10. Bölüm •Pazar

17K 480 183
                                    

10. Bölüm ❝Pazar❞

''Cemre kalk!'' Cihan'ın sesiyle güne gözlerimi açtım. Koltukta uyuya kaldığım için boynum feci halde ağrıyordu. 

''Günaydın. Hadi pazara gidelim'' dün gece ağlayarak uyuduğum için gözlerim şişmişti ve ağrıyordu

''Ne? Ne pazarı?''

''Mantar alacağız. Hadi kalk!'' deyip beni aniden elimden yakaladı ve koltukta doğrulttu.

''Bu kadar erken saatte gidilmez ki pazara. Kahvaltı yapalım öyle gideriz''

''Tamam'' deyip terasa çıktı. Bende banyoya gidip şişmiş gözlerime iyice su çarptım. Ardından mutfağa gidip yumurtalı ekmek yaparak sofrayı hazırladım

''Kahvaltı hazır!'' diye seslendim terastaki Cihan'a. Sesimi duyar duymaz terastan çıkıp kahvaltı sofrasına kuruldu. Sofrada ne var ne yok hepsini sildi süpürdü. Böyle giderse göbekli adamın teki olacaktı. Cihan'ı göbekli düşününce gülmeden edemedim

''Ne gülüyorsun?'' 

''Hiç''

''Söyle söyle''

''Önüne ne koysam silip süpürüyorsun. Böyle gidersen yakında göbekleneceksin'' Cihan'da güldü. Ne kadar güzel gülüyordu öyle...

''Valla bütün yemekleri çok güzel yapıyorsun. Bu güzel yemekleri yememek elde değil!'' yemeklerimi beğendiğini söylemesi çok hoşuma gitmişti.

''Afiyet olsun'' madem bugün Cihan iyi günündeydi biraz soru sorabilirdim ona

''En sevdiğin yemek ne?''

''Aslında pek yemek seçmem ne olsa yerim. Sen zaten çok güzel yapıyorsun yemekleri. Birde mantarı çok seviyorum''

''Peki hangi yemekleri sevmezsin?''

''Pırasayla taze fasulye sevmem'' başımı salladım

''Onları bende sevmiyorum zaten'' tekrar gülümsediğini gördüm. Gülüşüne ölürler be adam... Ne diyorum ben ya?

Kahvaltımız bittikten sonra Cihan'la hazırlanıp pazara gittik. Ben mantar dahi evin bazı eksiklerini alıyordum. O da parayı ödeyip poşetleri taşıyordu. Cihan'la vakit geçirmek çok güzeldi. Hele dün olanlardan sonra böyle kavgasız gürültüsüz bir gün geçirmeyi hiç beklemiyordum. Sonunda pazarda işimiz bitince Cihan arabayla beni eve bıraktı. Arka koltukta duran poşetlerin hepsini eve taşıyıp işe gitti. Çok kibardı bu adam ya...

Akşama doğru tavuklu mantar sote yanına da nohutlu pilav yapıp Cihan'ın gelmesini bekledim. İnşallah beğenirdi mantarı. Yaklaşık yarım saat sonra Cihan eve geldiğinde hemen onu karşılamaya geçtim

''Hoş geldin'' cevap vermeyip üst kata çıktı soğuk nevale! Cevap vermemesinin hoşnutsuzluğuyla mutfağa gidip Cihan duştan çıkana kadar sofrayı hazırladım. Cihan sofrayı görünce mavi gözleri yine ışıl ışıl parladı. Hayran olduğum mavi gözlerini inceledim uzunca bir süre. Acaba çocuğumuz olursa gözleri Cihan'ın ki gibi olur muydu?

Ne diyorum ben ya? Kendine gel Cemre!

Cihan tabak tabak mantar yemişti. Öyle ki bir tencereyi tek başına bitirmişti. Demek ki mantarımı beğenmişti. Cihan her akşam eve gelince sofrada ne var yoksa hepsini süpürüyordu. İşteyken bir şey yemiyor muydu acaba?

''İşte bir şey yemiyor musun?'' cevap vermeyip son lokmasını da yedi ve sofradan kalktı. Allah'ım ben bu adamı döverim! 

''Sana diyorum!'' yine cevap vermeyince sinirle yanına gidip merdivenlerde onu yakaladım

''Sana bir şey sorduğumda cevap ver!'' mavi gözleri nefretle dalgalandı

''Uzak dur benden kızım!'' deyip elini kolumdan kurtardı ve odasına gitti. Neden birden bire soğuklaşmıştı ki? Daha bu sabah aramız çok iyiydi...

Yine kendimi koltuğa bıraktım ve ağlamaya başladım. Hep böyle olacaktı sanırım. Aramız ne zaman iyi olsa ertesi gün kötü olacaktı. Bunu kendimi alıştırmam gerekiyordu. Cihan'dan uzak durmalıydım. Peki ya Cihan'dan uzak durmak istemeyen kalbime nasıl söz geçirecektim?

...

Sabah kendimi yatağımda buldum. Dün ağlaya ağlaya koltukta uyuyakalmıştım ama şimdi yatağımdaydım. Cihan beni yatağıma mı taşımıştı? Bu ihtimali düşününce kalbim sıcacık oldu. Kendi kendime yatağıma gidemeyeceğime göre beni Cihan taşımıştı. Evet kesinlikle Cihan taşımıştı!

İçime dolan mutlulukla mutfağa inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Cihan'ın çok sevdiği peynirli omletlerden üçer beşer yaptım ve sofranın ortasına koydum. Kahvaltı hazır olduğunda Cihan hala aşağıya inmemişti bu yüzden odasına çıkıp içeriye girdim. Cihan'ı yatakta uyuyor görmeyi beklerken dolabından kıyafetlerini alıp bavula koyduğunu gördüm.

''Cihan?'' ona seslenmemle hayran olduğum mavi gözlerini bana çevirdi

''Ne var?''

''Bir yere mi gidiyorsun?'' deyip bavulu işaret ettim

''Evet'' Kalbimin buz kestiğini hissettim. Nereye gidiyordu ki şimdi? Yoksa boşanacak mıydık? Bu ihtimali düşününce başımın döndüğünü hissettim. Cihan beni bırakıp nereye gidiyordu?

''Nereye gidiyorsun?'' diye sordum panikle. Bu paniğin sebebi neydi? Neden Cihan'ın beni bırakıp gitmesini istemiyordum?

''İş için Bolu'ya gidip geleceğiz. Evin dış çizimleri bana ait olduğu için benimde gitmem gerekiyor'' rahatlıkla nefes verdim. Sadece işi için gidiyordu. Beni bırakmıyordu...

''Kaç gün sürecek?''

''Bilmem. 3-4 güne gelirim herhalde'' başımı salladım

''Hemen mi gideceksin? Kahvaltı yapmayacak mısın? Peynirli omlet yapmıştım senin için'' Gözleri ışıldadı

''Peynirli omlet mi?'' 

''Evet'' elinde ki kıyafetleri bırakıp koşarak mutfağa indi. Bende ardından inip çoktan sofraya kurulmuş olan Cihan'ın karşısına oturup kahvaltımı yapmaya başladım. Cihan kahvaltısını bitirdiğinde yukardan bavulunu aldı

''Bir şey olursa hemen beni ara. İstiyorsan ben gelene kadar ablanda kal ama yok tek korkmam dersen beni evimizde bekle. Babamda zaten sık sık uğrar yanına'' az önce benim korkup korkmama mı mı dert etmişti o? Bal gibide etmişti! Gülümsedim

''Tamam'' bir müddet yüzüme baktıktan sonra bavulunu alıp arabasına bindi ve gözlerden kayboldu. Bende kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Cihan'ın varlığına o kadar çok alışmıştım ki çok sevdiğim evim boş geliyordu bana. Mutfağa gidip sofrayı topladım ve salona döndüm. Cihan giderken yanında bilgisayarını da götürdüğü için mecburen televizyonu açıp oradan bir kanal izlemeye başladım

...

Akşama doğru sıkıntıdan patlamak üzereydim. Aleyhime işleyen her dakika bana Cihan'ın yokluğunu hatırlatıyordu. Cihan'sız gerçekten evin bir anlamı yoktu. Galiba ben Cihan'a alışmıştım

Alışmış mıydım? 

Başımı hızla iki yana sallayıp mutfağa gittim. Tek kişi olduğum için akşam yemeği olarak bir şey yapmamıştım bu yüzden kendime bir tost yaptım ve mutfak masasına oturup tostumu yedim. Allah'ım gerçekten çok sıkılmıştım!

Cihan'la iletişimimiz yok denecek kadar azdı ama en azından yanımda duruyordu. Şimdiyse tek başıma kalmıştım. Keşke Cihan hiç gitmeseydi...

Yapacak bir işim kalmadığı için odama yatmaya çıktım. Yatakta bir o yana bir bu yana döndüm ama bir türlü uyuyamadım. Zihnim Cihan'la meşguldü. Cihan'ı düşündükçe havayla alakası olmaksızın bana bir sıcak basıyordu

Cihan'ı düşünmek neden üzerimde böyle bir etki bırakıyordu ki?

Nefret (Zoraki Evlilik) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin