Bölüm 47: 2 Misafir

149 15 24
                                    

Geçen her saniye, her dakika Doğu Türkistan'ın umudunu biraz daha azaltıyordu. Tedirgin bir şekilde ayağa kalktı ki tam o anda omzunda soğuk bir el hissetmesiyle sertçe yere itilmesi bir oldu. Daha ne olduğunu anlayamamışken o soğuk elin sırtına büyük bir baskı yaptığını farketti. Yerden kalkmak için ne kadar çabalasa da üzerindeki baskı nedenliyle bunu yapamadı.

●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○

Tayvan bu konuşmanın uzamasından rahatsız olmaya başlamıştı. Hem Çin'in giderek korkutucu bir hâl alması, hem de aşağıda Doğu Türkistan'ın çok uzun süredir kendisini beklemesi onu iyice rahatsız etmişti. Artık bu konuşmayı sonlardırmak istiyordu. Tedirgin,kısık bir sesle araya girdi.

Tayvan: Peki ağabey... Sen nasıl istersen öyle olsun... Ben sadece bu yaptığından pişman olma diye gelmiştim... Ama sen eğer fikrini değiştirmeyeceksen sorun yok...

Çin, Tayvan'a son bir kez sertçe baktı. Bakışları Tayvan'a şimşek gibi çarptığında Tayvan bu bakışın altında nefret, kin ve kötü düşünceler sezdi. Bu onu daha da tedirgin etti. Bu son bakıştan pek umudu olmayan bir hâlde Çin'e bakarken Çin, bütün nefretini bir anda kusar gibi;

Çin: Artık intikamımı alacağım! Buna kimse engel olamaz!

Çin derin derin nefes alıp verirken, Tayvan sadece dehşet dolu gözlerle ona bakmak ile yetindi. Çin, Tayvan'ın bu dehşet dolu bakışlarını farkedince sinir bozucu bir şekilde güldü. Bu onun hoşuna gidiyordu... İnsanların kendisinden çekinmesi...

Tayvan artık bu korkunç konuşmayı bitirip kendini odadan dışarı atmak istiyordu. Şu evden bir ayrılsa çok rahatlayacaktı. Çekingen bir şekilde;

Tayvan: Pe-peki ağabey... Ben artık gideyim!

Çin hiç cevap vermedi. Ya da bunu onaylayan/ onaylamayan bir anlamda da bir işaret vermedi. Bunun üzerine Tayvan, arkasını döndü ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Zaten Çin'in bu cevapsız hâli onun için bir fırsattı, kaçmasını kolaylaştırırdı. Yavaşça kapıyı açtı ki...

Tayvan: Sen?!

Tayvan şaşkınlıkla birkaç adım geri çekildi. Onu burada beklemiyordu. Üstelik... üstelik...

Tayvan: Hayır!

Kapının önündeki genç ülke ruhsuzca Tayvan'a baktı. Bakışlarında... sanki "Çin" vardı. Çin gibi ruhsuz, duygusuz ve korkunç... Genç ülke Tayvan'a hiç aldırmadan bir asker edasıyla içeri girdi, Çin'in masasının karşısında durdu.

???: Efendim, bakın size kimi getirdim?

Genç ülke sinir bozucu bir şekilde güldü ve yanındaki bileğinden sıkı sıkı tuttuğu ülkeyi sertçe sarstı. Ardından Çin'e dönüp kan çanağına dönmüş gözlerini iyice dehşetle doldurarak;

???: Görevimi yerine (!) getirebilmiş miyim?

Çin, onu iyice karanlığa gömen koltuğundan doğruldu. Yavaşça ayağa kalktı ve masadan dolanarak genç ülkenin yanına gelirken;

Çin: Evet... Görevini gayet iyi yerine getirmişsin, tebrik ederim. Zaten bu görevi yanlış kişiye vermediğimden emindim.

Çin yavaşça eğildi ve Doğu Türkistan'ın çekmesinden tutup kendine çevirdi. Gözlerinin altı morarmış, gözleri kanlanmıştı. Yüzünde korkunç bir gülümseme vardı. Kendisine bakan ülkeye bakarken saydıkladı;

Countryhumans 2020 ^~^ {2021}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin