Bölüm 42: Çin'in Evi

134 16 4
                                    

  Çin yerde oturmuş, ne az önce olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da hızlı adımlarla uzaklaşan Türkiye'ye bakıyordu. Bir anda bu olup bitene bir anlam veremedi. Türkiye'nin ne dediğini bile hatırlamıyordu... Ya da hatırlamak işine gelmiyordu?  Onlar gidince gözlerinj evin yanındaki yaşlı, zayıf ve her an düşecek gibi olan ağaca çevirdi. Hiçbir zaman o ağacı sevmemişti. O ağaç zayıf ve yaşlıydı. Onu hiçbir zaman kendisine yakıştırmamıştı. Belki de daha küçük bir çocukken o ağacı hep aşağıladığı, umursamadığı için o küçük ve dinç fidan, yaşlı ve zayıf bir ağaca dönüşüvermişti. Bunu bilmiyordu. Gözlerini ağacın çevresinde biraz daha gezdirirken balkondan biraz çekinerek kendisine bakan Kuzey Kore ve Güney Kore'yi farketti. Güney Kore, Çin'in kendilerini fark ettiğini görünce yavaşça Kuzey Kore'nin arkasına saklandı. Diğer ülkelerin yanında Çin'den korkmuyorlardı. Ancak Çin ile teklerse, kendilerini Çin ne derse onu yapmak zorunda gibi hissediyorlardı. Yoksa Çin, onlara ağır cezalar verirdi. Kuzey Kore,  arkasına saklanan Güney Kore'yi korumak istermiş gibi tutarken bir yandan da içinde hafif bir korkuyla Çin'e bakıyordu. Konuşması gerektiğini biliyordu... Fakat ne konuşacağını bilmiyordu.

  Çin bir süre daha onları seyretti. Onların kendisinden korkmalarını büyük bir zayıflık olarak görüyor ve kendinden zayıf olanlara her istediğini yaptırabileceğini düşünüyordu. Küçümser bir şekilde güldü. Ardından ikisini de korkutmak için sertçe bağırdı.

Çin: İçeri girin! Hâlâ orada ne bekliyorsunuz!

  Kuzey Kore, Çin'in bağırması üzerine irkildi. Güney Kore ise korkudan titriyordu. Kuzey Kore, Çin'i daha fazla kızdırmamak için Güney Kore'yi de alıp yavaşça içeri girdiler.

  Çin ise tekrar küçümser bir şekilde güldü. Onların kendisinden çok zayıf olması hoşuna gidiyordu. Onlara her istediğini yaptırabilirdi. Hem burada başka ülkeler de olmadığı için sadece kendi sözü geçerdi.

Kuzey Kore ve Güney Kore

  Kuzey Kore, Güney Kore'yi yavaşça yatağa oturttu. Ardından balkon kapısının kapattı. Yavaşça Güney Kore'nin yanına oturdu. Güney Kore şoka girmiş gibi dehşet dolu gözlerle yere bakıyordu. Hiç kımıldamıyordu. Zaten beyaz olan yüzü, korkudan iyice bembeyaz olmuştu. Kuzey Kore, yavaşça Güney Kore'nin omzuna elini koydu. Güney Kore bir an irkildi. Bunun üzerine Kuzey Kore, Güney Kore'yi biraz sakinleştirmeye çalıştı.

Kuzey Kore: Tamam... Artık korkmana gerek yok, canım.

Güney Kore: Buradan gitmeliyiz!

Kuzey Kore: Tamam. Gideceğiz.

Güney Kore: Hemen gitmeliyiz!

  Bunun üzerine Kuzey Kore biraz kısık bir sesle;

Kuzey Kore: Canım, şu anda bu mümkün değil. Çin bizi yakalarsa ceza verir.

Güney Kore: Gitmeliyiz!.. Gitmeliyiz!.. Gitmeliyiz!.. Gitmeliyiz!..

  Güney Kore iyice şoka girmişti. Sadece "gitmeliyiz" diye tekrar ediyor ve salanıyordu. Gözlerini tekrar yere çevirdi. Yine dehşet doluydu.

Kuzey Kore: Güney Kore... Güney Kore!

  Kuzey Kore paniklemişti. Güney Kore'yi sertçe sarsmasına rağmen Güney Kore, ona yanıt vermiyordu. Şimdi gerçekten şoka girmiş gibiydi.

  O anda alt kattan sert bir kapı kapanma sesi geldi. Ses tüm klübenjn içinde yankılandı. Yankılandığı her saniye bir uyarı alarmı gibi kulakları tırmanıyordu. Bu sesle beraber Kuzey Kore de Güney Kore'de irkildi. Güney Kore, Kuzey Kore'ye döndü. Hâlâ şokun etkisindeydi.

Güney Kore: Geldi!..

  Güney Kore zamanında Çin'den ceza aldığı için Çin'den korkuyordu. Ancak Kuzey Kore, Çin'den hiç ceza almamıştı.

Kuzey Kore: Burada bekle... Geliyorum.

  Kuzey Kore yavaşça yataktan kalktı ve adımlarına dikkat ederek kapıya kadar gitti. Kapıyı yavaşça araladı ve alt kattaki Çin'ı gördü. Çin ışıkla yarışa girmiş gibi hızlı bir şekilde evde dolanıp duruyordu. Bir yandan da bağırıyordu.

Çin: Neymiş efendim, Doğu Türkistan'a bir daha asla yaklasmayacakmışım! Neymiş efendim, yoksa sorun çıkarmış! Tabi canım, tabi!

  Kuzey Kore dışarıda yaşanan olayı bilmiyordu. Bu nedenle de Çin'in ne demek istediğini anlamıyordu. Sadece kapının aralığından öylece Çin'i seyrediyordu.

  Çin bir süre daha sinirli bir şekilde evin içinde dolaşmaya devam etti. Kuzey Kore de onu seyretmeye devam ediyordu. En sonunda Çin yorulmuş olacak ki koltuğa oturdu. Ama söylenmeye devam ediyordu. Kuzey Kore de dikkatle onu seyrediyor ve ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. Birden bir ses duydu.

Çin: Kuzey Kore!

  Kuzey Kore irkildi. Çin gözlerini ona çevirmişti. Gözlerinden okunan sinir bir an önce aşağı gelmesi gerektiğini, daha fazla bekleyemeyeceğini anlatmaya yetmişti.

Kuzey Kore: G-ge-geliyorum!

  Kuzey Kore hem irkilmenin etkisiyle, hem de Çin'in şu an sinirli olmasının verdiği his titreyerek merdivenleri indi.

Kuzey Kore: Bu-buyur, ağabey.

Çin: Bir daha bu bölgeye yabancı birinin girmesine izin vermeyeceksin. Güvenlik kontrolünü sağla. Ayrıca senden bir isteğim daha var.

Kuzey Kore: Nedir?



Countryhumans 2020 ^~^ {2021}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin