Azerbaycan: Seni çok seviyorum! Sana çok iyi bakacağım!
Azerbaycan kollarında tutmaya çalıştığı kendisinden daha büyük olan oyuncak ayı ya sarılıyordu. Sonunda o çok istediği o oyuncağa ulaşabilmişti. Sevinçle ona sarılıyordu. Sonunda onu aldırabilmişti. Aslında bakarsak, bu biraz da Azerbaycan'ın ortamın gerginliğinden olan kârıydı. Belki her zamanki -normal sözcüğünden pek hoşlanmıyorum- hayatlarında bu oyuncağı istese ya geçiştirecek, ya da almayacaklardı. Bu nedenle bir isteği varsa, onu ne zaman dile getirmesi gerektiğini iyi biliyordu. Şimdi ise zekâsıyla gurur duymak ve bu zekânın ödülüne sarılmak en doğal hakkıydı.
Türkiye kardeşinin mutluluğunu seyrediyordu. Kardeşi oyuncak ayı ile konuşuyor, ona kendince sözler veriyordu. Arabada dediği gibi oyuncak ayının burnuna olan takıntısı bir anda oluşuvermişti. Sık sık oyuncağın kırmızı burnunu o küçük, yumuk yumuk elleri ile sıkmaya çalışıyordu. Bütün sevinci gerçekten masumiyet ve sıcacık, tatlı bir his doluydu. Yüreğinde kötü düşünce yoktu. Çocukça oyuncağı ile sohbet ediyordu. Aslında gerçekte oyuncaktan cevap almasa bile Türkiye, Azerbaycan'ın oyuncağı ile yüreğinden konuştuğunuz farkındaydı (Güneşi Uyandıralım'dan eşinlenmiştir.).
Türkiye kardeşinin sevinçli ve sakin oyununa dalmıştı. Derin düşüncelerle, içinde sıcak bir duygu ile onu seyrediyordu ki... Bir anda omzuna dokunan el ile irkildi. Bütün derin düşünceleri yokoldu. Yavaşça arkasını döndü ve yanındaki ülkeye bakakaldı. O daha ne olduğuhu anlamamışken yanındaki ülke kulağına eğilip kısık bir sesle şunları söyledi;
Japonya: Ben bir yere uğrayıp hemen döneceğim. Siz arabaya gidin, beni bekleyin.
Türkiye onaylar anlamda başını salladı. Ardından Azerbaycan'a dönüp artık gitmeleri gerektiğini söyledi.
Türkiye: Haydi bakalım, Azerbaycan! Gitme vakti!
Azerbaycan: Ama ayıcık da bizimle gelecek!
Türkiye: Elbette...O artık senin.
Azerbaycan: Ama eve gidince hemen Doğu Türkistan ablama söyleyeyim, ayıcığa kazak ve de atkı örsün.
Türkiye: Tamam, eve gidince Doğu Türkistan'a söylersin... Fakat şimdi gitmeliyiz.
Azerbaycan: Ama ayıcık dışarıda üşürse ne olacak?
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
Japonya mağazadan çıktı ve tabanı buz tutmuş sokaklarda yürümeye başladı. Sokağın iki yanında kar birikintileri oluşmuştu. Bazı dükkanlar kardan korunmak için çeşitli yöntemlere başvururken, bazı dükkanlar ise kışın gelişini umursamamış, önlem almamıştı.
Japonya gözlerini mağazaların, dükkanların adında gezdirerek aradığı yeri bulmaya çalışıyordu. Biraz daha aradı. Onca dükkan, kırtasiye, mağaza, market... Bu kadar yerin içinde aklı biraz karışmış olsa da dikkati sayesinde orada, köşede duran aradığı yeri bulabilmişti. Yüzünde bir tebessüm ile içeri girdi.
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
Yaklaşık 15 dakika sonra Japonya girdiği yerden çıktı ve tabanı buz tutmuş soğuk sokaklarda yürümeye başladı. Sanki bu 15 dakika içinde hava daha da bir soğumuş gibiydi. Yavaşça arabanın kapısını açtı. Arabaya girip bir an önce isinmabilmeyi düşünüyordu. Ancak 15 dakika önce kendisini arabada beklemesini istediği o iki kişi ortalarda yoktu; Türkiye ve Azerbaycan. Nereye gitmiş olabilirlerdi ki? Onları sadece 15 dakika yanlız bırakmıştı. Derken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans 2020 ^~^ {2021}
PertualanganRusya: Ne yapabiliriz? Azerbaycan: Şehri terk edebiliriz¡ □■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■ Rusya: Gördün mü, Çin? Türkiye bizi affetmedi. E, haklı da tabi. Ben olsam, kendimi affetmezdim. Hem seni de affetmezdim. Seni hiç affetmezdim¡ Türkiye'yi de...