Ertesi gün Aera birkaç kez José'nin odasına gitti ancak bulduğu ilgisizlikle hüsrana uğradı. Yeni odasında kara kara düşünürken aklına gelen fikirle doğruldu. Belki de bedenini kullanabilirdi. José onu istemediğini söylüyor olsa bile bedeninin öyle demeyeceğini biliyordu.
Kolay çıkabilen geceliklerinden birini giydikten sonra başka hiçbir şey giymeden odasından çıktı. Çıplak ayakları soğuk beton yüzünden büzüşmüştü. Adımlarını hızlandırdı, merdivenlere geldiğinde bile kimseye yakalanmamıştı.
Koşar adımlarla basamakları çıkarken bir yandan da gören biri var mı yok mu diye bakıyordu. Saraya geldiğinde öğrendiği şeylerden biri de bir hanımın ortada geceliğiyle dolaşmaması gerektiğiydi.
O tanıdık ağır kapının önüne geldiğinde nefes nefese durdu. Ayak parmakları buz kesmişti resmen. Dudaklarını ısırarak o cesaretin gelmesini bekledi. Ama bütün gün José'nin kötü bakışlarına maruz kaldıktan sonra biraz çekiniyordu doğrusu. Tamam, biraz fazla çekiniyordu.
Denemesi gerektiğini düşünerek sırtını dikleştirdi. Yumruk yaptığı eliyle birkaç kez vurduktan sonra sanki ateşe dokunmuş gibi bir adım geri gitti. Şimdiden pişman olmuştu. José'nin ona bağırıp çağırmamasını umdu. Ayrıca bu kapı çalmak ne kadar sıkıcı ve samimiyetsiz bir şeydi! Yüzünü buruşturdu. Eskiden pat diye odaya dalardı ve José her seferinde onu azarlardı. Kendi yöntemleriyle tabii.
İçerden ses gelmeyince kapıyı araladı. José masasında çalışıyordu. Tereddüt etse de en sonunda küçük adımlarla içeri girdi.
José önce davranarak, "Sana gir dedim mi?" diye mırıldandı. Ah ilk saniyeden her şeyi batırmıştı işte. Dudaklarını ısırarak kapıyı ardından kapatıp kilitledi. José'nin bakışları kilit sesini duyunca hızla Aera'ya döndü.
Aera önce bir süre arkası dönük şekilde bekledi. Nefesini toparlamaya çalışıyordu. Tek yapması gereken elbisesini indirmekti. Peki ya José onu kabul etmezse? Gözünde iyice aşağılık biri olacaktı. Ama kabul ederse de her şey birkaç gün öncesine geri dönecek ve eski mutlu hayatlarına devam edeceklerdi. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından kararını verdi.
Dudaklarını ısırarak önüne döndü ve ellerini birbirine dolayarak odanın içine doğru minik adımlarla yürümeye başladı. Bacakları titriyordu ve geceliği anca dizlerine kadar geliyordu. José'nin titrediğini görmemesini diledi ama mümkün değildi.
"Meşgul müydün?" derkende sesi titremişti. "Üz-üzgünüm. Cevap gelmeyince bir anda girdim."
"İyi. O zaman çık dışarı. Meşgulüm." José'nin sesi boğuk çıkıyordu ve yeniden parşömenler arasına gömülmüştü. Aera'nın alnı kırıştı.
"Yardım edebilirim," diye atıldı ancak José bir elini dur dercesine kaldırdı.
"Gerek yok. Çıkman yeterli. Dikkatimi dağıtıyorsun."
İşte! Bir şans. Dikkatini dağıtıyor olması iyiydi. Şimdiden ilgisini çekebildiğine göre birazdan işler daha da iyiye gidecekti. Bu dahice plan için kendisini kutladı.
"José..." diye fısıldadı en çekici ses tonuyla. "Bana bakar mısın?" Kralın onu umursamadan işine devam ettiğini görünce artık daha cesur olan adımlarıyla masaya ilerledi. Masanın köşesinde boş bulduğu bir yere oturarak adamın parşömen tutan ellerinden birini kavradı. "Bana bakar mısın?" diye sordu tekrar. José sanki zorlanıyormuş gibi gözlerini ona çevirince morali bozulsa da gülümsedi. "Teşekkürler." Oturalı yalnızca bir dakika olmasına rağmen tekrar kalkarak elbisesinin askılarını çözdü. Kumaş yığını ayaklarının dibine hışırtılarla düşerken adamın vereceği tepkiyi nefesini tutarak bekledi.
![](https://img.wattpad.com/cover/14064446-288-k32734.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampiroDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...