığında kahkaha sesleri iyice yükseldi. Symon Aera'nın yanına gelerek Jane'in önünde tek dizi üstüne çöktü.
"Daha önce tanışmıştık," dedi sıcak bir gülümsemeyle kıza bakarken. Jane kaşlarını çatarak başını salladı ama bir şey söylemedi. Symon elini uzatsa da Jane elini uzatmadı. Böylelikle adam hayalkırıklığıyla elini çekmek yerine gülümseyerek Jane'in sarı saçlarını okşadı.
Bileğinde bir el hissedince dönüp baktı. Jace kaşlarını çatmış ona bakıyordu. "Kardeşime dokunma," diye uyardı Jace Symon'ı.
Aera üçünü yalnız bırakarak annesinin yanına yürüdü. Serenity'e baktığı an yüzü ışıldamaya başlamıştı. Ama kendinden genç görünen birine anne diye seslenmek oldukça zordu. Yinede buna aldırmadı. Serenity parlak bir gülümsemeyle ufak bir çatışmaya girişmiş olan Jace'e ve kaşlarını çatmış bunu izleyen Jane'e baktı. "Onlar torunlarım mı?" diye sordu heyecanlı bir sesle. Aera gülümseyerek başını salladı. Omzunun üstünden bakarak çocuklara seslendi. Jane ve Jace neler olduğunu anlamayarak yanlarına geldiğinde Aera ikisinin omuzlarını tuttu. "Çocuklar, sizi tanıştırmak-"
"Büyükanne! Büyükbaba!" Jane ve Jace aynı anda bağırarak annelerinin sözünü kesmiş oldular. Beklenmedik bir heyecanla Jace kendini Dane'in kollarına, Jane'se Serenity'nin kollarına attı. Küçük kız büyükannesine annesinden daha güzel olduğunu söylerken Jace Dane'e kılıç kullanmayı bilip bilmediğini soruyordu. Symon yeniden ortama katılırken az önce Jace'le olan dokunulmazlık tartışmasının uzamadığı için memundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampireDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...