Bölüm 3

5.1K 127 7
                                    

"Ben de ne abime ne de Berkay'a benzerim!"

Yarım saat geçmişti. Abim hâlâ içerideydi. Tam o sırada sedyeyle abim çıkarıldı. Hızla başına koştum. "Abi!" Dedim gözyaşlarımın arasında. Sedyeyle beraber ilerledim yoğun bakıma. Ama beni içeri almamışlardı. Doktor geldi ardımızdan. Hızla ona yöneldim. "Abim... Abim iyi mi?" Doktor avuç içlerini gösterdi bize, sakin olun der gibi. "Merak etmeyin. Abiniz gayet iyi. Ama çok zorlu bir ameliyat oldu. Kurşun kaburgasını çok az bir farkla sıyırmış. Abiniz şanslıymış. Eğer kurşun 1 milim bile oynasaydı kaburgası zarar görebilirdi. Abiniz şimdilik gözetim altında tutulacak. Geçmiş olsun." Diyerek yoğun bakıma girdi doktor. Derin bir nefes aldım. Öykü kollarıyla sardı bedenimi. "Abin iyi olacak dedim sana. Artık ağlama." Öykü söyleyene kadar ağladığımın farkında bile değildim. Gözyaşlarımı sildim elimin tersiyle. Gözlerimiz Kuzey ile kesişti. Bir şeyler mırıldandı kendi kendine. Aklıma takılan sorularla ona doğru ilerledim. "Sen kimsin? Abimle ne alakan var? Ortağız diyip geçiştirme. Sizin aranızda ortaklıktan fazla bir şey olduğunu biliyorum. O adamları sende tanıyorsun. Tahmin edebiliyorum. Siz ne ayaksınız abimle?" Ellerimi göğsümde birleştirdim. "Seni neden ilgilendiriyor?" Kaşlarımı çattım. "Konu benim abimle ilgili olduğu için olabilir mi seni sersem?" Bu sefer onun kaşları çatıldı. Bir şey demek için ağzını açtı ve geri kapattı. Ardından hastane çıkışına ilerledi. Gözlerimi devirdim. Bunları abimden de öğrenebilirdim.

"Berkay, ben kafeteryaya çıkıyorum. Haberin olsun. Bir gelişme olursa ara beni." Berkay kafasını sallayınca merdivenlere ilerledim. Kafeteryaya gelince bir çay alıp terasa çıktım. Çayımdan bir yudum aldım. Ama o kadar sıcaktı ki dilim yanmıştı. Sonrasında çayımı bitirip bardağı çöpe attım ve terastan dışarıyı izlemeye devam ettim. O sırada telefonum çaldı. "Eylül aşağıya gel. Abini odaya aldılar." Bir şey demeden hızla kapattım telefonu ve merdivenleri koşar adım inmeye başladım. Odanın önüne gelince hemen içeriye daldım. Abim hastane yatağında koluna bağlanmış bir serumla yatıyordu öylece. "Abi!" Diyerek yanına koştum ve sarıldım. Bir inleme yükseldi abimden. Hızla geri çekildim. "Özür dilerim." Dedim pişmanlıkla. Gülümsedi. "Kız yavaş, ölümden döndüm. Gel buraya sıpa seni!" Yüzümdeki kocaman sırıtmayla abime tekrardan; ama bu sefer yavaşça sarıldım.

"Abim, çok korkuttun bizi."

Saçlarımı okşadı. Dakikalarca öyle durduk. Aklıma gelen sorularla geri çekildim. "O adamlar kimdi? Seninle ne işleri var? Hemen cevap ver sorularıma!" Abimin bakışları Öykü ve Berkay'a döndü. "Burada ölü taklidi yapabiliyor muyum?" İkisi de dudaklarını büzerek kafalarını hayır anlamında salladı. Abimin bakışları bana döndü. "Vuruldum ben, dinlenmem gerek." Diyip kapattı gözlerini. "Siz bir işler çeviriyorsunuz. Kokusu çıkacak yakında." Diyip arkamdaki koltuğa oturdum.

Kapı açılıp kapandı. Kuzey gelmişti. Abim gözlerini açtı. Onlar Kuzey'le konuşurken telefonumu çıkardım. Berkay oturdu yanıma. Kafamı kolunun arasına sıkıştırdı. "Sıpa!" Dedi ve saçlarımı karıştırdı. "Berkay! Bırak beni gerizekalı." Gülerek kafamı serbest bıraktı. Kafamı tutarak gözlerimi kapattım. "Hissediyorum, sarsıntıyla hücrelerim sana lanet okuyarak kaçıyorlar." Bir kahkaha attı Berkay. Kafasına yapıştırdım bir tane. Acıyla yüzünü buruştururken saçlarını düzelttim. "Oh canıma değsin." Dedim.

2 Gün Sonra

Abimi eve getirmiştik. Şimdi ise onu sorguya çekiyordum. "Bana bak Berkan, o adamların kim olduğunu söyleyeceksin." Tek kaşı havaya kalktı. "Berkan?" Başımı salladım. "Konuyu değiştirme. Sana ilk defa Berkan demiyorum. Hadi dökül aslan parçası." Gülümseyip dudaklarını araladı. "Otur şuraya, anlatacağım." Dediğini yaptım ve onu dinlemeye başladım. "Ben gizli bir mafyayım." Daha ilk cümleden şoka uğramıştım. Hani mafyalar dizilerde oluyordu. Yalan! Külliyen yalan! Abim mafyaymış benim. "Kan davası gibi düşün. Bizim yurtdışına gidecek mallarımız vardı. Ama o çeteden birkaç kişi gümrükten geçmesine engel oldular. Bizde onları öldürdük. Sonra o çeteden biride beni öldürmeye çalıştı. Ama başaramadı." Ağzım açık kalmıştı. Abimin mafya olduğunu öğreneli 20 saniye falan olmuştu. "Eylül, iyi misin canım?" Gözlerimi kırpıştırıp abime baktım. "İyiyim. Sen mafyaysan, Kuzey'de mi mafya oluyor?" Dedim şaşkınlıkla. "Bir kere Kuzey değil, Kuzey abi. O senden kaç yaş büyük. İkincisi ise, evet. Kuzey'de bir mafya."

Bir dakika ikinci bir şok geliyor!

"Bir kere ona hayatta abi falan demem. Unut onu." Dedim abime göz devirerek. Abim omuz silkti. "Aç mısın?" Dedim ona. Başını salladı. "Abi dürüm gömelim mi?" Yüzünde çarpık bir sırıtma oldu. "Hayır demem." Telefondan sipariş ettim hemen. Şu hayatta en sevdiğim şeylerden birisiydi dürüm.

Siparişlerimiz gelince yemeye koyulduk. Etrafı topladım ve odama çıkıp sıcak bir duş aldım. Yatağımın üzerine bıraktığım kıyafetlerimi üzerime geçirdim hemen. Saçıma sardığım havlunun düşmemesi için bir elimde tutarken diğer elimde telefonumla oynayarak merdivenlerden indim. Salona girdiğim de gördüğüm ilk yüz Kuzey'in yüzü oldu. O da beni görünce suratı asılmıştı. Ay, sanki ben ona bayılıyorum, bir yerlerim!

"Yine mi sen?"

Diye mırıldandım göz devirerek. Abim bana sert bakışlarını gönderirken omuz silkip koltuğa oturdum. Berkay'a doğru yanaştım. Elindeki dosyalardan başını kaldırıp bana gülümsedi. "İş adamı olma çabaları falan mı?" Dedim sadece onun duyabileceği tonda. O da aynı tonda cevap verdi, "Geç sen dalganı. Bünye iş adamlığına fazla geliyor kızım. Hâlâ alışamadım." Ufak bir kıkırtı kaçtı ağzımdan. "Ama yakıştı sana bu iş adamlığı. Kıvırıyorsun işi." Yüzüne havalı bir ifade takındı. "Herhalde kızım. Ne sandın? Boru değiliz bizde yani." Yüzümü buruşturdum. "Hemen havalara girme. İki iltifat ettik diye kalkmasın bir yerlerin." Bu sefer o burnunu kırıştırdı. "Senin iltifarların benim bir yerlerimi kaldırmaz. Ucuz iltifat seninkiler." Gözlerimi kıstım. "Sana hiç yakışmadı bu işler. Beceremiyorsun. Ben bile daha iyi yaparım." Ufak bir kıkırtı çıktı Berkay'dan. "Aynen, aynen. İnandık tamam." İkimizden de kıkırtılar çıktı. Ama bu kıkırtılar Kuzey'in sesiyle bölündü.

"Rahat durun iki dakika!"

Kısılmış gözlerimi ona çevirdim. "Gerizekalı." Diye mırıldandım. Berkay'dan bir kıkırtı kaçarken, abim ve Kuzey bana dik dik bakıyordu. Kuzey'in dik bakışları anlık olarak Berkay'a dönünce Berkay sustu. Berkay'dan biraz uzaklaşarak arkama yaslandım. Onlar çalışırken bu sıralar izlediğim Dark dizisini açtım. Kuzey dik dik bana baktı. "Eylül çalışıyoruz. Kapat onu." Onu takmadan izlemeye devam ettim. Telefon bir anda elimden çekildi. Hayretle Kuzey'e baktım ve sinirle ayağa fırladım. "Ya sen kimsin?! Bana emir veremezsin! Bana o emirler işlemez. Ver telefonumu çabuk!" Bu sefer o beni takmadan dosyalara geri döndü. Sinirden kuduruyordum şu anda. "Ver dedim sana şunu! Gerizekalı mısın?! Ver diyince ne anlıyorsun?! Çabuk ver!" O da sinirle ayağa kalktı. "Bana bak kızım! Benimle konuşurken laflarına dikkat et. Ben abine ya da Berkay değilim! Benimle o şekilde konuşamazsın! Şimdi geç otur uslu uslu. Bize engel olacak saçma sapan hareketler yapma!" Elaya kaçan gözleri sinirden koyulaşmıştı. Biliyordum, en az benim kadar o da sinirden kuduruyordu kendi içinde.

Bir adım daha attım ona doğru. "Ben de ne abime ne de Berkay'a benzerim. Onlara verdiğin emirleri bana veremezsin. Ben onlara benzemem. Onlar senin her dediğini yapıyor olabilir, seslerini çıkarmıyor olabilir. Ama beni onlarla karıştırma. Ben dediğini de yapmam, sesimi de çıkarırım." Şaşkınlıktan deliye dönmüştü gözleri. "Geç ve uslu uslu kız çocuğu gibi otur şuraya. Deli etme beni." Tek kaşım havalandı. "Oturmazsam ne olur? Döver misin? Öldürür müsün? Yoksa hakaret mi edersin?" Birkaç dakika boyunca sustu.

"Şimdi salak saçma konuşup benim canımı sıkma Kuzey. Ver şu telefonumu."

Selam canımın içleri! Nasılsınız? Yeni bölümü nasıl buldunuz? Bu bölüm Kuzey ve Eylül çekişmesi gibi oldu. Sizce nasıl olmuş?

Bölümü okuyup oy verene şeker var. Çok öpüldünüz canımın içleri🧡

Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin