D. Türkistan, Kuzey Kore, Güney Kore

973 81 73
                                    

Kuzey Kore, Güney Kore ve Doğu Türkistan sessizce  arabanın içerisinde bekliyordu. Bu sessizliği Kuzey Kore bozdu.

Kuzey Kore: Off... Hepsinin benim suçum olduğu için üzgünüm.

Doğu Türkistan: Senin suçun değil. Sis olacağını bilemezdin.

Güney Kore: Tahmin edemez miydi ki? Havalar kötü diyorlar¡

Doğu Türkistan: Güney Kore lütfen... O zaten bunalmış bir durumda...

Güney Kore: Ah, hepsi onun suçu¡

Doğu Türkistan: Hayır, lütfen anlayışlı olur musun?

Güney Kore sessizce önüne döndü ve telefonunu çıkarıp bir numara yazmaya başladı. Kimse ona ne yaptığını soracak hâle değildi.

Doğu Türkistan: Kuzey Kore... Kuzey Kore...

  Kuzey Kore moral sizce önünü döndü ve boş gözlerle Doğu Türkistan'a baktı. Doğu Türkistan elini, Kuzey Kore'nin omuzuna koydu.

Doğu Türkistan: İyi misin?

Kuzey Kore: Evet.

Ben: Yalancı bunu söylerken bile sesin kötü geliyor!

  Kuzey Kore ve Doğu Türkistan irkilerek arkalarını döndü.

Doğu Türkistan: Senin burada ne işin var?

Ben: Bu dünyayı ben kurdum!

Doğu Türkistan: Seni burada beklemiyorduk.

Ben: Japonya, Pakistan ve Azerbaycan da aynısını söylemişti.

Doğu Türkistan: Nasıl?

Ben: Hey, Kuzey Kore niçin üzgünsün?

Kuzey Kore: Bütün bu olanlar benim suçum...

  Kuzey Kore, üzüntüden dolmuş gözlerini Güney Kore'ye çevirdi.

Kuzey Kore sessizce: Onu hiçbir zaman memnun edemeyeceğim mi? Bunlar istemeden oluyor ama hep hata yapıyorum. Bu tamamen benim hatam.

Ben: Sorun bu mu?

Kuzey Kore: Çok üzgünüm. Onu memnun etmeye çalışıyorum ama olmuyor.

  Ben hemen Güney Kore'nin elindeki telefonu çekip aldım.

Ben: Güney Kore, biraz şu çocuğu dinler misin Allah aşkına? Bak ne diyor!

  Güney Kore isteksizce arkasını döndü.

Güney Kore: Kuzey Kore, seni dinliyorum. Haydi, hemen ne söyleyeceksen söyle¡

Kuzey Kore: Hayır, ne söyleyeceğim?

Güney Kore: Ne söyleyeceksin? Ben de sana onu soruyorum ya¡

Kuzey Kore: Hayır, sorun yok.

Güney Kore: Peki... telefonumu alabilir miyim?

  Kuzey Kore sessizce yüzünü cama çevirdi. Doğu Türkistan ve ben ne olduğunu anlamamıştık.

Güney Kore: Telefonumu verir misin?

  Bu kadar olay umrunda bile olmayan Güney Kore hâlâ telefonunu istiyordu.

Ben: Ay, alabilirsin. Şu çocuk bile telefonun kadar umrunda değil ya!

  Güney Kore sessiz ve yine umursamaz bir tavırla önüne döndü.

Doğu Türkistan: Kuzey Kore?

Kuzey Kore: Ben üzgünüm sizi yüzüstü bıraktım.

Doğu Türkistan: Bu kadar pişmanlık doğru değil.

Kuzey Kore: Eh... evet... ama...

  Kuzey Kore sonunda bize döndü,.

Kuzey Kore: Hepsi benim hatam¡

Ben: Ya bu kelimeyi beynine mi kağıdın evladım? Resmen kesin hatalıyım, der gibisin!

Kuzey Kore: Üzgünüm.

Ben söyleyecektim, Doğu Türkistan benim yerine söyledi.

Doğu Türkistan: Kuzey Kore... bu şekilde kendinden pişmanlık duymamalısın.

Ben: Aklımı okudun!

Doğu Türkistan: Gerçekten mi?

Ben: Evet. Demek ki ikimiz de bu çocuğun sürekli kendini suçladığını düşünüyoruz.

Doğu Türkistan: Evet.

  O sırada Güney Kore sanırım biri ile konuşuyordu.

Güney Kore: Sanırım... evet... Kuzey Kore yüzünden yolda kaldık¡.. Baskı falan yapmıyorum, bu onun suçu¡.. Güle güle¡

Ben: Sen kiminle konuşuyordun?

Güney Kore: Bir arkadaşım ile konuşuyordum.

Güney Kore başını arabanın camına yasladı. Arabanın içi uzun bir sessizliğe büründü.


Countryhumans 2020 ^~^ {2021}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin