Salon onlarca insan ve vampir tarafından doldurulurken hizmetçiler hâlâ koşuşturmaya devam ediyorlardı. Düzenli aralıklarla dizilmiş beyaz kolonlar yerden tavana uzanıyordu ve beyaz tüllerle süslenmişti. Salon o kadar büyüktü ki en az yirmi tane devasa kolon vardı. Kimin vampir kimin insan olduğu anlaşılmıyordu. Kadınlar kabarık, süslü elbiselerini ve en güzel takılarını kuşanırken erkekler oldukça pasaklı duruyordu. Çoğu pantolon ve gömlek giyerken asiller daha gösterişli kıyafetler giymişti.
Duvara dayatılan masalar kan dolu bardaklarla doluydu. Salonun öteki tarafında da insanlar için yemek ve şaraplarla donatılmış masalar vardı.
Bir grup insan, gösterişli tahtın birkaç metre yanında sakince müzik aletlerini tıngırdatıyordu. Ortada kocaman bir boşluk vardı ve dans pisti olarak ayrılmıştı.
William Jones, salona giren asillerin adını haykıran asker arkadaşına baktıktan sonra son kontroller için gezinmeye başladı. Ortalıkta koşturan hizmetçiler bir bir kenara çekilirken her şey tamamen hazırdı. Davetli herkes gelmişti. Gelemeyen uzak şehirlerdeki halk içinse her şehirde bir ziyafet düzenleniyordu.
Asker nihayet beklenenen ismi haykırdı. "Kral José ve-" durup bir saniyeliğine elindeki parşömene baktı. "Metresi." Kelimeden hoşnut olmamış olacakki kaşlarını çatarak William'a baktı. Ancak William Jones da bu durumdan hiç hoşnut değildi. İrileşen gözleriyle kapıya bakıyordu.
Salona gergin bir sessizlik çökerken José koluna tutunmuş Aera'yla göründü. Kırmızı elbisesi, beyaz tül şalıyla Aera mükemmel görünüyordu ama yüzündeki ezilmişlik ifadesi William'ın içini acıttı. Kadın başını eğmişti ve José'nin koluna tutunan elini sıkıyordu.
William ensesini kaşıyarak ikilinin tahta yürümesini izledi. José gösterişli tahtına otururken Aera tahtın yanına geçip ayakta beklemeye başladı. Ellerini önünde kavuşturmuştu ve başını kaldırmamakta ısrar ediyordu. José'nin tahtına rahatlıkla ikisi sığabilirlerdi ama kral asla ama asla tahtına kendinden başkasını oturtmazdı. Asker Jones seri ve sert adımlarla Aera'nın yanına geçti. Kadın, asker ve kral arasında duruyordu. William ellerini arkasında birleştirerek yan gözle kadına baktıysa da Aera başını kaldırmamakta inat ediyordu.
Fısıltılar dört bir yanı sararken sesler gittikçe yükseldi.
"Metresi miymiş?"
"Evleneceklerini sanıyordum."
Bu gibi onlarca söz duydu asker ve Aera'nın da duyduğuna emindi. Kadının yanakları elbisesiyle aynı rengi alırken José'nin gür sesi salonda yankılandı.
"Bu baloyu Aera adına veriyorum," dedi José sakince tahtında oturmaya devam ederek. "O, bundan sonra bana aittir." Sözlerini bitirse de hiç kimseden ses çıkmadığını fark eden adam zoraki birkaç kelime daha söyledi. "Eğlenceler üç gün sürecek."
Büyülü haberin ardından balo salonunda bir alkış tufanı koptu. Üç gün eğlence demek, üç gün boyunca beleş yemek, şarap ve kadın demekti. José halkının zevklerini iyi biliyordu.
Aera içinse saniyeler geçtikçe daha da kötüye gidiyordu. Kendini kötü hissediyordu. Terliyor, daralıyor ama bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Biri koluna dokununca sıçrayarak o tarafa döndü. William Jones'un sıcak gözleri endişeliydi. "Bir sorun mu var?" dedi asker sessizce. Aera kolunu çekerek hızla kafasını iki yana salladı.
"Hayır, hayır." Aklına gelen düşünceyle gözleri irileşti. "Acaba dolunayın ne zaman olduğunu biliyor musun?"
Gözlerini yüksek masaların etrafında ayakta duran insan-vampir topluluğa çevirdi. Küçük gruplar hâlinde etrafa dağılmışlardı. William aklından yaptığı küçük bir hesaplamanın ardından, "Sanırım bugün dolunay," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aera
VampirosDünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller...