Azerbaycan neşeyle yeşillikler arasında koşturuyordu. Sonunda memleketlerine, Bozkır'a geri dönmüşlerdi. Artık bitkin düşene kadar koşturacaktı. Yanında ağaç dallarından yaptığı oyuncak da vardı. Onun Gök'de özgürce uçtuğunu hayal ediyor ve daha da hızlı uçması için bütün enerjisi ile koşturuyordu. Gözünü oyuncağından ayırmıyor ve hayalinde onun nasıl uçtuğunu seyrediyordu. Gök'de, küçükken babasının anlattığı masallardaki karakterler gibi uçuyordu. Ah! Hayalleri ne kadar da güzeldi. Onun dünyasını süslüyordu.
Bir süre sonra fazla koşturmaktan başının dönmeye başladığını hissetti. Gök'deki hızlı hareket onun başını döndürmüştü. Oyuncağı uçmayı bırakıp yere inmesin diye kalan enerjisiyle koşmaya devam etmek istedi ancak başdönmesine engel olamadı. Bitkinlikle yere düştü. Yeşilliğin üzerinde yatarken nefes almaya çalışıyordu. Nefes almak ona o kadar zor geliyordu ki... Belki de biraz burada kalıp dinlenmeliydi? Belki de oyuncağı da o kadar uçaktan yorulmuş ve dinlenmeye ihtiyaç duymuştu. Çevresine bakındı. Yeşillik, güneş, Gök, bir de oyuncağı. Gözleri bir başkasını göremiyordu. Bu sessiz ortam Azerbaycan'a güzel bir uyku ortamı sunuyordu. Belki de biraz dinlenmekte zarar gelmezdi. Enerjisini tekrar topladığı zaman ablalarının yanına geri dönebilirdi?
Gözlerini kapattı ve uykuyu beklemeye başladı. Ancak kısa bir süre sonra bir ses duymasıyla hızla gözlerini açması bir oldu. Karşısındaki bir...
Azerbaycan: Sincap!
Muhtemelen hayatında ilk kez bir insan gören sincap, şaşkın şaşkın Azerbaycan'a bakarken Azerbaycan da ayağa kalkmaya çalışıyordu. Ancak başdönmesi, onu her seferinde uyuması için yere itiyordu. Azerbaycan ayağa kalkmakta kararlıydı ama başdönmesi de fikrini değiştirecek gibi durmuyordu. Azerbaycan uyuyana dek başında bekleyecek, uyuduğundan emin olduğunda ise kaybolup gidecekti.
Azerbaycan, sincabın iri siyah gözlerine baktı. Ne kadar da sevimli görünüyordu! Onu mutlaka yakalamalı ve sevmeliydi. Bu kararlılıkla ayağa kalkmayı bir kez daha denedi. Artık başdönmesinin direnmeleri de umrunda değildi. Tek umrunda olan o sincaptı. O sincabı yakalamak...
Azerbaycan, sincaba doğru koşmaya başladı. O sincabı yakalayacak ve onunla ilgilenecekti. Onu çok sevecekti. Fakat bir sorun vardı. Sincap bunu pek istemiyor gibi duruyordu. Azerbaycan'ın kendisine doğru geldiğini görünce ormanın derinliklerine kaçmaya başlamıştı. Azerbaycan da onunla beraber ormana girdi. O sincabı yakalamakta kararlıydı.
💙❤💚
Azerbaycan çok uzun süredir ormanda o sincabı arıyordu. Artık güneş batmaya başlamış, hava da soğumuştu. Onun tekrar ıssız, sessiz bir ortamın içine girdiğini farkeden başdönmesi de geri gelmiş, onu uyuması için zorluyordu. Artık ynında ne sincap, ne de Kakao Ağacı vardı. Bir tek baş dönmesi, rüzgâr uğultusu, yeşillikler, Gök. Terkar baş başa kalmışlardı. Yine huzurlu, uykuya iten bir sessizlik çöktü. Yine Başdönmesi onu uyuması için zorluyor, o ise direniyordu.
Ormanın içinde zar zor ilerlerken ablalarını ve diğer ülkeleri düşünüyordu. Acaba şimdiye kadar onun yokluğunu farketmişler miydi? Acaba onu aramak için yola çıkmışlar mıydı? O bunları düşünürken bir anda midesinden yukarıya doğru hızla gelen bir sıcaklık hissetti. Bu sıcaklık, geçtiği yeri yakıyordu. Hatta geçerken boğazını eriştiğini sanmıştı. Sıcaklık ağzına geldiğinde ise dayanamadı ve koşarak bir ağacın köşesine gitti.
Önce baş dönmesi, şimdi de bu... Sanki bütün vücudu dinlenmesi için onu zorluyordu.
💙❤💚
Artık karanlık çökmüş, güneş tamamen kaybolmuştu. Hava giderek soğuyor, rüzgâr daha sert esiyordu. Ormana bir sessizlik çökmüştü. Ne bir ışık görünüyor, ne de bir ses duyuluyordu. Her yer zifiri karanlıktı ve gece yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyordu.
Azerbaycan karanlık, soğuk ve ıssız olan bu ormanda yürümeye çalışıyordu. Her bastığı adımda çıkan kurumuş yaprak sesleri ilginç bir şekilde ona varlığını hissettiriyor ve güven veriyordu. Başdönmesi o kadar çok artmıştı ki artık boynu, başını taşıyamıyor ve yükünü imza bırakmaya çalışıyordu. Mide bulantısı geçen her saniye daha fazla artıyor, içindeki yangın daha hararetli bir şekilde yanıyordu. Uyku da kendini göstermeye başlamıştı. Azerbaycan ne kadar dirense de, vücudu bir an önce dinlenmek ve bu ağır yüklerden kurtulmak istiyordu.
Bir şekilde, bir an önce ablalarını bulmalıydı. Çünkü geceyi ormanda geçirmesi mümkün değildi. Ağabeyi Kazakistan'ın anlattıklarına göre geceleri ormanda çok tehlikeli hayvanlar dolaşır, yanlız başına olan insanları yakalar ve onlara zarar verirlerdi.
Hatta Kazakistan seyahatten dönerken diğerlerine yetişemeyip geç kaldıklarını, sinra da yolu karıştırıp bir ormana girdiklerini, yanında Türkiye ve Sibirya'nın da olduğunu, öğleden sonra olmasına rağmen vahşi hayvan gördüklerini, gece olunca bu hayvanların evlerinden çıkıp daha fazla gezdiklerini anlatmıştı. Neyseki onlar bir şekilde yollarını bulup, kaybolduklarını farkettirmeden obaya dönebilmişlerdi. Kazakistan uzaktaki kayaların arasında dolaşan bir yılan gördüklerini söylemişti. Yılanlar kayaların arasında, ağaçta, sık çalılarda ya da çok fazla ot, yaprak olan yerlerde dolaşırlardı.
Yaprak olan yerlerde...
Azerbaycan'ın şu an yürüdüğü yerde birçok ağaca yetecek kadar yaprak vardı. Her seferinde yaprakların çıtırtısını duyabiliyordu. Acaba yılan... Yakınlarda bir yerde olabilir miydi?
💙❤💚
Başdönmesi giderek baş ağrısına dönüşüyordu. Mide bulantısı çok artmıştı ve bu da bütün vücudunu lav gibi yakıyordu. Gözlerinin önüne televizyon karıncalanmasına benzer hareketli noktalar gelmeye başladı.
Gerisi karanlık...
???: Azerbaycan?!
BÖLÜM GEÇ GELME SEBEBİ ŞU SIRALAR YOĞUN OLMAM.
LÜTFEN FİLİSTİN İÇİN DUA EDİN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans 2020 ^~^ {2021}
AbenteuerRusya: Ne yapabiliriz? Azerbaycan: Şehri terk edebiliriz¡ □■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■□■ Rusya: Gördün mü, Çin? Türkiye bizi affetmedi. E, haklı da tabi. Ben olsam, kendimi affetmezdim. Hem seni de affetmezdim. Seni hiç affetmezdim¡ Türkiye'yi de...
