17. Bölüm •Demir Parmaklıklar

15K 477 73
                                    

17. Bölüm ❝Demir Parmaklıklar❞

Hiçtim. Kocaman bir hiç. Oradan oraya savruluyor, bedenim bir çift mavi göz arıyordu. O mavi gözlerin sahibine beni affet diye haykırmak, ona doya doya sarılmak, kokusunu içime çekmek istiyordum.

''Cihan?'' ucu bucağı olmayan bir ormandayım. Sesim ormanın dipsizliğinde yankılanıp kayboluyordu

''Cihan! Neredesin?''

''Cemre'' Cihan'ın sesini duyduğumda hızla arkamı döndüm. Ben beyazlar içinde bir elbise giymişken o siyahlara bürünmüştü. İki zıt kutup gibiydik

''Cihan özür dilerim. Lütfen beni dinle'' başını salladı

''Tamam. Anlat dinliyorum'' rahatladım

''Çiçek bana mesaj attı ve beni seninle tehdit etti. Eğer onunla konuşmaya gitmezsem tekrar senin karşına çıkacağını söyledi. Buna izin veremezdim Cihan. Yemin ediyorum sana zarar gelmesin diye gittim ben o kadının yanına'' Cihan yumuşamış bakışlarıyla yanıma gelip belimi kavradı

''Sana inanıyorum'' ellerimi göğsüne koydum. Üzerimde ki beyaz elbise onun üzerinde ki simsiyah takıma karışıyordu

''Cemre''

''Efendim?''

''Seni seviyorum'' kulaklarım duyduklarımı idrak edemezken yerin ayağımın altında sallandığını hissettim. Cihan beni seviyordu. Öyle demişti değil mi? Seni seviyorum demişti

''Bende'' dedim mutlulukla akan gözyaşlarımla birlikte. Bende ona aşıktım. Tüm kadınlardan nefret eden Cihan Ayvazoğlu'na aşıktım ben. Dudakları dudaklarımı örttüğünde kollarımı boynuna dolayıp öpüşüne karşılık verdim. İki zıt kutubun birleşmesini yaşıyorduk şu an. O siyahtı bense beyaz bizim birleşimimizde bir griydi. Birbirlerine aşık siyah ve beyaz.

Bir silah patlama sesi ikimizi ayırdı ve nefes nefese gözlerimi açtım. Terden kahverengi saçlarımın tutamları yüzüme yapışmıştı ve göğsüm hızla inip kalkıyordu

Neredeydim ben? Etrafımı inceledim. Dört tarafı da demir parmaklıklarla kaplı bir odacığa hapsolmuştum

Ben...

Sado?

Kahretsin!

Yataktan kalkıp parmaklıklara vurmaya başladım. Burası ahşap tahtalardan yapılmış küçük bir evdi ve evin en köşesine demir parmaklıklardan küçük bir odacık daha kurulmuştu ve ben içindeydim

''İmdat! Yardım edin! Kimse yok mu? Yardım edin lütfen!'' evin tahta kapısı açıldı ve içeriye Çağrı'nın kumar borcu olduğu o adam girdi. Sado!

''Uyuyan güzelimiz uyanmış demek ki''

''Ne istiyorsun benden? Bırak beni!'' ceketinin uçlarını sıyırıp ellerini kumaş pantolonun cebine koydu. Ceketini sıyırmasının nedeni belindeki silahı göstermek istemesiydi.

''Açık değil mi Cemre? Seni istiyorum'' yüzümü buruşturdum

''Evliyim ben! Bırak beni gideyim!'' cıkladı

''Bırakmam seni, bırakamam. Evli olmanda umurumda değil. O gün Çağrı piçi o borcu getirdiğinde tutuldum ben sana'' söylediği şeyler midemi bulandırıyordu. Cihan'dan başka kimse bana böyle sözler kuramazdı. Zira bu hoşuma gitmez, ancak midemi bulandırırdı

Nefret (Zoraki Evlilik) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin