37 mi 38 mi bilmiyorum

134 14 16
                                    

BU BÖLÜM KESİNLİKLE BERBAT OLDU. TABLETIN DİLİNİ AZERBAYCANCA'YA ÇEVİRDİM. WATTPAD İSE YARI AZERBAYCANCA, YARI İNGİLİZCE. BU NEDENLE BU BÖLÜM 37 Mİ 38 Mİ BİLMİYORUM AMA YİNE OLMADI ÇÜNKÜ GERÇEKTEN BOŞ GEÇTİ.

  Saray gibi bir evdi. Kocamandı... Aslında saray bile diyebiliriz. Saraydı yani sray! Kocaman gri bir saray!

   Azerbaycan bunalmış bir ses tonuyla;

Azerbaycan: Japonya ağabey... Tamam anladık saraymış!

Japonya: Ah, afedersin! Tamam, burayı geçiyorum.

Neyse... Evin bir sürü odası vardı, ama çoğunun sahibi yoktu ve kullanılmazdı. Ev genelde ışık görmeyen, karanlık bir yerdi. Çünkü kapkalın perdeleri hep kapalıydı. Evin bahçesi sadece betondan ibaretti.Gri... beton... Bu saray gibi evin çevresi de tellerle çevriliydi. Uzun tellerle... Teller bahçenin hemen sonundan bütün evi satıyordu. Gri  renkli ev bu tellerin içinde bir hapisane gibi duruyordu. İşte Çin böyle bir evde doğmuştu.

  Çin'in annesi Jin Hanedanlığı çok disiplinli bir kadındı. Disiplinliydi, dakikti, ağır kuralları ve cezaları vardı, hiç gülmezdi. Hatta o kadını gördüğümde yolumu değiştiridim.

  Azerbaycan kıkırdadı.

  Çin daha yürümeyi öğrenmeden annesinin isteğiyle bir kemer takıyordu. Bu kemer onun dik durmasını sağlıyordu. Bu şekilde hep dik yürüyecekti. Daha 3 yaşındayken annesinin disiplinli derslerine uyardı. Eğer uymazsa o gün yemek yiyemezdi, mola bile veremezdi. Bazen Jin Hanedanlığı'nın daha ağır cezaları da olurdu ama neyse... Aynı durum sofra için de geçerliydi. Ola ki Çin yemeğe 1 dakika geç kalmış olsa o gün hiçbir şekilde yemek yiyemezdi. Fakat yemek yiyememesi günlük programının aksamasına sebep olmazdı. Aksine program daha da yoğunlaştırılırdı.

  Çin 7 yaşındayken kardeşi Tayvan doğmuştu. O da annesinin disiplini ile karşı karşıyaydı. Çin'in günlük programı daha ağırdı ama Tayvan küçük olduğu için onun programı henüz bu kadar ağır değildi.

  Çin artık bu programa alışmıştı. Disiplin, kurallar artık onu eskisi kadar yormuyordu.

Azerbaycan: Ben hayatta öyle bir disipline dayanamam, hemen dersten kaçardım.

  Bir gün nasıl olduysa Çin dersi umursamadı ve Tayvan ile vakit geçirmek için o günkü programını aksattı. O gün Tayvan ile vakit geçirdi ve insanlarla vakit geçirmenin gerçek tadını ilk kez o an aldı. Artık annesinden gizli olduğunu düşünerek Tayvan ile vakit e geçiriyordu.

  Bir gün yine Çin, Tayvan'layken annesi Çin'in derslerini kontrol etmek için odasına gitti. Kapıyı çaldı ama kapı açılmadı. Bir kez daha kapıyı çaldı ama kapı açılmadı. En son;

Jin Hanedanlığı; Çin! Kapıyı aç, yoksa içeri giriyorum!

  Ses gelmeyince Jin Hanedanlığı sınırlı bir şekilde odanın kapısını açtı. Açarken içinden Çin'e ne ceza vereceğini düşünüyordu. Kapı hızla açıldı ve aynı şiddetle duvara çarpıp titredi. Jin Hanedanlığı gözleriyle odada Çin'i aradı fakat... Çin odada değildi. Kadın sinirden deliye döndü. Hızla odadan çıktı. Bir yandan da bağırıyordu.

Jin Hanedanlığı: Çin! Nerdesin?! Sen beni mi kandırıyorsun?! Programı niçin aksattın?!

  Çin, annesinin bu sinirli seslerini duyunca telaşla ayağa kalktı. Panikle saklanacak bir yer ararken Jin Hanedanlığı'nın gür ve bir o kadar sinirli bir ses tonuyla;

Countryhumans 2020 ^~^ {2021}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin