"Seni öldürmek istiyorum."
Kuzey'in eli arsızca dolaşıyordu bedenimde. Gözlerimi zorlukla açıp ona baktım. "Günaydın." Dedim çatallaşan sesimle. Boğazımı temizledim. "Günaydın sevgilim." Dudaklarını alnıma bastırdı. Yüzümün her bir santimini öpücükleriyle kapladı. "Kuzey." Dedim kahkaha atarak. Sakallarını boynuma sürttü. Bir kahkaha daha attım. "Sana doyamıyorum." Dedi boğuk bir sesle. Bir elimi çıplak sırtında dolaştırdım. Bir eli bornozumun kuşağına gitmişti. Boynuma ıslak imzalarını bıraktı. "Kuzey." Dedim tekrardan. Sesime cilve eklenmişti. Eli çıplak tenimde dolaştı. Dudakları dudaklarımı buldu. Dili ağzımı keşfe çıkmıştı. Gözlerim kapanmıştı usulca. İki elim de yanaklarından geçip saçlarını buldu. Eli her bir uzvuma değiyordu. Nefeslerimiz birbirine karıştı. Dudakları kulağımın altında durdu. Sıcacık nefesini üfledi ve öptü. Parmakları arsızca bacaklarımın arasına sızdı. Ağzımdan çıkan seslere Kuzey'in öpücük sesleri karışıyordu. "Kuzey." Dedim inleyerek. Üstüme çıktı. Dudakları tekrar ve tekrar dudaklarımı buldu. Okyanuslara daldım. Gemileri kıyılarıma indi. Bedenlerimizi yeniden ateşe verdi. Kor alevlerin arasında yanıyorduk. İlk önce beni okyanuslara sokuyor sonrada yakıyordu. Benimle birlikte tekrar en tepeye tırmandı. O tepeden aşağıya bıraktık kendimizi aşağı.
Dudaklarımı öptü ve yanıma attı kendini. "Bütün günü yatakta geçirsek?" Diye sordu kollarıyla beni sararken. "Sana doyamıyorum." Saçlarımın arasında gezdirdi dudaklarını. "Ben bugün gezeriz diye düşünmüştüm." Dedim. "Bende sana gece doyarım." Dedi keyifle. Yataktan kalkıp duşa girdi. Bende yataktan kalkıp üstümü giyindim. Pudra rengi bir şort ve krem rengi askılı büstiyer giymiştim. Saçlarımı tepeden topuz yaptım. Balkona çıkıp Los Angeles caddelerini izledim. Güneş yüzüme vuruyordu. Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla tebessüm ettim. Kuzey'in telefonu çalıyordu. Komodinin üstünde duran telefona baktım. Arayan kısmında Levent Ulu yazıyordu. "Kuzey." Dedim tedirginlikle. Kuzey'den cevap gelmedi. Telefonu elime alıp tereddütle açtım. "Kuzey." Dedi hiç duymadığım ses. "Kuzey yok." Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. "Eylül Özyılmaz, sonunda tanışabildik. Böyle tanışmayı bende istemezdim, fakat böyle olmak zorunda. Kuzey'i alabilir miyim?" Dedi alayla. "Kuzey müsait değil." Dedim titreyen sesimle. "Balayındaydınız değil mi? Unutmuşum." Dedi alayla tekrardan. "Ne istiyorsun?" Sesim bu sefer gayet kendinden emin çıkmıştı. "Seni öldürmek." Dediğinde donup kalmıştım. Hızla telefonu suratına kapatıp yatağa fırlattım. Kuzey'i duştan çıkarken gördüm. Havluyla saçlarının nemini almaya başladı. Bense hareket edemiyordum. Dumur olmuştum. Levent'in söyledikleri kulaklarımda yankılanıyordu.
Kuzey'in yanıma geldiğini fark etmemiştim bile konuşana kadar. "Sevgilim iyi misin? Betin benzin atmış." Dedi elinin tersini yanağımda gezdirerek. "Levent." Dedim sadece. Kaşları çatıldı. "Seni aradı. Sana seslendim ama duymadın. Ben açtım. Beni öldürmek istediğini söyledi." Beni hızla kendine çekip sarıldı. Saçlarımı öptü. "Seni öldürmeyecek. Sikeceğim o herifi!" Dedi nefretle. Telefonunu yatağın üstünden alıp bir numarayı tuşladı ve kulağına götürdü. "Lan orospu çocuğu!" Diyerek açtı telefonu. "Sen hangi cüretle karıma böyle bir şey dersin lan sikik herif?!" Dedi öfkeyle. "Ne istiyorsun?!" Dedi birkaç dakika sonra. "Siktir git yavşak! Ne hal hatır sorması? Bana bak Levent, karımın yanına yaklaşmayacaksın, yaklaşamayacaksın! Seni ölmekten beter ederim lan! Anladın mı beni?!" Kuzey'in bir kolu hâlâ bedenimi sarıyordu. Bense kolunun içinde titriyordum. "Sen öldürmeden ben seni öldüreceğim! Bekle sen orospu çocuğu!" Dedi ve kapattı telefonu. Yanaklarımı avuç içlerine aldı. "Korkma bebeğim. Sana zarar veremez." Dedi usulca. "Öldürecekmiş beni." Dedim. Alnımı öptü. "Ben yaşadığım sürece hiçbir şey yapamaz... Bekle üstümü giyinip geleceğim." Başımı salladım ve Kuzey'i beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...