Bölüm 23

1.2K 36 2
                                    

*Mermi Sesleri.*


"Ben artık sende kalmak istemiyorum." Dedim kısık bir sesle. Kuzey, gözlerini kısıp şüpheli bakışlarını saklama gereği duymadan bana bakıyordu. "Eylül n'oluyor?" Derin bir iç çektim. "Ben artık sende kalamam. Benim yüzümden Nil'le aranız bozuluyor." Kuzey'in kaşları daha da çatıldı. "Nil'le aramız kimse yüzünden bozulamaz. Sana bir şey mi dedi?" Diye sordu Kuzey ciddi bir ifadeyle. Gözlerimi ondan kaçırıp denize çevirdim. Kıyıya vuran dalgaları izledim. "Ne dedi?" Dişlerini sıkarak söylemişti bunu. Cevap vermemeyi seçtim. "Eylül, ne dedi sana?!" Diye kükredi Kuzey. Birkaç kişi dönüp bize bakıyordu. Yine cevap vermedim. Sesli bir nefes bıraktı atmosfere. "Eylül, ya sen söylersin ya da gider Nil'den öğrenirim!" Dedi Kuzey. "Önemli bir şey değil. Boşver." Sinirle ayağa kalktı. "Ne dedi sana?!" Diye kükredi tekrardan suratıma doğru. "Aranızın benim yüzümden bozulduğunu, diğer kadınlardan bir farkım olmadığımı, seninle para için yakın olduğumu ve..." boğazıma bir yumru oturmuştu. Sertçe yutkundum. "Ve iki günde koynuna girdiğimi söyledi." Dedim çok kısık bir sesle. Ardından sertçe yutkunup ürkek bakışlarımı Kuzey'de sabitledim. Gözlerinden taşan öfkeyi gördüm. Hızla arabaya ilerledi, ardından da ben...

"Kuzey sakin ol! Daha çok küçük, hiçbir şey bilmiyor ki!" Çok küçük dediğin kız 17 yaşında Eylül! E daha küçük. Ufalsın da cebime girsin, sadece senden(!) küçük.

"Kelimelerini seçebilecek yaşta. Şimdi bir cezayı hak etti." Dedi ve bana döndü, "Ayrıca sende eve geliyorsun. En başta seni o evde asla bırakmayacağımı söylemiştim!" Dedi Kuzey işaret parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak. "Ben o eve gelmeyeceğim!" Dedim aynı ses tonuyla. Kuzey kolumdan tuttu sıkmadan. Nazikçe arabaya yönlendirdi. Mecburen binmek zorunda kalmıştım. Ormanlık bir yoldan ilerliyordu. "Neden bu yoldan gidiyoruz?" Dedim korkuyla. "Daha kısa." Diyerek kestirip attı Kuzey. Arkaya baktığımda bir araba bizi takip ediyordu. "Takip ediliyoruz galiba?" Dedim kısık bir sesle. "Hayır, bizim çocuklar. Ne olur ne olmaz, takip ediyorlar bizi." Dedi ifadesiz bir ses tonuyla.

Bir anda mermi sesleri gelmeye başladı. "Kuzey!" Diye çığlık attım. Kuzey'le bakışlarımız kesişti. Mermiler yağıyordu üzerimize. "Eğil Eylül!" Hızla dediğini yaparken torpidodan silahını çıkartıp ateş etmeye başladı. "Kuzey n'oluyor?!" Dedim korkuyla. "Sakin ol güzelim." Arabayı sağa çekti. Arabadan inecekken tekrar çığlık attım, "İnme!" Mermiler üzerimize yağmaya devam ediyordu. "Eylül in ve yere yat!" Diye seslendi. Arabadan hızla inip yere yattım sırtüstü. "Abi!" Diye bir ses duydum korumalardan. Kuzey'e bir şey olmuştu. Hızla kalktım. Kuzey acıyla karnını tutuyordu. Gözleri gözlerime değdi. "Yat yere Eylül! Sakın kalkma!" Dedi acı içinde. Yavaşça yere çöktüğünü gördüm. Buz mavisi gömleği kan olmuştu. Üzerimize mermi atan araba yanımızdan geçip gitmişti. Hızla Kuzey'in yanına gittim. Dibine çöktüm. Ellerimi yüzünde gezdirdim. "Kuzey! Kuzey..." dedim ağlamaklı çıkan sesimle. Bir eli yanağımı buldu. "Sakin ol güzelim." Gözyaşlarım yanaklarımdan dudaklarıma yol çizdi. "Ölme Kuzey..." dedim yalvararak. Korumalar hızla yanımıza geldi. "Ben, Kuzey'i hastaneye götüreceğim. Berkan'a haber verin." Dedim telaşla. Korumalar, Kuzey'i arabaya yerleştirdiler. Ehliyetim yanımda değildi, ama araba kullanmayı biliyordum. "Geldiğimiz yoldan geri dön... Otobana çıkacaksın." Dedi Kuzey zorlukla. Hızla gaza basıp geldiğimiz yoldan gitmeye başladım. "Yavaş sür Eylül..." dedi yutkunarak. "Öleceksin Kuzey! Ne yavaşı?!" Dedim sinir ve telaşla. Yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. "Ben zaten ölüyüm." Dedi ve öksürmeye başladı. Kanlı ellerim direksiyonu daha sıkı kavramıştı.

"Sus, zorlama kendini. Sakın uyuma da!" Gözyaşlarım daha hızlı akıyordu. "Kuzey lütfen dayan..." dedim ağlayarak. Ceketini ona uzattım. "Bastır üstüne." Dedim. Ceket elimden çekildi.

Hastanenin önünde durdum. "Sedye getirin, hemen!" Diye bağırdım hastanenin acil bölümüne doğru. Birkaç kişi sedyeyle beraber geldi. Kuzey'i sedyeye yatırdılar. Gözyaşlarım dur durak bilmiyordu. Kuzey'i ameliyathaneye götürdüler. Ben kendimi hastanede ki bekleme koltuklarına attım. O sırada hastanenin girişinde abim, Berkay ve tanımadığım birisi daha göründü. Koşarak abime sarıldım. Bir eli saçlarımı, bir eli belimi buldu. "Vurdular onu!" Dedim ağlamaklı çıkan sesimle. Abim saçlarımı öptü. "Sakin ol Eylül." Dedi saçlarımı okşayarak. Abim yavaşça kendinden uzaklaştırdı bedenimi. Alnımı öptü. Gözyaşlarımı sildi.

"İyi olacak Kuzey. Merak etme." Dedi abim teselli edercesine. Üstüme başıma baktı. Her yerim kan olmuştu. "Bizim çocuklara söyleyeyim, sana birkaç parça şey getirsinler." Dedi abim. Yavaşça başımı "tamam" anlamında salladım. Tanımadığım kişiye seslendi abim, "Bora, kapıdakilere söylede Eylül'e birkaç eşya getirsinler." Sabah Kuzey'in telefonda konuştuğu kişiydi Bora.

Hastanenin koridorunda volta atıyordum. Önüme gelen saçlarımı arkaya attım. Sıkıntılı bir of çektim. "Ne zaman bitecek ameliyat!?" Diye bağırdım sinirle. "Eylül sakin ol." Dedi abim başını ovarken. O sırada Bora geldi. "Bunlar senin." Bana uzattığı çantayı alıp tuvalete ilerledim. İçinde beyaz bir pantolon ve mavi bir bluz vardı. Hemen üstümü giyindim. Aynadaki görüntüme baktım. Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı. Rengim solmuştu.

*

10 dakika önce yardımcı doktorlardan biri olduğunu düşündüğüm birisi ameliyathaneden çıkıp, zor bir ameliyat olduğunu ve muhtemelen uzun süreceğini söylemişti. Gözlerimden akan yaşın haddi hesabı yoktu. Abim sıkıca sarmıştı bedenimi. Öfkeyle ayağa kalktım. Saçlarımı yoldum, yüzüme tırnaklarımı geçirdim, gördüğüm her şeye tekme savurmaya başladım ve bunları yaparken kendimde değildim. Tamamen bilinç dışı yapıyordum her şeyi.

Abim belimden tuttu sıkıca. "Sakin ol." Dedi. Olamadım. Bora'nın bir hemşire çağırdığını duydum. Beni zorla bir odaya tıktılar ve koluma bir iğne vurdular. Halsizleşmeye başladım. Duruldum bir süre. Sonra bir haber geldi, Kuzey'e AB+ kan gerektiğine dair... Sakinleştirici anlık olarak etkisini yitirdi. Tekrardan delirdim.

Benliğimi kaybetmiştim, onu kaybetmeye dayanamazdım. Onsuz yapamazdım. O, benim aşık olduğum adamdı. Ben her ne kadar reddetsemde, içimde bir yerlerde ona ait bir parça vardı. Yüreğimin bir kısmı ona aitti. Ben onu her şeyiyle kabul etmiştim. Çünkü o beni böyle kabul etmişti. Ama beni böyle kabul etmeseydi de ben yine onu kabul ederdim.

Yüzüme art arda su çarptım. Su damlaları gözyaşlarıma karıştı. Bir peçeteyle yüzümü kurulayıp çıktım. Nefeslerim daralıyordu. Kendimi gelecek olan astım krizine hazırlamıştım. Başka şeyler düşün Eylül, başka şeyler! Düşünemiyorum İç Ses. Tek düşünebildiğim Kuzey. O kana bulanmış hali gitmiyordu gözümün önünden.

Uzun öksürüklere maruz kaldım. Nefeslerim daraldı. Abim koşarak yanıma geldi ve görüş alanıma girdi. Yüzümü avuçları içine aldı. "Sakin ol... Sakin ol..." ceketinin cebinden çıkardığı ilacı bana uzattı. İlacı içime çektiğimde rahatlamıştım. "Artık ağlama. Tekrar gireceksin krize."

Selammm! Nasılsınız? Bölümü nasıl buldunuz? Artık o heyecanlı bölümlere geçiyoruz. Çünkü düşmanlarımız yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kuzey bir mafya ve düşmanları tabii ki var. Bu sadece ilk hamleleriydi.

Sizce Kuzey yaşayacak mı ya da yaşasa bile kalıcı bir hasar kalacak mı?

Bölümü okuyup oy verene şeker var, seviliyorsunuz canımın içleri❤️

Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin